Bankacı turizmci iki kardeş tekstile ‘Tita’ dersi verdi
BİRSENLER Tekstil’i kurup, kadın giyiminde ‘Tita’ markasını yaratan Kaan ve Cengizhan Birsen, bu yıl 12 milyon
dolar ciro bekliyor. Yurtiçinde 8 mağaza açan Tita, cironun yüzde 75’ini ihracattan sağlıyor.
TÜRK tekstiline 10 yıllarını veren girişimciler ‘marka’ olamamanın sancısını çekerken, bankacı Kaan ve turizmce Cengizhan Birsen, 1.5 yılda yeni bir kadın giyim markası ‘Tita’yı yarattı. İki kardeşin 1.5 milyon dolar sermaye ile bir de yabancı ortakla kurdukları Birsenler Tekstil Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 2005 cirosu 12 milyon dolar bekleniyor, gelecek yıl ise 16 milyon dolar olacak. Uzun yıllar bankacılık yapan Kaan Birsen şöyle başlıyor anlatmaya:
‘Kardeşim Cengizhan Birsen ve Peter Balzerek ile üç ortak çıktık yola. Cengizhan çoğunluk hisseye sahip. Benim bankacılık geçmişim var. 7 sene bankacılık yaptım Akbank teftiş heyetinde işe başladım. Sonra şube müdürlüğü yaptım. Egebank’a geçtim ve Suadiye şube müdürüyken bankacılığı bıraktım. Kardeşim turizm otelcilik mezunu ve okul bittikten sonra İngiltere’de 5 sene kaldı, orada evlendi. Holiday Inn’de ön büro müdürlüğü yaptı. Sonra Türkiye’e döndü otelcilikle iştigal etmek istedi ama şartlar uymadı.’
KOTON OKULUMUZ OLDU: Kaan Birsen, ‘Koton’un sahibi Yılmaz Bey benim çocukluk arkadaşımdı. Beni ve kardeşimi istedi birlikte oraya geçtik’ diyor ve kendisinin Koton’da finansman müdürü olarak çalıştığını kardeşini de Koton için Almanya’ya gönderdiklerini anlatıyor. Birsen şöyle devam ediyor:
‘Kardeşim orada Koton’un Avrupa organizasyonunu kurdu. Koleksiyon mantığını geliştirdi. Ben de mağazacılık için yeni finansman yöntemler geliştirdim. 2004’ün başında ikimiz birden Koton’dan ayrılmaya karar verdik, şirket kurduk marka olarak da yabancı ortağımız Peter Balzerek’in önerisiyle Tita’yı seçtik. Tita İspanyolca’da ‘hala’ demek. Koton’daki iş tecrübemizde bu sektörde imalat, mağazacılık ve ihracat alanlarında çok iyi yetiştik. Peter de Koton’da Almanya ofisinde çalışıyordu.’
MÜNİH’TE İLHAM GELDİ: Üç ortağın girişimci olma kararını nasıl aldıklarını da ‘Münih Havaalanı’nda üçümüz otururken, ‘bu işi artık kendimiz yapabiliriz, niye yapmıyoruz’ dedik ve start aldık’. O günden beri 1.5-2 sene geçti’ diye anlatan Kaan Birsen, ilk etapta Almanya ofisini kurduklarını oradaki satış potansiyelini harekete geçirdiklerini belirtiyor. Birsen, ‘Türkiye’de ofisimiz yoktu ama Almanya’da vardı. Sonra Seyranteye’de büyükçe bir yer tuttuk ve ihracatı başlattık. İç pazara daha sonra baktık’ diyor.
İç pazarda mağazalaşarak marka gücünü ortaya koymayı tercih ettiklerini söyleyen Kaan Birsen, Antalya, Bodrum, İzmit, İstanbul ve Çorum’da 8 mağaza (5 tanesi francising) açtıklarını söylüyor.
Egebank’ta gördüklerimden sonra bankacılıktan soğudum, bıraktımKAAN Birsen, neden bankacılığı bırakıp tekstilde girişimci olduğunu da şöyle anlatıyor:
‘İyi ki girişimci olmuşum. İnsan hayatında kader anları var. Ben çok ciddi bir bankada müfettişlik yaptıktan sonra şube yöneticiliği yaptım. Bankacılıktan kopmamın nedeni krize doğru gidildiğini gördüm. 1997’de Egebank’taydım ve bana uymayan bir takım uygulamlar görüyordum. Rahatsız oldum gördüklerimden ve bu işleri yapamayacağıma kanaat getirdim. Sonra kendime ‘5 sene sonra bankacılıkta nerede olabilirsin diye’ sordum. Yaşım da gençti.’Bırak bu işleri, sen artık risk alabilirsin dedim ve geçtim.
