Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 2009 14:14
İçinde yaşadığımız dönemin kaçınılmaz gerçeği, borç yüklü bir sistemi yaşıyor oluşumuzdur
Nassim Nicholas Taleb bu kriz üzerine en net konuşan isim,
bu krizin vicdanı bir anlamda Derin analizleri ve uyarılarının, piyasalarda yer bulması ümidi ile bigpara sorumluluğu ile FT’de yayımlanan yeni yazısını kullanıcılarımıza sunuyoruz.Özsermayeye dönmek gerekiyorİçinde yaşadığımız dönemin kaçınılmaz gerçeği, borç yüklü bir sistemi yaşıyor oluşumuzdur, şu andaki ekonomik sistemde 1980`deki gayri safi milli hasılaya (GSMH) kıyasla üç kat daha fazla borçluyuz. Bu globalleşme ile doğru orantılı değil aslında, fazla... Bana göre, dünya genelindeki devlet politikaları sistemi düzeltmek yerine sistemde daha fazla düzensizliğe sebep oluyor. Yegane çözüm, ilgili hızlı, kuvvetli ve zorlayıcı bir şekilde, borç / özkaynak oranını ikincisinin lehine değiştirmek.
Bu piyasalarda her zaman, borçlanma ve borçlanmanın yarattığı kaldıraçlar sistemde kırılganlık yaratıyorlar. Böylece, ekonomik sistem menkul kıymetlerin ve malların fiyatlamalarındaki aşırı dalgalanmalarla başa çıkamaz oluyor. Özsermaye ise borçların tam tersine dayanıklıdır. Mesela, 2000’deki teknoloji şirketlerinin yaşadığı buble sırasında, buradaki çöküş çok önemli sonuçlar doğurmadı, çünkü internet şirketleri özsermayelerini arttırabiliyorlardı ama aynı zamanda kredi pazarları ile bağları yoktu.
İkinci olarak, globalleşme bir yandan internet diğer yandan, ekonomide ve iş hayatında fiyatlama ve değerlemeleri oldukça uçlarda ve hızlı değişimlere açık hale getiridi. Şirket değerleri, işsizlik ve emtia fiyatlarında oynaklıklar oluştu. Bu durum gelişecek hadiselerin önceden tahmin edilmesini zorlaştırıyor. Bu da şirketleri anapara konusunda daha konservatif yapıyor. Artık düz matematiğe dayalı finsanl hesaplar çok rağbet görmüyor.
Ya kendinizi anlık aşırı olayların yaratacağı sıkıntıları tahmin etmeye bırakırsınız ya da siyah kuğu olursunuz.
Üçüncüsü ise borç belalı bir şeydir Bir kredi temerrüde düşme riski taşıyan volatiliteyi gizler, ancak sermaye yatrımları da risklidir ama orada herşey apaçıktır. İkisinde de benzer riskler vardır. Böylesi ortamlarda borçların artışı ile yüksek orandaki sapmaları küçümseyen birçok borçlunun, riskleri özellikle gizlemek isteyen yatırımcıların yeni uzmanlık alanları oluşur. Bunların sonucunda modern finans dediğimiz ama aslında sistemi daha da kırılgan hale getiren karmaşık türevler oluşur.
Bu tabloyu çizdikten sonra borçlara karşı önümüzde iki seçenek var. Birincisi borçlara müdahale etmek diğeri ise piyasaya çok sayıda para sürmektir. (ya da teşvik paketleri ile para arzını azaltmaktır.) Fakat teşvik paketleri iki hataya düşer. Ya hedeflerde aşırılığa kaçar ya da hedefleri şaşırırlar. Kişisel borç alma durumunu toplum kurallarına ve normlarına uygun bir hale getirdiği için daha fazla borç almayı teşvik ederler. Ekonomik politikalarda standart modellerin üzerinde durmak daha kendine güvenen ve hassas bir sistem oluşturur. Bu yüzden dünyayı ekonomistlerin şaşırtmalarına karşı dayanıklı hale getirmeliyiz.
İnternet çağından önceki büyük krizleri şu andaki kriz için bir kılavuz olarak göstermek çok sorumsuzca bir davranıştır. Bu tarz düşünce ile mali politikadaki hatalar büyütülmüş olur. Mali politika her zaman tehlikeli olmuştur. Tek çözüm bütün sektörlerdeki borçları organize ve sistematik bir biçimde yatrım sermayesine dönüştürmektir. Bankalar borçlulara nefret dolu mailler yollamak yerine düşük kredi faizleri sunarak ödemeyi kolaylaştırabilirler.
Durumun bu hale gelmesine sebep olanların şimdi çözüm yönetiminde görmek üzücü. Çözüm ise çok basit. Borçları agresif ve sistematik bir biçimde yatrım sermayesine geçirmek. Bir gün bile bekleyecek zamanınımız yok.
Copyright The Financial Times Limited 2009