Güncelleme Tarihi:

Yarın Çankaya Köşkü`ne veda edecek olan Ahmet Necdet Sezer,
hiç alışık olmadığımız bir cumhurbaşkanı oldu. Gösterişten, şatafattan hoşlanmayan mütevazı, sade kişiliği ile tanındı. Çok tutumluydu. İlk işi, Çankaya Köşkü`nde elektrik tasarrufu başlatmak oldu.
MİLLİYET
Kişiliğinin en temel özelliği, duygularını saklayabilen biri olmamasıydı. Karşısındaki insanı sevmiyorsa ya da içinde bulunduğu durumdan mutsuzsa, iç dünyasını gizlemiyordu.
Siyasetçilere özgü manevraların, esneklik ve kıvraklıkların adamı değildi.
On yıllar önce Yozgat Yerköy`de genç bir hâkim olarak hangi ölçülerde yaşadıysa, aynı ölçüleri Çankaya Köşkü`ne de taşıdı.
Cumhurbaşkanı olmasından sonra ailesinden hiç kimse ön plana çıkmadı. Aileyle ilgili zenginleşme öyküleri de duyulmadı.
* * *
Çankaya tarihinin belki de en içine kapanık Cumhurbaşkanı oldu. Toplumla çok yakın bir iletişim kurmadı. Ülkenin içine girdiği bunalım dönemlerinde Cumhurbaşkanı olarak topluma seslenmediği, suskun kaldığı için sıkça eleştiri aldı.
Keza iş dünyasından da uzak durdu. Çoğu ulusalcı bilinen küçük bir gazeteci grubu dışında basınla da mesafeli kalmayı tercih etti.
Hükümetlerle ilişkisi de pek iyi yürümedi. Örneğin, MGK toplantısında Başbakan Bülent Ecevit`le münakaşa edip kendisine anayasa kitapçığını fırlatması, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini tetikledi.
AKP hükümeti ile yıldızı hiçbir zaman barışmadı. Atama kararlarının önemli bir bölümünü geri çevirdi.
Aslında hiç hesapta olmasa da, TBMM`nin temsil sorununa sahne olduğu 2003 sonrası dönemde, siyasal iktidarı dengeleme ve denetleme işlevi büyük ölçüde ona düştü. Bu, belki Anayasa`da yazılı olmasa da, konjonktürün kendisine yüklediği bir misyondu.
* * *
Her cumhurbaşkanı, kendisini doğuran siyasi koşulların bir ürünüdür. Sezer de, 1980`lerde başlayan ve 1990`lı yıllara damgasını vuran yolsuzlukların, hukuksuzlukların, kötü yönetim anlayışlarının antitezini temsil eden bir sembol olarak sivrildi.
Atatürkçü duruşunu cumhurbaşkanlığının en önemli paydası haline getirdi.
Dış politika faal olduğu bir başlık değildi. Ancak, 28 Şubat 2003 tarihli tarihi MGK toplantısında Türkiye`yi Irak savaşına dahil edecek olan ünlü tezkere konusunda engelleyici bir rol oynamış olması tarihi önemdedir. Bu tutumuyla, 1 Mart`ta yapılan oylamada tezkerenin reddedilmesinin önünü açmıştır.
Sezer`in pek çok uygulaması kuşkusuz eleştirilebilir; bazı alanlarda yetersiz kaldığı da söylenebilir. Bunun gibi, kısmen AKP`yi dengeleme çabasına koşut olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı iken savunduğu görüşlerin bir bölümünden uzaklaşmış olduğu da hatırlatılabilir.
Ancak dürüstlüğü konusunda kimsenin Ahmet Necdet Sezer`e edecek bir lafı olmamıştır.
* * *
A&G şirketinin geçen mart ayında yaptığı bir kamuoyu araştırmasında, halkın yaklaşık yüzde 65`inin Sezer`i sevdiğini ve başarılı bulduğunu saptaması bu çerçevede not edilebilir. Ona kızanların sayısı da az değildir. Ancak, Türk halkının çoğunluğunun sevdiği bir cumhurbaşkanı olduğunu belirtmek bir gerçeğin ifadesidir.
Ve yedi yıl boyunca büyük bir zarafet ve tevazu ile yanında görev yapan eşi Semra Sezer`in çağdaş Türk kadınını en iyi şekilde temsil etmiş olması, Sezer döneminin önemli bir zenginliği olarak not edilmelidir.
Sezer`in aldığı bazı kritik kararların Türkiye`nin kader çizgisini nasıl etkilediği ileride daha iyi anlaşılacaktır.
Kendisine yaşamının bundan sonraki dönemi için esenlik dileklerimizi iletiyoruz.