Oluşturulma Tarihi: Aralık 21, 2005 11:13
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Türkiye’nin geçmişte birçok önemli fırsatı kaçırdığını belirterek, ‘Bugün PTT’nin T’siyle Türkiye’nin tüm borcunu kapatma dönemi geçmiştir. Kişi başı milli gelirimiz 5 bin
dolar değil de, 10-15 bin dolar olsaydı, şu an tartıştığımız bir çok konuyu gündeme getirmeyecektik’ dedi. ‘Bir ülke sahip olduğu markalar kadar zengindir’ sloganıyla düzenlenen toplantının açılışında konuşan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Türkiye’nin sadece İstanbul ve Ankara’dan ibaret olmadığını, ülkenin asıl gücü ve potansiyelinin Anadolu’da bulunduğunu söyledi. Anadolu’daki Avrupa’ toplantılarının Türkiye’nin kalkınma ve AB süreci açısından çok önemli noktalara değindiğini dile getiren Çiçek, ‘Türkiye’de gerilime ve kutuplaşmaya neden olacak konuları gündeme getirerek
altın fırsatları bir daha kaybetmeyelim. Gündeme bugün üzerinde konuştuğumuz markalaşma süreci gibi konuları getirelim’ diye konuştu. TRENLERİ KAÇIRDIK: Çiçek, Türkiye’nin zamanında bazı konularda treni kaçırdığını belirterek ‘Bugün milli gelirimiz kişi başı 5 bin dolar civarında. Ama bu rakam 10-15 bin dolar olsaydı Türkiye çok farklı şeyleri tartışır olurdu’ dedi. Çiçek, milli geliri bu seviyeye getirebilmek için istikrarlı bir ekonomi ve siyasi yapının zorunluluğunu vurguladı. Çiçek, ‘Bir ülke üç gün sonrasını göremiyorsa, orada ne kalkınmadan ne de markalaşmadan sözedilebilir’ dedi. Çiçek bugün Türkiye’nin istikrara kavuştuğunu dile getirerek, şunları söyledi: ‘Artık Türkiye üç yıllık bütçeler yapar hale gelmiştir. Ekonomik ve siyasi istikrar varsa şirketlerin durdukları yerde değerleri de artar. Üç yıl önce değeri 2 mimyar dolar olan bir bankaya bugün 6-8 milyar dolar arasında değer biçilmektedir. Eskiden bir PTT’nin T’siyle Türkiye’nin tüm borçlarını kapatma imkanı vardı. Önümüzde zorlu bir AB süreci var. Bunu en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.’ DEVLETİN HAKİM POZİSYONU SONA ERMELİ: Çiçek, 1980 öncesinde AB konusunda önemli bir fırsatın kaçırıldığına işaret ederek ‘O zaman bizi davet ettiklerinde AB’ye girmeliydik. Çünkü o zaman ne Kopenhag Kriterleri, ne de Brüksel’den ‘şunu şöyle yapın’ beyanları vardı’ diye konuştu. Özelleştirmelerin önemine de değinen Bakan Çiçek, ‘Özelleştirme kavramını gündemine dünyada ilk alan ülkelerin arasında Türkiye’nin bulunduğunu, ancak bunları gerçekleştirme konusunda ülkenin son sıralarda yer aldığını söyledi. Özelleştirmenin sadece ekonomik bir olgu olmadığına dikkat çeken Çiçek, ‘Özelleştirme toplumsal ahlakın korunması açısından da önemlidir. Markalaşmak, kalkınmak ve yolsuzlukla mücadele edebilmek için devletin ekonomideki hakim pozisyonunnu sona ermesi gerekmektedir. Bu olmaz ise toplum güçsüz kalır ve siyasi zafiyet ortaya çıkar’ diye konuştu. YABANCI İSTİKRAR ARIYOR: Türkiye’nin her yıl sürekli büyümesi gerektiğini söyleyen Çiçek, şunları söyledi: ‘Bu konuda yabancı sermayenin girişi gündeme geliyor. Yabancı sermaye Anadolu’da işbirliği yapmak için önce istikrar arar. Sonra da iyi bir hukuki altyapı ister. Yabancı şirketler bir anlaşmazlık durumunda haklarının korunacağından emin olmak isterler. Bu noktada da hukuksal altyapının günümüzün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde iyileştirilmesi şart. Bu konuda da bir Anayasa değişikliği yaptık. Artık yabancı sermaye Türkiye’deki anlaşmazlıklarını Uluslararası Tahkim’e götürerek çözme olanağına kavuştu.’ Avrupa Kültür Başkenti ile İstanbul’u paketledik İSTANBUL 2010 Avrupa Kültür Başkenti Girişimi Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu, önümüzdeki dört yıl içinde İstanbul’u Avrupa’nın Kültür Başkenti yapmayı hedeflediklerini söyledi. Toplantıda ‘Bir Marka Öyküsü’ başlıklı bir konuşma yapan Çolakoğlu, Avrupa Kültür Başkenti Projesi’nin 1985 yılında başladığını ve her yıl değişik şehirlerin bu ünvanı aldığını söyledi. Çolakoğlu, 1999 yılında alınan bir kararla projenin aday ülkeleri de kapsayan şekilde genişletildiğini belirterek Türkiye’nin 2000 yılından itibaren bu projeyi hedeflediğini kaydetti. Avrupa Kültür Başkenti Projesi’yle İstanbul’u farklı bir şekilde tanıtacaklarını dile getiren Çolakoğlu, şöyle devam etti: ‘Uyunan felsefesinden hareketle İstanbul’a ‘dört elementin şehri’ dedik. Evrende varolan bu felsefeye göre evreni oluşturan toprak, su, hava ve ateş İstanbul’un zenginliklerini temsil edecek. Bu bize İstanbul’u yeniden paketleme imkanı verdi. Önümüzdeki mart ayında diğer aday ülkeler Macaristan ve Almanya ile birlikte 2010 yılı için jüri önüne çıkacağiz.’