Petrol fiyatlarındaki artışla haftalık petrol geliri 5 milyar dolar olan Körfez ülkeleri mortgage krizi ile zor günler yaşayan Batı’nın en değerli şirketlerini birer birer alıyor. Geçen ay Abu Dabi Yatırım İdaresi, 7.5 milyar dolarlık alımla Citigroup’un en büyük ortağı ünvanına sahip oldu
Son olarak ise mortgage krizi nedeniyle 10 milyar dolarlık zarar yazacağını belirten Avrupa’nın en büyük bankası UBS zararı karşılamak için Ortadoğulu yatırımcılara 1.8 milyar dolarlık hisse satacağını açıkladı. Petrol zengini ülke fonlarının toplam 4 trilyon doları bulduğu belirtiliyor
Petrol fiyatları 2007’de zirve yapınca petrodolar zengini olan Körfez sermayesi, mortgage kriziyle fiyatları iyice gerileyen Batılı şirketlerin hisselerini toplayıp dünyanın sayılı şirketlerinin ortağı oluyor. Abu Dabi Yatırım İdaresi’nin Citibank’ın en büyük kurumsal ortağı olması geçen ay gündeme oturmuştu. Piyasalarda likidite krizi had safhaya ulaşırken yeni bir alım haberi ise İsviçreli UBS’ten geldi. Mortgage krizinin ABD’deki varlıklarını 10 milyar dolar düşüreceğini açıklayan UBS ismini açıklamadığı Ortadoğulu bir stratejik yatırımcıdan 1.8 milyar dolarlık sermaye alacağını açıkladı.
Mortgage krizi nedeniyle beklentilerin aksine bu yıl zarar açıklayabileceğini belirten Avrupa’nın en büyük bankası UBS, aktiflerde yaklaşık 10 milyar dolarlık bir azalmanın oluşacağını açıkladı.
Bunu karşılamak için sermaye artırımına gideceğini açıklayan UBS iki stratejik yatırımcı ile -Singapurlu GIC ve Ortadoğulu yatırımcı- 13 milyar İsviçre Frangı dönüştürülebilir olması zorunlu senetler şeklindeki sermaye yatırımı için anlaşmaya vardı. Bu anlaşma, UBS hissedarlarının Şubat 2008 ortasında yapılacak olan olağan dışı genel toplantısındaki onayına bağlı. Anlaşma onaylanırsa GIC 11 milyar İsviçre Frangı (9.8 milyar dolar) ve diğer yatırımcı da 2 milyar İsviçre Frangı (1.8 milyar dolar) yatıracak.
Petrol zengini Arap ülkeleri, petrol ihracatından elde ettikleri gelirleri uzun yıllardır, düşük faizlerine rağmen dünyanın en sağlam yatırım aracı olarak görülen Amerikan Hazine tahvillerine yatırıyorlardı. Ancak doların eskisi kadar güçlü olmaması, Amerikan faizlerindeki dalgalı seyir Arapları başka alanlara yöneltti.
2000’de petrol fiyatlarının dibe vurduğu sıralarda büyük sıkıntılara giren Araplar, geleceğe yatırım yapma kararı verdiler. Şimdilerde 90-100 dolar arasında seyreden petrolden elde ettikleri petrodolarları çok daha profesyonelce yönetiyorlar.
Arap ülkeleri, kendi ulusal petrol şirketlerinin ihracatıyla elde ettikleri paraları “sovereign wealth fund” adı verilen fonlarda değerlendiriyorlar. Bu terimi Türkçe’ye “ulusal servet fonu” diye çevirebiliriz.
