Beyoğlu`nun gözdeleri

Güncelleme Tarihi:

Beyoğlu`nun gözdeleri
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2010 14:09

Haberin Devamı

İstanbul’un en canlı ve en gözde semtlerinden Beyoğlu, eğlence ve kültür merkezi olmasının yanı sıra, mimari açıdan da insanı büyüleyen binalarıyla farklı bir dokuya sahip.

Kültürün, dinlerin, medeniyetin, tarihin ve sosyal hayatın izlerini taşıyan bu tarihi yapıların bazıları hala kullanılıyor, bazıları ise uzun yıllar önce kaderlerine terk edilmiş. Bu hafta yıllara meydan okuyup dimdik ayakta kalan ve Beyoğlu’nun geçmişinde bir sembol gibi yükselen tarihe tanıklık etmiş apartmanları inceleyeceğiz.

Botter Apartmanı

Tünel’de İsveç Büyükelçiliği’nin hemen yanında bulunan Botter Apartmanı, 19. yüzyılda İstanbul’a göç eden Hollandalı terzi Jean Botter tarafından yaptırılmış. Osmanlı üst tabakalarınca çok tutulan ve çok zenginleşen Botter, söylenenlere göre Sultan Abdülhamid’in özel terzisiymiş. Botter’in o günlerin gözde mimarı Raimondo D’Aronco’ya yaptırdığı apartman 1890’ların Art Nouveau akımının bir örneği olarak hala duruyor. Ülkenin ilk modaevi olarak bilinen bu yapı, İstanbul’un en güzel apartmanlarından biri. Dönemin “art nouveau” tarzında inşa edilen yapının ilk iki katı modaevi, diğer katları ise Botter Ailesi’nin yaşam alanları olarak planlanmış. Cumhuriyet’in başında modaevinin kapanmasıyla padişah ailesinin saltanatına son verilmesi ve savaş yorgunu İstanbul’un modaya yönelik ilgisinin azalmasıyla birlikte Botter de Paris’e gitmiş. Gitmeden önce de apartmanı Osmanlı vezirlerinden Nedim Paşa’nın oğlu Mahmut Nedim Bey’e satmış. Nedim Bey ve ailesinin ölümünden sonra apartman uzun süre sahipsiz kaldı ve Hazine el koydu. Bina bakımsızlıktan dökülmeye başladığı dönemde o zamanın belediye Başkanı Kadir Topbaş olaya el koydu ve bina onarıldı. Birkaç sene evvel Mahmut Nedim Bey’in eşi Zeynep Ovyar’ın yeğeni Tuli Kamhi ve Emine Selbeş, hukuk mücadelesi vererek apartmanı devraldılar. Daha sonra proje çalışmasına başladılar. Botter Apartmanı’nın restorasyon projesini ise Han Tümertekin yaptı.

Doğan Apartmanı

Birçok ünlü isme ev sahipliği yapan Serdar-ı Ekrem Sokak’taki Doğan Apartmanı, bölge en değerli gayrimenkullerinin başında geliyor. 51 dairenin yer aldığı bu apartmanda evi olan ünlülerden birisi ise şovmen Okan Bayülgen. Bayülgen’in Doğan Apartmanı’nda üç dairesi bulunuyor. Bugünkü Doğan Apartmanı’nın ismini taşıyan binayı 1890’larda Belçikalı Helbig ailesi inşa ettirmiş. 1919’a kadar bu aileye ait olması nedeniyle bina o yıllarda Helbig Apartmanı olarak kayıtlara geçmiş. Mal sahibi ölünce bina 1919’da açık artırmayla Osmanlı uyruklu Mair de Botton’a satılmış. Binanın adı o dönem Botton Han olarak değiştirilmiş. Çok sayıda kiralık küçük dükkan ve işletmenin bulunduğu bina 1929’da borçlanma nedeniyle ipotek edilerek, bu kez Berlin merkezli Victoria sigorta şirketine satılmış. Binanın bu seferki adı da Victoria Han olmuş. 1942 yılına gelindiğinde ise bina Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu Kazım Taşkent’in sahibi olduğu Doğan Sigorta’ya satılmış. Taşkent binaya, 1939’da Alpler’de geçirdiği bir kazada ölen oğlu Doğan’ın adını vermiş. 1950’lerden 1970’lere kadar geçen sürede ise apartmandaki daireler tek tek satılarak kişisel mülk haline dönüşmüş.

Kamondo Apartmanı

Vedenik’te yaşayan İspanyol-Portekiz kökenli Kamondolar, 17’nci yüzyılda İstanbul’a yerleşmiş. Osmanlı’da gayrimenkul edinme izni alan ilk yabancı uyruklu kişi olan Abraham Kamondo, kardeşi Isak ile birlikte “Isak Kamondo ve Şürekası” isimli bankayı kurarak, Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni finanse etmiş. Dersaadet Tramvay Şirketi’nin de ortakları arasında yer alan Kamondoların, İstanbul’da ilk belediye ve modern eğitim kurumlarının oluşumunda da rol aldığı biliniyor. Dış borçlanma zamanında Osmanlı Sarayı ve yabancı finans kaynakları arasında önemli bir köprü oluşturan Kamondo ailesi, sonradan yerleştiği Paris’te sanatçıları koruyan en önemli ailelerden birisi oldu. Kamondo Hanı’nın dışında, Kasımpaşa’daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı (Kamondo Sarayı), Meşrutiyet Caddesi’ndeki Ada Han, Karaköy’de Saatçi, Latif, Lacivert, Yakit, Kuyumcular, Lüleci ve Gül Han da ailenin İstanbul’da inşa ettirdiği yapılar arasında bulunuyor. Galata Kulesi’nin hizasındaki Serdar-ı Ekrem Sokak’ta bulunan Kamondo Apartmanı’nın sakinleri arasında, çatı katını atölye olarak kullanan Abidin Dino’nun yanı sıra Arif Dino, Ahmet Hamdi, Sait Faik, Yaşar Kemal, Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Anday gibi isimler de bulunuyor. Padişahın diş doktoru Hantz Von Der Heyde, Kamondo’nun mimarlarından Gustave Tedeschi, İstanbul kulübü yöneticisi Zankovitch, kuyumcu Neubauer gibi isimlerin dışında birçok bankacı, avukat, doktor ve mümessiller bu binada oturmuş. Kamondolar’dan Gerson kardeşlere miras yoluyla geçen han 1976’da, içlerinde Sultanhamamlı bir kumaş tüccarının da bulunduğu 8 kişilik bir ortaklığa satılırken, 1982’de ise ikinci derece tarihi eser olarak ilan edilmişti.