Tekstildeki üretim altyapısını değerlendirip, para kazanıyoruz
TÜRKİYE’de tekstil ve hazırgiyim sektörünün rekabet sorunları artarken neden bu sektöre girdiklerini de ‘Marka olmanın avantajlarını biliyoruz. Türkiye’de bu sektörde çok büyük yatırımlar yapılmış ama nedense moda ve marka bazında çok sayıda başarı örneği yok. Altyapı avantajını kullanarak marka yaratma çabasında ciddi eksiklik var. Biz bu altyapıyı değerlendirip para kazanıyoruz’ diye açıklayan Kaan Birsen kumaşçıların ‘biz de giyim yaparız’ diye hareket etmelerini yanlış buluyor. Birsen, ‘Bu iş öyle olmuyor. marka ve mağaza işinde çok farklı bir pazarlama, araştırma çalışma düzeni var’ diyor. Birsen şöyle konuşuyor: ‘Zara, Mango, Koton seviyesine konumlandık. C plus’tan A’ya kadar geniş bir müşteri kitlesini hedefliyoruz. 16-25 yaş arası kadın bizim müşterimiz.’
1.5 milyon dolar sermaye 12 milyon dolar ciro KAAN Birsen, 1.5 senede şirketin geldiği boyutu ‘2005’in 6’ınca ayı itibariyle ciromuz 6.2 milyon dolar. Yıl sonunda 12 milyon doları aşacak. 2006 için 16 milyon dolar bekliyoruz. Cironun yüzde 75’i de ihracattan. Bu denge iç piyasa lehine biraz daha değişecek. İhracatta farklı pazarları devreye sokuyoruz, İrlanda’da gayet iyi gidiyoruz. İspanya, Avusturya, İsviçre, İngiltere, Çek Cumhuriyeti ve Mısır gibi ülkelerde 250 satış noktası ile hizmet veriyoruz. İç pazara daha etkin giriyoruz’ diye açıkladı. Birsen üretim modelini de şöyle anlatıyor:
‘Onlar (yurtdışı acenteler) siparişi alıyor, biz üretiyoruz. Üretim modelimiz basit. Kumaşı alıyorum, imalatçıya satıyorum. Bitmiş şekilde benim ürünüm bana teslim ediliyor. Üretimimizin yüzde 80’i dışarda paket imalat şeklinde. Bu nedenle bizim şirketimizde sadece 126 kiyşi çalışıyor. Bunların büyük bölümü tasarımda. 13 kişi de Almanya ofisimizde çalışıyor.’
TEB’den KOBİ’lere yönetim dersleri
TÜRK Ekonomi Bankası (TEB) KOBİ niteliği taşıyan işletmelere verdiği desteğe yeni bir proje ekledi. TEB, KOBİ’lerin rekabet gücünü artırmaya yönelik proje kapsamında, KOBİ’ler için tasarlanmış özel bir yönetim modeli olan Stratejik Şirket Yönetim Modeli’nin teorik ve uygulamalı aktarımını yapmak üzere ‘Stratejik Yönetim Seminerleri’ düzenliyor. İlki Temmuz ayında Mersin’de gerçekleştirilen Stratejik Yönetim Seminerlerinin ikincisi Manisa’da düzenlendi. TEB Ticari Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Turgut Boz’un katılımıyla gerçekleşen seminerde açılış konuşmasını Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Yaşar Coşkun yaptı. Boz, TEB’in Kurumsal ve Ticari Bankacılık alanlarındaki uzmanlığını KOBİ’lere ulaştırmayı hedeflediklerini ve bu doğrultuda geniş bir yelpazede KOBİ’’lerde değer yaratacak ürün ve hizmetleri sunduklarını belirtti ve seminerlerinde globalleşme ile birlikte artan rekabetin değişen koşullarına uyum sağlamayı, iç ve dış pazarlarda KOBİ’lere rekabet gücü yaratacak ve kalitelerini artıracak konu başlıklarını ele almayı amaçladıklarını söyledi. Seminerin ardından TEB KOBİ Akademi tarafından, katılımcı KOBİ’lerin de uygulamaya dahil olmaları için strateji alanında ‘Karlılığa Götüren Pusulanız’, ihracat alanında ‘Riskinizi Dağıtmanın Yolu’ ve kalite alanında da ‘Her Pazarın Kapısını Açan Anahtar’ konulu atölye çalışmaları düzenlendi.
Adana’da 50 kadına örnek AB projesiADANA’da 50 kadın, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Adana Şubesi’nin hazırlayıp, AB’ye sunduğu projelerle meslek sahibi olmak için kolları sıvadı. AB’nin 175 bin
Euro destek verdiği projelerde kadınlar tarım, hayvancılık, seracılık, süs bitkileri yetiştiriciliği, arıcılık öğreniyor.
