Kriz asıl `onları` vurdu

Güncelleme Tarihi:

Kriz asıl `onları` vurdu
Oluşturulma Tarihi: Mart 18, 2001 00:00

Şubatta yaşanan devlet krizi sonrasında patlak veren ekonomik kriz, dalga dalga tüm sanayileri etkisi altına alıyor. Devalüasyon nedeniyle ihracat ağırlıklı sektörlerin canlanması, ithalata bağımlıların ise krizi daha ağır hissetmeleri bekleniyor.

İthalata bağımlı bir sektör olan bitkisel yağ, krizin ağırlığını en fazla hisseden sektörlerin başında geliyor. İç pazardaki tüketimin yüzde 65`ini ithalattan karşılayan sektör, önümüzdeki ay devalüasyonun etkisini tüketiciye yansıtmak zorunda kalacak.

İhracat ağırlıklı bir sektör olmasına karşın, krizin 1.5 milyar dolarlık ihracat kaybına yol açtığı deri sektöründe, fabrika kapanmaları ve işçi çıkarmalar da yoğun yaşanıyor. Dericiler, Rusya pazarının yeniden kazanılması, yeni pazarlar olan Kanada ve Amerika`ya girme planlarıyla, umutlarını ayakta tutuyor.
17 Ağustos depreminin ardından inşaatların durdurulması nedeniyle beklenen canlanmayı gösteremeyen inşaat malzemeleri sektörü de umudunu başka bahara erteliyor. Yenileme sektöründe kullanılan malzeme üreticilerinin biraz daha umutlu olduğu 2001`in, sektörün geneli açısından kötü bir yıl olarak geçeceği görülüyor.
Satın alma gücünün düşmemesine karşın, satın almama hissiyatının fazlalaştığı süt ve et sektörü ise zorunlu ihtayaca yanıt vermesi nedeniyle, diğerlerinden daha şanslı. Ancak yoğun olarak yaşanabilecek istiham azalmalarının, bu sektörü de etkilemesi bekleniyor.

n Reel sektöre girdi sağlayan ambalaj sanayi de tüm sektörlerdeki durgunluğun ve belirsizliğin yansımalarını yaşıyor. Bazı şirketlerin daralma riskiyle karşı karşıya olduğu sektörde, fiyatlar dahi oluşturulamadığı için bekle gör dönemine girildiği belirtiliyor.

Deride 1.5 milyar dolarlık ihracat kaybı
İhracat ağırlıklı çalışan deri sanayinin kriz faturası 1.5 milyar dolar. İstanbul Organize Deri Sanayicileri Derneği Başkanı Turgut Koşar, şubat krizinin deri sanayine bilançosunun 1.5 milyar dolar olduğunu açıkladı. 1999`da 550 milyon dolar, geçen yıl 650 milyon dolar ihracat gerçekleştiren sektörün bavul ticaretinden de 500-600 milyon dolar gelir elde ettiğini belirten Koşar, Bu rakamlar 1997`lerde 3-3.5 milyar dolar arasındaydı. Resmi ihracatımızı 800 milyon dolarlara yaklaştırmıştık. Bavul ticaretinde 1.5 milyar dolardan 500 milyon dolara düşmüşüz. Maliyetlerimiz o kadar yüksek kalıyor ki, bu maliyetlerle ihracat yapmamız imkansız. Bu bizim için çok önemli, çünkü biz dövizle yurtdışına mal satıyoruz. Türk Lirası suni bir biçimde değerlenince, rakiplerimiz Hindistan, Pakistan, Çin`in karşısında fiyat tutturamaz hale geldik, yüzde 20 fiyat farkı çok büyük bir rakamdı bizim için dedi.

Sektörün yüzde 25 - 30 kapasiteyle çalıştığını kaydeden Koşar, Türkiye`nin en büyük deri organize sanayi bölgesi Tuzla`da 11 bin işçinin bin 400`e düşürüldüğüne işaret etti. 185 deri fabrikasının krizden önce 142`sinin gece vardiyasıyla birlikte full çalıştığını anlatan Koşar, şu anda sadece 22 fabrikanın çalıştığını kaydetti.
İhracat ağırlıklı olmalarının bir şans olduğuna değinen Koşar, Rusya pazarına yeniden girilmeye başlandığını hatırlatarak, Bavul ticareti artık özel faturalarla gönderiliyor, resmileşmeye başladı. Rusya`da iki yıl önce Türk malı satılmaz diye tabelalar asıldı. Çünkü gayriresmi bir ticaret yapıldı. Bunların hepsi ortadan kalktı artık. Yeni pazar arayışları var. Kanada ve Amerika pazarına girmek istiyoruz ama arkamızda bir lojistik destek yok. Bir sanayi, bankacılık sektörü olmazsa ayakta kalamaz. Bu sistemin düzeltilmesi lazım şeklinde konuştu.

