BDDK`nın İhlas Finans`ın faaliyet iznini kaldırmasının ardından, grubun 5 şirketinin kapatılan tahtasında 70 bin 511 yatırımcı mağdur oldu
BDDK`nın İhlas Finans`ın faaliyet iznini kaldırmasının ardından, grubun 5 şirketinin kapatılan tahtasında 70 bin 511 yatırımcı mağdur oldu. Daha önce kapatılan 20 tantayla birlikte zedelerin sayısı 211 bin 188 oldu.
İhlas Finans`ın faaliyet izninin BDDK tarafından kaldırılmasıya birlikte, Grubun 5 şirketinin işlem sırası kapatıldı. İhlas Holding, İhlas Ev Aletleri, İhlas Finans, İhlas Gayrimenkul Yatırım Yatırım Ortaklığı ve Kristal Kola`da 12 Ocak itibariyle toplam 70 bin 511 yatırımcının hesabı bulunuyor. İhlas Holding`de 36 bin 619, İhlas Finans`da 18 bin 720, İhlas Ev Aletleri`nde 3 bin 894, İhlas Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı`nda 9 bin 15 ve Kristal Kola`da 2 bin 263 yatırımcının hisse senedi bulunuyor. İMKB`nin işlemlerini daha önce kapattığı 20 tahtayla birlikte, 25 şirkette toplam 211 bin 188 yatırımcı borsazede konumuna düştü.
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi Reha Tanör, İhlas Finans`ın faaliyet izninin iptal edilmesinin ardından ortaya çıkan zede sorununun iki açıdan ele alınması gerektiğini ifade etti. Sermaye piyasası yatırımcısı açısından, İhlas Finans hisse senedine sahip olan yatırımcının, borsada işlem gören harhangi bir diğer şirket yatırımcısından hiçbir farkı olmadığını ifade ederek, Yatırımcılar hisse alırken, bunun sonucunda kar ya da zarar elde edebileceklerini bilerek hareket ediyor. Dolayısıyla bunun adı piyasa riskidir ve doğal bir risktir. Bu durumla karşı karşıya kalan İhlas Finans`ta olabilir, bir başka halka açık şirket de olabilir. Yatırımcı söz konusu şirket iflasının sonuçlarına katlanmak zorundadır dedi.
İhlas Finans`ın Özel Finans Kurumu statüsünde olması nedeniyle, bu bankaya para yatıran mudiler açısından ise durumun biraz daha farklı olduğunu belirten Tanör, ÖFK`larda cari hesap ve kar - zarara katılma hesabı olmak üzere iki türlü hesap var. Dolayısıyla prosedür gereği cari hesaplar ve katılma hesapları ayrı ayrı tasfiye edilir. Burada Cari hesap sahipleri birinci sırada imtiyaz alacaklıdır. Bu süreçte şirket prosedür dahilinde tasfiye edilir, eğer kalan varsa mudiye intikal eder, yoksa yapacak bir şey yoktur şeklinde konuştu.
Tazminat davası açılabilir: Şirketin şu an karşı karşıya kaldığı gelişmelerde, suç teşkil eden bir unsurun var olup olmadığının çok önemli bir faktör olduğunu belirten Tanör, Eğer burada şirket ortakları aktif değerleri kendi lehlerinde kullanmışlarsa, şirket de bu yüzden zarara uğramış, kanuna ve mevzuata aykırı işlemlerde bulunulmuşsa, o zaman bu mevzuata göre suç oluşturur ve bu suçun karşılığında hapis cezası vardır. Ki BDDK açıklamasında böyle bir ifade söz konusu. Böyle bir durumda şirket ortakları hakkında cezai kovuşturma açılır, suçları sabit görülürse, zarar gören herkesin tazminat açma hakkı doğar dedi.
Sermaye piyasası kanunu uyarınca, yapılan incelemelerde tabi olduğu mevzuata aykırı olarak varlıklarını sermayedarlarının grup firmalarına aktardığı tesbit olunan.... şeklindeki BDDK açıklamasının sermaye piyasası kanununa aykırılığa işaret ettiğini belirten Tanör, Sermaye Piyasası Kurulu`nun savcılığa şikayet etme durumunda olduğunu ve cezai kovuşturma isteyeceğini vurguladı. Tanör, Eğer bu sabit görülürse, o zaman şirket yöneticilerine SPK tarafından isnat edilen suçlarından dolayı, yatırımcıların tazminat hakkı doğacaktır dedi.