Rizzo Apartmanı

Taksim Meydanı’ndan Cihangir’e doğru uzanan Sıraselviler Caddesi’nde yer alan sokağın günümüzdeki adı Aslan Yatağı. Bu sokakta yer alan Fener İdaresi memurlarından Dimitri oğlu Andonaki’nin sahibi olduğu Rizzo Apartmanı, 8 Mayıs 1894 günü John Francis Rizzo’nun eşi Marianne Rizzo satın almış. Yayıncılık ve acentecilik yapan Rizzo Ailesi apartmanı satın aldıktan sonra zaman zaman kendileri oturmuş, bazen de kiraya vermişler. Kiracıları arasında, Alman Büyükelçiliği ikinci katibi, dönemin Osmanlı Bankası Genel Müdür Yardımcısı, İngiltere Büyükelçiliği Müsteşarı, Deutsche Bank’ın Genel Müdürü, tüccarlar, bankerler, doktorlar, konsolosluk görevlileri var. Rizzo Ailesi, konutu 14 Aralık 1947’de Eleni Vasiliadis’e satmış. Daha sonra apartman birçok kez el değiştirmiş. 2 Haziran 1981’de Mustafa Vedat Ozan mülkiyetlerinde olan Rizzo Apartmanı, 6 Ekim 2003 tarihinde Beyoğlu Gayrimenkul Yatırımcılığı İnşaat Taahhüt Turizm Ticaret A.Ş. tarafından satın alınmış.

Saint Antoine Apartmanı

20. yüzyıl başlarında İstanbul’da yaşayan İtalyan cemaatinin kalabalıklaşması üzerine, eski kilisenin yıkılıp daha büyük bir kilise yapılması zorunluluğu ortaya çıkmış. Bunun üzerine, Galatasaray’a yakın ve eski kilisenin bulunduğu yere komşu olan oldukça eğimli büyük bir arsa satın alınmış. Kilisenin tasarımıyla İstanbul doğumlu bir Levanten olan mimar Guilio Mongeri ve ortağı Edoardo de Nari görevlendirilmiş. Kilise, caddeye iki katlı bir geçitle bağlanan “T” biçimli bir avlunun arkasında kalıyor. İki blok halindeki apartman girişleri de avlu yönünde. Öndeki geçidin her iki yanında sivri gotik kemerlerle belirlenen üçer mağazanın üstünde dört kat, apartman dairelerine ayrılmış. Ön cephede sivri kemerli ve düz mermer hatıllı pencereler kullanılırken, büyükleri yine sivri kemerli üçer pencereye ayrılarak düzenlenmiş. Mağazaların üstündeki ikinci katta, cadde yönünde, konsollar tarafından taşınan üçer balkonla, çatı kenarlarında dantel gibi işlenmiş sivri kemerli ağır bir silme, yapıya bir hareketlilik kazandırıyor. Avlu cephesinde ise, kat planlarını yansıtan, önce çeyrek daire, sonra kare biçimli iki çıkıntı ve dördüncü katta balkonlaşan üç katlı bir cumba ile girişlerin üstünde de geniş saçaklar yer alıyor. Beyoğlu’nun en güzel yapılarından olan apartmanda çoğunlukla Katolik cemaati üyeleri oturuyor.

Apelyan Apartmanı

Galatasaray Lisesi’nin arkasında bulunan ve yakın tarihte restore edilen Apelyan Apartmanı’na, Yeniçarşı Caddesi’nden girilip, soldaki ilk sokağa sapılarak ulaşılabiliyor. İtalyan bir mimar tarafından 19. yüzyıl sonunda Apelyan Ailesi için inşa edilen apartman sarı rengi ile dikkat çekiyor. Şu anda bu apartmanın içinde Galeri Apel yer alıyor.

Narmanlı Han

Türk edebiyatının önemli kalemlerinden yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1944-1951 arasında bir süre kaldığı “Narmanlı Han” da önemli binalar arasında bulunuyor. 1831 yılında inşa edilen ve 1880 yılına kadar Rusya Büyükelçiliği olarak kullanılan bina, 1914’e dek Rus hapishanesi olarak kullanılmış. Daha sonra Narmanlı ailesinin mülkü olan bina, aile tarafından sonraki yıllarda stüdyo ve konut olarak kullanılarak odaları kiraya verilmiş. Binada Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere birçok yazar ve sanatçının yaşadığı biliniyor.

Baudouy Apartmanı

TÜSİAD tarafından kullanılan bina, 19. yüzyılın sonlarına kadar Boudouy Ailesi’ne aitmiş. Osmanlı İmparatorluğu döneminde deniz feneri işletmeciliği yapan bu aile, uzun yıllar mimari özellikleriyle dikkat çeken bu binada oturmuş.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!