İnşaat ikinci darbeyi yedi
Depremden sonra beklenen büyümeyi gösteremeyen ve yerinde sayan inşaat malzemeleri sektörüne, son kriz tuz biber oldu. Darboğazı iyiden iyiye derinleşen sektörün 2001`den de umudu yok. İnşaat Malzemeleri Sanayicileri Derneği Başkanı Doğan Hasol, krizden önce darboğaza giren inşaat malzemeleri sektöründeki daralmanın birkaç ay daha süreceğini belirterek, 2001`in de kötü bir yıl olacağını söyledi. 1999`da yüzde 12.7`lik daralma yaşayan inşaat sektörünün 2000`de de sürdüğünü kaydeden Hasol, inşaat sektörünün şu anda da geri gittiğini ifade etti. Sektörde zeten kriz vardı, bu kriz üzerine tuz biber ekti diyen Hasol, şöyle konuştu: Depremden sonra inşaat sektörü çok iyi çalışır hale gelemedi. Kriz, yatırımların durmasıyla zaten derinleşti. Yapı malzemesi sektörünü kurtaran tek şey yenileme sektörü ve ihracat oluyordu. İhracatta da kur çıpasından dolayı daralmalar sözkonusuydu. Dolayısıyla son dönem krizi, inşaat sektörünü bu şekilde yakalamış oldu. Hükümet programının bir belirginlik kazanmasıyla herkes ne yapacağına karar verecek. Hasol işten çıkarmaların şikayet boyutunda olmadığını, ancak tuğla ve gaz betonda üretim azaltmaları yaşandığını belirtti. Yapı malzemesi sanayinin 2.5 milyar dolarlık ihracatıyla, Türkiye`nin toplam ihracatının yüzde 10`unu oluşturduğunu kaydeden Hasol, dış pazarlarda başlatılan ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini anlattı.

Deprem konutları standart dışı
Öte yandan, Deprem konutlarının maliyetinin altında verilmesi nedeniye ya ödeme darboğazları oluştuğunu ya da standart dışı malzeme kullanımına gidildiğine de değinen Doğan Hasol, yapılan binalar çökmez ayakta durur ama, kaplamasının, koruyucu malzemelerinin ömrü nedir bilinmez. Çünkü bitirme malzemeleri düşük kalitede oldu dedi.

Kriz bitkisel yağı nisanda etkileyecek
Dışı bağımlı bir sektör olan bitkisel yağ, krizden en çok etkilenecek sektörlerin başında geliyor. Bitkisel yağ tüketiminin yüzde 65`inin ithalattan karşılandığını belirten Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Taşkın Tuğlular, devalüasyonun etkisinin nisan ayından itibaren raflara yansıyacağını açıkladı. Tüketimin de ciddi oranda düşeceğini ifade eden Tuğlular bunun, firmaları zorlayarak, kapasite oranlarının düşmesine ve işçi çıkarmasına neden olacağına dikkat çekti. Tuğlular, yaşanacak gelişmeleri şöyle anlattı:

Türkiye bitkisel yağ açısından dışa bağımlı, toplam tüketimimizin yüzde 65`i ithalat. Dolayısıyla dolardaki devalüasyon nisan ayından itabaren raflara yansımaya başlayacak. Fiyatlar yükselecek. Tüketim de düşecek ve bu da firmaların işçi çıkarmasına neden olacaktır.

Yanlış sanayileşme nedeniyle sektörde atıl kapasite olduğunu anlatan Tuğlular, yüzde 50`nin altında olan kapasite kullanımının kriz döneminde yüzde 35-40`a düştüğünü söyledi. Bitkisel ayçiçek yağı ihracatının tamamen Trakya Birlik`in eline bırakıldığını anlatan Tuğlular, 1998 yılındaki 135 bin tonluk ayçiçek yağı ihracatı, 2000 yılında 33 bin tona düştü. Bu politikanın yanlış olduğunu söyledik. Umarız ihracat konusunda liberal düşünürler, bizi serbest bırakırlar. O kaybettiğimiz piyasaları kazanabilirsek tekrar, belki sektöre canlılık gelebilir dedi.