Tahta kapatma cezalandırmadır: Sermaye Piyasası açısından tahta kapatmanın en olumsuz sonuçlardan biri olduğunu belirten Reha Tanör, grup şirketlerinin tahtasının kapatılmış olmasının, ne pahasına olursa olsun, yatırımcılar açısından cezalandırma olduğunu ifade etti. Tanör, Çünkü borsanın varlık nedeni, menkul kıymetlerin kolaylıkla alınıp satılmasıdır. Kolaylıkla alma satma işleminin ortadan kaldırılmış olması, borsanın varlık nedenini sorgular hale getirir şeklinde konuştu. Mevduat garantisinin İhlas Finans gibi özel finans kurumlarında olmadığını belirten Galatasaray Üniversitesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Yasaman ise, mudi ve borsa yatırımcılarının sonuca katlanma zorunda olduğunu ifade etti. ÖFK`ların çalışma sisteminde kar ve zarara iştirak etmenin söz konusu olduğunu belirten Yasaman, mudilerin baştan beri bu riski kabul ettiğini ve dolayısıyla, nasıl ki kara iştirak ediyorlarsa, zarara da iştirak etmek zorunda olduklarını vurguladı.
Mudiler de sorumlu: Hukuken karmaşık bir durumun ortaya çıktığını belirten Yasaman, adi ortaklık olarak kabul edilmesi durumunda, mudilerin de bu durumdan sınırsız sorumlu olacağını ifade etti. Yasaman, Çünkü kara da zarara da iştirak edileceği şeklinde bir ortaklık söz konusu. Böyle bir durumda zarara da iştirak etmeleri söz konusudur dedi. İhlas Finans`ın grup şirketlerine muazalı aktarımlar gerçekleştirmiş olması durumunda, o işlemin iptal edilebileceğini belirten Yasaman, ancak Yönetim Kurulu Üyeleri bunu bilerek yapmışlarsa, onlara doğrudan doğruya sorumluluk davası açılabilecektir şeklinde konuştu.
Avukat Suna Altun: Yatırımcılar SPK`ya dava açabilir: Kamuoyunu aydınlatma ilkesi bir kez daha çiğlendi. Çünkü İhlas Finans sonuçta halka açık bir şirket. Geçen yıl sonu itibariyle bu şirketin yayınlanmış bilançoları söz konusu. Bu bilançolar hem bağımsız denetim şirketlerince, hem de SPK tarafından denetlenmesine rağmen, bu durumun ortaya çıkmış olması kamuoyunun aydınlatılmadığını ortaya koyuyor. Kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor. Dolayısıyla yatırımcılar kötü yönetimden dolayı şirket yöneticilerine, hatalı bilgilendirmeden dolayı SPK`ya dava açabilirler. Çünkü şu an yatırımcının elindeki hisse senetleri bir kağıt parçası olmanın dışında hiçbir değeri ifade etmiyor. Dolayısıyla tek çareleri dava açmak. Mudilerin durumu ise tamamen bankayla imzalamış oldukları sözleşmeye bağlı. İmza atılan sözleşmedeki tahhüt ve içerik önemli.
3 milyar dolarlık korku İhlas Finans`ın durumu, 5 özel finans kurumunu `likit` olmaya zorladı. Özel Finans Kurumları Vakfı eski Başkanı ve Faisal Grubu`nun Danışmanı Hikmet Güler, İhlas`ın durumunun domino etkisi yapmayacağını kaydetti.
Kar ortaklığı prensibiyle çalışan Özel Finans Kurumları`nın en büyüğü olan İhlas Finans`ın borç çıkmazına girerek, bugün düştüğü durum, domino teorisinin bilinen sonucuna göre öteki finans kurumlarına da sıçrar mı? Mudilerinin sayısı 1 milyona, toplam mevduat miktarının da 3 milyar dolara ulaştığı tahmin edilen ve sayıları 6 olan özel finans kurumlarının geleceği, İhlas Finans`ın içine düştüğü durumla şimdi yeniden büyüteç altına alınıyor.
