Güncelleme Tarihi:

Nakit paranın gündelik hayattaki rolü giderek azalırken, dijital paraya geçiş süreci küresel ölçekte hız kazanmaya başladı. Örneğin Avrupa Birliği dijital Euro’yu piyasaya sürmeye hazırlanıyor, Çin’de ise dijital Yuan bazı eyaletlerde yaygın olarak kullanılıyor, Türkiye’de de benzer girişimlere yönelik projeler bulunuyor.
Ancak bu dönüşüm beraberinde ciddi bir kırılganlık da getiriyor: Enerji altyapısına ve internet erişimine bağlı sistemler, herhangi bir aksaklıkta tamamen işlevsiz kalabiliyor.
En son İspanya ve Portekiz’de yaşanan geniş çaplı elektrik kesintileri, dijitalleşmenin karanlık yüzünü gözler önüne serdi. Kart okuyucular devre dışı kaldı, ATM’ler hizmet veremedi, cep telefonuyla ödeme alışkanlığı olan binlerce kişi temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldi.
Benzer bir durum geçtiğimiz günlerde ülkemizdeki özel bir bankanın mobil sisteminin çökmesiyle de yaşandı; insanlar ne alışveriş yapabildi ne de fatura ödeyebildi. Dijital sistemlere olan bu mutlak bağımlılık, İsveç Merkez Bankası’nın vatandaşlara “evde nakit bulundurun” uyarısını daha da anlamlı kılıyor.
Tüm bu gelişmeler, “nakit mi dijital mi?” sorusunu yeniden gündeme taşıdı. Biz de bu kritik dönüşüm sürecini, olası riskleri ve çözümleri konunun uzmanlarıyla birlikte mercek altına aldık.
28 Nisan'da İspanya ve Portekiz genelinde büyük çaplı bir elektrik kesintisi meydana geldi. Tüm İber Yarımadası’nı etkileyen ve Avrupa’nın çeşitli kentlerine kadar yayılan kesinti nedeniyle tren seferleri durdu, hava ulaşımı aksadı ve iletişim altyapısı çöktü. / Fotoğraf: AA
‘EĞER STRATEJİ GELİŞTİRİLMEZSE DÜNYA ÇAPINDAKİ ÖDEME PLATFORMLARINA OLAN BAĞIMLILIĞIMIZ SÜRECEK’
Dijital para kullanımının artık yalnızca teknolojik bir tercih değil, ekonomik egemenlik açısından da stratejik bir zorunluluk haline geldiğini söyleyen Uluslararası Broker ve Vartur Emlak CEO’su Şerif Varlı, bu dönüşümün sağlıklı gerçekleşmesi için kritik noktaların olduğuna dikkat çekti.
Varlı, “Eğer özel bir strateji geliştirilmezse, dijitalleşme sürecinde ABD merkezli ödeme devlerine olan bağımlılığımız sürecek. Hatta bu şirketler dijital ödemeler üzerinde daha fazla hâkimiyet kurabilir. Bugün işletmeler her kredi kartı ödemesinde yüzde 2-3 oranında komisyon ödüyor. Bu, görünmeyen ama ciddi bir maliyet. Dijital para sistemleri, doğru kurgulanırsa bu tür aracıları devre dışı bırakabilir ve hem tüketiciye hem işletmeye doğrudan, komisyonsuz bir sistem sunabilir” dedi.
Son yaşanan olaylar bir yandan tamamen dijitalleşen bir finansal sistemin ne kadar kırılgan olabileceğini de gösteriyor. Peki, bu tür aksaklıklar dijital ekonomiye olan güveni nasıl etkiler?
Bu soruma “Dijital sistemler hayatı kolaylaştırırken, aynı zamanda ciddi kırılganlıklar da barındırıyor. Bu doğru… Elektrik kesintisi, internet arızası ya da mobil uygulama çökmesi gibi durumlar anlık kaoslara neden olabiliyor” cevabını veren Şerif Varlı, şu bilgilerin altını çizdi:
“Bir sabah uyanıp hiçbir ödeme aracınızın çalışmadığını düşünün... Bu, yaşanmış bir senaryo ve maalesef yaygınlaşabilir. Dijital ekonomiye olan güven, bu tür olaylarla ciddi şekilde sarsılabilir. Güvenin yeniden inşası ise altyapı yatırımları, yedekleme sistemleri ve alternatif ödeme çözümleriyle mümkün olabilir.”
