Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2001 00:00
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Sönmez, krizi yönetme politikaları belirlenirken mutlaka uzun vadenin düşünülmemesi durumunda yeni sıkıntıların doğacağına dikkat çekti. Sönmez, dövizin dalgalanmaya bırakılmasıyla birlikte oluşan devalüasyon ve bunun ardından temel maddelere gelen zamların etkisiyle enflasyonun ciddi bir şekilde yukarı çıkacağını belirterek, bütün temel değişkenlerin yeniden belirlenmesi gerektiğini söyledi. Sönmez, `Kriz, Türk Lirasını etkiledi ancak, ekonomideki sorunlar ciddi şekilde daha sonra ortaya çıkacak. Yani, bir daralma sürecine girilecek ve bu negatif de olabilir. 1999 yılında bir küçülme, 2000 yılında daha çok ithalata ve tüketime bağlı bir büyüme ve bu yıl da perspektif yine kötü. Bunun sonucunda işsizlik ciddi boyutlara varacaktır` dedi.
Dış kaynağın miktarı önemli
Bu aşamada bir dış finansın gerekli olduğuna dikkat çeken Sönmez, sağlanacak kaynağın miktarı ve ne şekilde kullanılacağının son derece önemli olduğunu söyledi. Sönmez, Sağlanacak kaynağın faiz ödemelerinde kullanılması demek, yine çok verimsiz alanlara yönlendirilmesi anlamına geliyor dedi. Sorunun sadece finansal sektörle sınırlandırılmasının yanlış olduğunu belirten Sönmez, reel sektörü de kapsayacak bir yeniden yapılanma sürecinin başlatılması gerektiğini ileri sürdü. Türkiye`nin artık çok üretken alanlara yönelmesi gerektiğini kaydeden Sönmez, Meksika`nın krizi atlatmak için 50 milyar doların üzerinde bir dış destek aldığını hatırlatarak, Türkiye Meksika`yı örnek almaya çalışıyor. Ancak, Meksika krizinin nasıl geliştiğine bakılmadan çok ucuz değerlendirmeler yapılıyor. Meksika`ya kriz patlak verdikten sonra 50 milyar doların üzerinde kaynak aktarılmıştı. Birçok etken gözden kaçırılıyor dedi. Sönmez, Türkiye`nin düşük katma değerler üreten, ihraç eden bir ekonomi konumundan sıyrılması gerektiğini belirterek, Günü kurtarmaya yönelik bir destek olması durumunda biz kısa bir süre sonra yeniden krizi konuşur olacağız. 100 milyar doların üzerindeki dış borcun yarısı da özel sektörden kaynaklanıyor. Türkiye, iç borç sarmalını dış borçlanmayla aşmaya çalışırken, Türkiye`nin gelecekteki
döviz kaynaklarının ne olacağını ve bu borç servislerini nasıl yerine getireceğini dikkate alması lazım diye konuştu. Sönmez, dış borçlanmaya can kurtaran simidi gibi yapışılması durumunda sonucun hüsranla biteceği bir deneyime girileceğini ve bir süre sonra da dış borç krizine girilebileceğini ileri sürdü.
Borçların dövize endekslenmesi doğru bir yaklaşım değil
Borçları dövize endekslemek yerine doğrudan olmasa da dolaylı olarak konsolidasyona gitmenin daha doğru bir yöntem olduğunu belirten Sönmez, Çünkü, döviz sorunumuz var. Mevcut döviz rezerv de borçlanmalarla sağlanmış bir rezerv, gelecek olan dış kaynaklar da ödenmek zorunda. Dolayısıyla aşırı bir borçlanmaya gitmenin yeni sorunlar yaratacağından kuşkuluyum dedi. Döviz kuru oturmadığı sürece Hazine açısından rizikoların olduğuna dikkat çeken Sönmez, borçların dövize endekslenmesi düşüncesini de geçici, sonuçsuz bir önlem olarak niteledi. Sönmez, `İlan edilmiş bir konsolidasyon veya ilan edilmemiş bir tasfiye sürecinin başlatılması gerekiyor. Bu tür politikalar uygulandığında bazı kesimlerin canının yanması kaçınılmazdır, çıkış için başka bir yöntem yoktur` dedi.
Kısa vadeli sermaye hareketleri kontrol edilmeli
Dengelerin alt üst olmasına neden olan kısa vadeli sermaye hareketlerinin kontrol edilmesi gerektiğini belirten Sönmez, kriz yönetimi bağlamında yapılması gerekenler konusunda ise şunları söyledi; `Kısa vadeli sermaye hareketlerini doğrudan kontrol etmek mümkün değil, ancak, dolaylı yollarla kontrol edilebilir. Şili yıllardır bunu yapıyor, Malezya da uyguluyor. İkinci olarak vergiye gitmek zaruridir. Ancak, dolaylı veya yaygın tüketim maddeleri üzerinden alınacak vergileri artırmakdan sözetmiyorum. Vergi vermeyen kesimlerin vergilendirilmesi lazım. Üçüncü olarak da, borçların bir şekilde ya ertelenmesi veya belli şekilde likidite edilmesi lazım. Dolayısıyla 14 aylık bir programın sonucunda böyle bir açmazla karşı karşıya geliyorsak bunun yapılması lazım. Kriz yönetimi bağlamında öncelikle yapılması gerekenler bunlar. Ancak bunun dışında, kamu ekonomisinde saydamlığın sağlanması gerekir. Borçlar da harcamalar da tam olarak görülemiyor. Bunların net görülmesi için tek hesaba gidilmesi gerekir. Orta ve uzun vadede de sanayinin ve ekonominin tümden kabuk değiştirmesi gerekir. Tümden kabuk değiştirme de şu anda yapıldığı gibi serbestlik adı altında bir takım rantların yaratılması değildir. Bilgi toplumuna ulaşmak için sanayinin tamamlanması, katma değeri yüksek ürünlerin üretilip ihraç edilmesi lazım. Kriz ve sorun konuşmaktan çıkıp, ileride nasıl bir toplum olacağımızı, nasıl bir yapıya sahip olacağımızı bilelim, bunu öngörelim. Fedakarlık bunun için istenir.`