İhlas Finans`ın üst düzey yöneticilerine, eş, ahbap ve tanıdık kanalıyla ulaşmayan çalışanlardan bazıları, paralarına kavuşurken, bu olanağı bulamayanlar ise zorba yöntemlerle parasını kurtarmaya çalışıyorlar. Bu yöntemler arasında tabanca kullanarak zorla parasını almak isteyenlerden, şube görevlilerini ölümle tehdit etmek, hatta bıçak ve jiletle saldırı olaylarının da bulunduğu belirtiliyor. İhlas Finans`ın Bakırköy`deki şubesinde bulunan 9 milyar lirasını geri almak isteyen bir vatandaşın, red cevabıyla karşılaşınca silahını görevliye çevirerek, Ya verirsin, ya da ölürsün tehditi sonucu, parasını almayı başardığı öğrenildi. Yine parasını almak isteyen bir grubun, Küçükçekmece Şubesi müdürünü dövdükleri de polisiye olaylar arasında. Öte yandan 5 özel finans kurumunun yöneticileri dün biraraya gelerek değerlendirme taplantısı yaptılar.
İki arada, bir derede: Özel finans kurumları ya da kısa ve bilinen kod adıyla, ÖFK`lar, faizi ve bankaları dışlayan dindar kesimin yastık altındaki paralarını ekonominin çarklarına ulaştırmak için kuruldular. Yastık altında kabul edilen ve Türkiye`deki toplam mevduatın yüzde 10`u sayılan 10 milyar dolarlık bir birikimin ifadesi sayılan bu tasarruflar, dindar Anadolu insanının ve özellikle de kadınların boynunda gerdanlık, bileğinde bilezik, ayağında hal hal olarak evlerde yatıyordu. Özel Finans Kurumları Birliği Vakfı(Finasbir)`in Başkanı ve Anadolu Finans Kurumu Genel Müdürü Yunus Nacar, evlerde yatan bu tasarruflara ilişkin düşünceyi şöyle açıklamıştı, bir söyleşimizde.
Faize duyarlı kesimlerin yastık altındaki birikimlerini ekonomiye kazandırmaktır ana hedefimiz. Bunu yaparken de, normal bankalara rakip değiliz. Nacar, İşte bu paraların 5 milyar doları, bizler kanalıyla ekonomiye girse, büyük başarı olurdu diyordu, sürekli. Derneğin eski Başkanı ve Faisal Finans`ın danışmanı Hikmet Güler ise, bugün İhlas Finans`ın durumuyla gelinen noktayı, Ateş hattı olarak niteliyor ve şöyle konuşuyor: Hükümetler, bizlere bir türlü kimlik biçemediler. Hem deve hem kuş muamelesi yapıp, iki ateş arasına ittiler. Geldiğimiz bu süreçte, yeniden sorgulanıyoruz. Ancak, gerçek ihtiyaçlara cevap verdiğimizi ve gerçek bankalar gibi çalıştığımızı anlamazlıktan geliyorlar yine de.
Domino etkisi olmaz: Hikmet Güler, İhlas Finans`taki durumun, öteki finans kurumlarına sıçrayıp sıçramayacağı konusunda şimdilik iyimser görünüyor. Güler, öteki kurumlar, İhlas`ı dikkatle gözlemleyerek, önlemler aldılar. Domino etkisi olmaz bence. Mevduatı tekrar plase etmeyerek likit kalmaya kendilerini zorladıkları için onlardan para çekilişi olacağını sanmıyorum. Yatırımların dönüşünü, tekrar yatırımlardan kullanıyorlar. İhlas, büyüklüğü nedeniyle likit kalmayı başaramadı dedi. Güler, ÖFK`lara, yeni Bankalar Yasası ile büyük yükümlülükler yüklendiğini, buna örnek olarak Murabaha sisteminin kredilendirme kabul edilerek, öteki bankalara göre yüksek KKDF ve KDV oranları ödediklerini söyledi. Güler, Bizim şube açmamız da donduruldu. Kısaca, `ölürsen kendiliğinden öl` denildi. 28 Şubat sürecinin ardından, kamuoyundaki imajımız da zedelendi diye konuştu.
Ya banka ol ya da kapan: Turgut Özal döneminin kurumları olarak bilinen özel finans kurumlarının, 1999 sonunda, Bankalar Yasası ile bankalara dönüştürülerek kapatılması gündeme geldi. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, buna şiddetle karşı çıktı ve ÖFK`lara, kapanma veya bankaya dönüşme seçenekleri sunan hükümet tasarısına katılmadığını açıkladı. Yılmaz, karşı çıkmasına gerekçe olarak, Bu kurumların Avrupa ve dünyada örnekleri var. Ekonomiye zarar verir. Ayrıca bu uygulama ANAP iktidarı döneminde başlatıltdı dedi. Yılmaz ve arkadaşları, değişiklik önerisi vererek bu kurumların aynen devamını sağladılar.