UZUN VADEDE NAKİT KULLANIMI TAMAMEN SONA ERECEK AMA…
“Bu dönüşüm devam ederken, nakit sistemlerinin hâlâ önemli bir işlevi olduğunu inkâr edemeyiz. Özellikle kriz anlarında ya da teknolojik altyapı sorunlarında güvenli bir alternatif sunuyor” diyen Şerif Varlı, şöyle devam etti:
“Ancak uzun vadede nakit kullanımının tamamen sona ereceğini düşünüyorum. Bugünkü altyapı sorunları da geçici… Zamanla teknoloji bu engelleri aşacaktır. Gelecek, kontrollü ama kararlı bir dijitalleşmeye ait. Burada mesele sadece bir ödeme yöntemi değil; ekonomik bağımsızlık, güvenlik ve toplumsal adaptasyonun bir bütün olarak yönetilmesi.”
‘MERKEZ BANKASI DİJİTAL PARASI GİBİ SİSTEMLER HENÜZ TEST AŞAMASINDA’
Türkiye’nin dijital ödeme sistemlerinde oldukça ileride olduğuna da dikkat çeken Şerif Varlı, “Bugün mobil cüzdan kullanan, QR kodla ödeme yapan milyonlarca insan var. Ancak merkez bankası dijital parası (CBDC) gibi sistemler henüz test aşamasında. Toplumun bu sisteme güvenebilmesi için ilk olarak şeffaflık, güvenlik ve sistemin sürdürülebilirliği konusunda ikna edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Bilişim Teknolojileri Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık da Türkiye'de dijital TL üzerine çalışmalar başladığına değinerek şu bilgileri paylaştı:
-- Merkez Bankası birkaç pilot uygulama da yaptı ama daha çok yol var. Toplumun geneli bu sisteme hâlâ biraz temkinli yaklaşıyor. Çünkü insanlar parasının dijital ortamda ne kadar güvende olacağını, bu sistemlerin ne kadar şeffaf olduğunu bilmek istiyor.
-- Şu an için herkes bu yeni sisteme güven duyuyor diyemem. Özellikle yaşlı kesim hâlâ nakit parasına daha çok güveniyor. Gençler daha açık ama onların bile kafasında bazı soru işaretleri var. Yani sistemin yaygınlaşması için önce güçlü altyapı, sonra da vatandaşla şeffaf iletişim şart.”
‘HER VATANDAŞIN ‘PARA’ ADIMININ İZLENMESİ ÖZGÜRLÜK DUYGUSUNU ZEDELER’
Nakitsiz toplum düzenine geçişin bir diğer boyutu da mahremiyet konusu: Dijital para kullanımıyla birlikte bireylerin tüm harcamalarının izlenebileceği yönünde endişeler dile getiriliyor. Bu kaygılar ne kadar gerçekçi?
Bu kaygıların kesinlikle göz ardı edilemez olduğunu söyleyen Şerif Varlı, “Tüm harcamaların merkezi sistemler tarafından izlenebilir olması, bireylerin mahremiyet hakkı açısından ciddi bir tartışma konusudur. Evet, denetim olmalı, kara para aklama gibi durumlar önlenmeli; ancak her vatandaşın her adımının izlenmesi özgürlük duygusunu zedeler” dedi ve ekledi:
“Dijitalleşme kaçınılmaz, ama bu süreçte kişisel verilerin korunması, anonimlik seçeneklerinin sunulması ve kullanıcıya kontrol hakkı verilmesi şart. Aksi takdirde dijitalleşme, teknolojik ilerleme olmaktan çıkıp toplumsal baskıya dönüşebilir.”
Prof. Dr. Ali Murat Kırık da bu kaygıların yersiz olmadığını söyledi ve şöyle devam etti:
-- Dijital para üzerinden yapılan her harcama kayıt altında oluyor. Bu da insanların özel hayatlarına dair çok şeyin açığa çıkması anlamına geliyor. Kimi bu durumdan rahatsız olmaz ama birçok kişi için bu ciddi bir mahremiyet ihlali.
-- Eğer bu sistem kötü niyetli kullanılırsa, bireysel özgürlükler tehdit altına girebilir. Harcamalara göre kişilere yönelik analizler yapılabilir, belki de bazı alanlarda baskılar bile olabilir. O nedenle dijitalleşmenin önü açılırken, aynı zamanda mahremiyetin korunmasına dair ciddi yasal güvencelerin de olması gerekiyor.
Trump'ın dijital parasını alan 764 bin cüzdan zarar etti
Çip devi AMD'den güçlü kâr
Online yemek siparişi sektöründe dev birleşme