Dernek Başkanı Müyesser Kartal, 4 proje hazırlayıp kredi başvurusunda bulunduklarını, ‘Kırsal Kadınlar İçin Tarım Ürünleri Eğitim Merkezi’ (TÜEM) için AB’nin 175 bin Euro kredi desteğinde bulunduğunu söyledi. Kartal, amaçlarının Adana ili kırsalı ile varoşlarında yaşayan ekonomik düzeyi düşük, işsiz kadınlara meslek kursları düzenleyerek iş edinmelerine katkıda bulunmak olduğunu belirtti. Kartal, ‘Projemiz Türkiye İş Kurumu ve AB tarafından örnek proje olarak gösteriliyor. Karakekeç Çarkıpare Köyü Çatalan Baraj yolunda Adana Büyükşehir Belediyesi’ne ait alanı eğitim merkezine dönüştürdük. 8 ay süreyle 50 kadınımıza fidancılık, seracılık, süs bitkileri yetiştiriciliği ve hayvancılık konularında pratik ve uygulamalı kurslar veriyoruz. Kurs sonunda sertifikalarını alacak olan kadınlarımız birkaç meslek sahibi olacak. Hem iş bulabilecek, hem de kendi işlerini kuracak düzeye gelecekler’ dedi.
Tarlasındaki ürünleri sigortalattı
TEKİRDAĞ’ın Çerkezköy İlçesi’ne bağlı Pınarça Köyü’nde çiftçilik yapan Salim Can, geçen yıl doludan büyük zarar görünce bu yıl 6 dönüm tarlasındaki ürünlerini sigortalattı. Yapılan sözleşmeye göre Can’ın domatesleri 7 bin YTL’ye, konservelik barbunyaları 17 bin 222 YTL’ye, sivri ve dolmalık biberleri 2 bin 242 YTL’ye, patlıcanları ise 3 bin 363 YTL’ye sigortalandı. Bahçesinde yetişen kavun, karpuz ve de diğer ürünleri de sigortalattıran Can, ‘Eylül ayına kadar sigorta kapsamında olan ürünlere herhangi bir zarar gelmesi halinde zararı sigorta şirketi karşılayacak. Artık hava durumlarını takip etmek zorunda kalmıyorum’ dedi.
Tokat’ın hedefi ilk 10’a girmek
TOKAT Organize Sanayi Bölgesi’nin durum değerlendirme toplantısı, Vali Ayhan Nasuhbeyoğlu başkanlığında yapıldı. Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’ndeki toplantıda, mevcut yatırımları değerlendiren Vali Nasuhbeyoğlu, kalkınma sürecinde sürdürülen çalışmaların yoğun bir şekilde devam ettiğini söyledi. Nasuhbeyoğlu şöyle devam etti:
‘İlimiz sanayisinin etkinleştirilmesi ve önümüzdeki 8 yıl içinde Tokat’ın ülkemizin ilk on ili arasına girme hedefi üzerindeki faaliyetimiz 2003 yılından bugüne sürüyor. Özellikle 5804 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki süreçte ilimizde sanayi yönünden büyük gelişmeler oldu. Hemen hemen her sektörde yoğun bir faaliyet içine girildi. Biz sanayicimize her türlü imkanı sunuyoruz.’ Tokat’ın sanayi şehri olması için bir süreç başladığını ve bu süreçte gerçekleştirilecek yatırımların büyük önem taşıdığına dikkati çeken Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Süleyman Şentürk ise il bazında önemli 232 işletme bulunduğunu belirtti. Toplantıya, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Orhan Sarıtaşlı, İlçe Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları ve işadamları katıldı.
Franchising Türkiye’de yeniden yükselişe geçti
TÜRKİYE’de 1980’li yıllarda ilk olarak fast food sektörü ile giren franchising sistemi, krizli yıllardaki durgunluktan sonra otomotivden, eğitime ve sağlığa kadar değişik sektörlerde yeniden yaygınlaşıyor.
Ulusal Franchising Derneği (UFRAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aydın, sözcük anlamı imtiyaz olan franchisingin şu anda Türk ekonomisinde ciddi şekilde kendisini hissettirmeye başladığını söyledi. Türkiye’de 200 civarında markanın franchising verdiğini ifade eden Aydın, franchising sistemi içinde yer alan kurum sayısının 5 bine ulaştığını, sadece eğitim sektöründe binin üzerinde kurumun franchising sistemi içerisinde yer aldığını kaydetti. Türk markalarının yurt dışı pazarlarda yer edinmesinde de franchising sisteminin büyük rol oynayacağına işaret eden Aydın, Türk markalarının franchising modeli ile eğitim, gıda, tekstil ve beyaz eşya sektörlerinde dünya pazarlarına açılmak üzere olduklarını bildirdi.
Franchising, markalaşmış bir ürün veya hizmetin, belirli bir süre şart ve sınırlamalarla, işin yönetim ve organizasyonuna ilişkin bilgi ve destek sağlamak suretiyle ikinci tarafa verdiği imtiyazdan doğan uzun dönemli ve sürekli bir iş ilişkileri bütünü olarak tanımlanabiliyor.