İhlas, en büyükleriydi:
Al Baraka Türk: Topbaş Grubu`nu ait ve 21 şubesi var. Son mevduat tutarı, 570 milyon dolar olarak biliniyor.
Faisal Finans: Asıl sahibi Suudi Arabistan Prensi Muhammed el Faisal el Suud, Türkiye`de gelecek görmeyerek kurumu, Kombassan Grubu`nu sattı. Halen 12 şubesi bulunuyor. 160 milyon dolarlık mevduata sahip.
Kuveyt Türk Evkaf: Kuveyt kökenli Kuveyt Finance Hause, en büyük ortak. Onun yanında Diyanet Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Kuveyt Sigorta şirketi de ortaklar arasında. 17 şubesi bulunuyor. Mevduat tutarı 320 milyon dolar civarında.
Anadolu Finans: Kayserili HES Grubu`ndan İstikbal yatakları firmasının sahibi Boydaklar Grubu`na geçti. 18 şubesi ve 100 milyon dolarlık mevduatı var.
İhlas Finans: Enver Ören`in en büyük paya sahip olduğu şirkette, Türk Diyanet Vakfıve İslam Kalkınma Bankası`nın da payı var. Bilinen 36 şubesi yanında, 2 yeni şube de yeni faaliyete geçti. ÖFK`ların en büyüğü olan İhlas`ın 700 milyon dolarlık mevduat birikimi bulunuyordu.
Asya Finans: Fethullah Hoca Cemaatine bağlı şirketler yanında en büyük üç ortağını, Abdülkadir Konukoğlu`nun Sanko`su, İhsan Kalkavan ve Hasırcılar ailesi oluşturuyor. 13 şubesi ve 200 milyon dolarlık mevduat tutarı bulunuyor.
ÖFK Birliği:Endişeye gerek yok: İstanbul- Özel Finans Kurumları (ÖFK) Birliği, İhlas Finans Kurumu`nun faaliyet izninin iptali üzerine bir açıklama yaptı. Diğer finans kurumlarının, kaynaklarını bankacılık teamüllerine uygun olarak çok geniş yelpaze içerisinde reel ekonomiye aktardıkları vurgulanan ÖFK açıklamasında, `Bu bakımdan tasarruf sahiplerinin herhangi bir endişeye kapılmasına gerek yoktur` denildi. Özel Finans Kurumları Birliği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu`nun (BDDK) İhlas Finans Kurumu`nun faaliyet izninin iptal edilmesine ilişkin aldığı karar üzerine, bu hadisenin Özel Finans Kurumları (ÖFK) sistemi ile ilişkisi ve sektörün durumu hakkında kamuoyunu aydınlatmak için yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, 1985 yılından beri yurtiçinde ve yurtdışında fon toplayan ve bunları reel ekonomiye aktaran ÖFK`nın, 3 milyar doları aşan fon hacmi, binlerce çalışanı, yüzlerce şubesi ve yüzbinlerce müşterisiyle Bankalar Kanunu`na tabi olarak faaliyet gösteren, BDDK`nın denetimi ve gözetimi altında bulunan kuruluşlar olduğu vurgulandı. Sektörde yer alan ve son yıllarda hızlı büyümesiyle dikkat çeken söz konusu İhlas Finans Kurumu`nun, son aylarda tasarruf sahiplerine olan taahhütlerini yerine getiremediğinin bir süredir kamuoyu ve ilgililer tarafından bilindiği kaydedilen açıklamada, daha sonra şöyle denildi:
`İlgili kurumun sıkıntıya düşmesinin nedeni, BDDK`nın ifadesiyle, (şirket kaynaklarını, yönetim ve denetimini elinde bulunduran ortaklarına şirketin emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan ve dolaylı olarak kendi lehlerine kullandırması)dır. Diğer finans kurumları için resmi makamlarca buna benzer bir tespit yapılmamıştır. Nitekim, BDDK`nın ilgili kararıyla bu durum açıkça anlaşılmaktadır. Bu kurumlar kaynaklarını bankacılık teamüllerine uygun olarak çok geniş bir yelpaze içerisinde reel ekonomiye aktarmışlardır. Bu bakımdan tasarruf sahiplerinin herhangi bir endişeye kapılmasına gerek yoktur.`