Sektörün geçtiğimiz yıl yüzde 8-9 oranında küçüldüğüne değinen Tuğlular, 2001 yılında da bitkisel yağ sanayinin yüzde 10 küçülmesini beklediklerini açıkladı. Dünya yağ fiyatlarına paralel büyüyen bir sektör olduklarını kaydeden Tuğlular, şöyle konuştu:

1998`de ayçiçeğin dünya piyasasındaki fiyatı 700 dolardı bugün 360-380 dolar. Dolasıyla 1998 ile aynı tanajı satsak dahi bu yılki rakam yarıya düşmüş durumda. Türkiye`deki bitkisel yağ sektörü 900 milyon dolar civarında. Fiyat 380`den 700`e çıksa pazar da otomotikman iki katına çıkar.

Gıda yine şanslı çıkacak
Süt ve et sektöründe satın alma gücünün düşmemesine karşın, satın almama hissiyatının fazlalaştığını söyleyen Setbir Başkanı Ali Güler, Yine de toz duman kalktıktan sonra gıda diğer sektörlere göre daha az etkilenecektir dedi.
Sanayi sektöründeki sıkıntılardan gıda sektörünün de nasibini alacağını kaydeden Güler, bu durumu iki yıl önce Bursa`da yaşadıklarını ifade ederek şunları söyledi:Biz bunu iki yıl önce Bursa`da yaşadık. Otomotivdeki krizle işten çıkarılanlarla ilgili oldu. Orada bölgesel bir durum olduğu için özel fiyatlar uygulanmaya başlandı. Ama bu ülke geneline yaygınlaşırsa fiyatlarda düşme olamaz çünkü bir taraftan da girdiler artıyor. Hammaddenin girdisi artmıyor ama, sütün kutusundaki fiyat artışı fiyata yansıyor.

Süt ve et ürünlerinde hedef kitlenin B sınıfı olduğunu belirten Güler, D sınıfındakiler işsiz kalsalar bizi etkilemez ama C sınıfındaki işsizlik alt gelir gruplarına hitap eden imalatçıya etkiler. B sınfında çok fazla etkilenilmez çünkü dayanıklı tüketim mallarından keserek, beslenmelerini engellemezler dedi. 800 bin tonluk kırmızı et, 10 milyon litrelik süt pazarında üretim ve tüketimin iç pazarda gerçekleştiğini kaydeden Ali Güler, şap hastalığı konusundaki çalışmaları ise şöyle açıkladı: Ette ithalat 1996`dan beri, sütte de daha önceden beri yasak. İhracatta şap hastalığında riskli ülkeler arasında sayıldığımız için free kabul edilmiyorduk. Ama onların başlarına geldi. Halbuki Orta Doğu`da şapla mücadele eden ülkelerinden biriydik. Türkiye`de Şap Enstitüsü vardır ve şap aşısı üretilir. Her yıl 6-7 milyon insan şap aşısı olur.

Ambalaj açılamıyor
Ambalaj sanayii de hareketsizlikten şikayetçi. Ambalaj Sanayicileri Derneği Başkanı Velit Günay, bazı şirketlerdeki daralma olasılığını işaret etti. Günay, şu anda fiyatların dahi oluşturulamadığını ancak acil ihtiyaçların karşılandığını ifade etti.

Sektörün önünü göremediğine işaret eden Günay, Oldukça büyük boyutlu bir krizle karşı karşıyayız. Ciddi yaralanmalar var. Finans sektöründe çıkan problemler her noktaya yayıldı. Bunun akabinde de yoğun bir problemle karşılaşınca belli bir şaşkınlığı yaşıyoruz hepimiz. Önümüzdeki bir aylık süre içinde ortalık daha aydınlık hale gelir umuyoruz diye konuştu. Krizin faturasını bugünden ölçebilmenin zor olduğunu belirten Günay, şöyle devam etti: Biz reel sektöre girdi sağlıyoruz. Ekonomideki büyük bir problem bizim sektörümüzü de yoğun bir şekilde etkiliyor. Tüm ekonominin, firmaların kaybı nedir, firmaların krize likit durumuyla, likit durumda yakalanmayışları arasında, kredi borcuyla, döviz borcuyla yakalanmaları arasında bile çok büyük farklılıklar var.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!