Arap ülkeleri, bu fonlarda biriken paraları açıklama konusunda son derece ketum. Batılı ülkeler fonların azameti hakkında çeşitli tahminler yürütüyor. 29 Kasım günü International Herald Tribune’de Steven R. Weisman’ın yazdığı makalede Norveç ve Rusya dahil olmak üzere petrol zengini ülkelerin ellerindeki fonların toplamı 4 trilyon doları buluyor. 3 Aralık tarihli Wall Street Journal’deki makalesinde Zachary Karabeli, fonların toplam varlıklarını 2.5 trilyon dolar civarında tahmin ediyor. (VATAN’ın notu: Bu tip ülke fonlarında iki petrol zengini ülke; Norveç’in 400, Rusya’nın 200 milyar dolar civarında parası var).
Danışmanlık şirketi McKinsey ise, fonlardaki nakit paralar ile bu fonlara ait yatırımların toplam tutarının 2006 sonu itibariyla 3.4 ila 3.8 trilyon doları bulduğunu tahmin ediyor.
Zachary Karabeli, önümüzdeki 5 yıl içinde fonlarda biriken paranın 10 ila 15 trilyon dolara yükseleceğini tahmin ediyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’ni oluşturan 7 emirliğin en büyüğü ve en zengini Abu Dabi, en büyük servet fonuna sahip. Batı basınında Abu Dabi fonunun adı Mubadala olarak geçiyor. Bunu Mübadele (değiş-tokuş) olarak yazmak mümkün.
Bu fondaki paranın 875 milyar dolar ile 1 trilyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Mubadala ve diğer benzer fonlar Abu Dabi Investment Authority (ADIA) tarafından yönetiliyor. Financial Times’tan John Gapper’in 29 Kasım tarihli haberine göre ADIA son 5 yılda Wall Street ve City’den (Londra mali piyasası) tam 1.300 profesyoneli transfer etti. Bu yetenekli banker ve analistler Abu Dabi, New York, Londra gibi merkezlerde çalışıyor.
(VATAN’ın notu: Araplar, parayı bol bulup gördükleri şirketi bol keseden satın alan hovarda yatırımcılar değil. Citibank, 1.7’lik piyasa değeri/defter değeri oranı ve yüzde 7’lik temettü verimiyle şu anda hemen hemen tüm Türk bankalarından daha ucuz bir değere sahip. Haftada 1 milyar dolar petrol geliri biriktiren Katar’ın fonu da İngiliz süpermarket devi J. Sainsbury’yi piyasalar uygun değil gerekçesiyle son anda 20 milyar dolara satın almaktan vazgeçerek hovarda olmadığını göstermişti.)
Abu Dabi Fonu Mubadala, Citibank’tan önce dünyanın en büyük mikroçip üreticilerinden Advanced Micro Devices’in (AMD) yüzde 8 hissesini 622 milyon dolara satın aldı. Dünyanın en büyük özel yatırım fonu Carlyle’ın yüzde 7.5 hissesi de Abu Dabi fonlarına ait. Bir başka büyük fon Apollo’da da hisseleri var.
Petrolden fazlasıyla nasibini alamasa da, gayrimenkul ve ticaret zengini olan El Maktum’un ülkesi Dubai de Batılı şirket avını sürdürüyor. Dubai fonları Japon elektronik devi Sony, Amerikan Nasdaq Borsası ile Londra Borsası, dev hedge fonlardan Och-Ziff’in büyük ortakları arasında. Dubai Şeyhi El Maktum İstanbul eski İETT Garajı gibi çok sayıda değedrli gayrimenkulle de yakından ilgili.
Son derece ketum olan Kuveyt de otomotiv devi Chrysler’in ortakları arasında.
Bir ilginç petrodolar notu daha... Batı’yla arasını düzeltmeye çalışan Libya’nın sıradışı lideri Kaddafi de, ülke parasını bu tip fonlarla yönetmeye karar verdi. Libya hükümeti petrol gelirlerinden biriken 40 milyar dolarlık bir kaynağı 3 ayrı fona yatırırak şirket avına çıktı. Arap ülkelerini Batılı şirketleri yönelten en önemli etken ise Suudi Prensi El Velid’in bu yatırımlardaki olağanüstü başarısı. El Velid’in Citibank’le birlikte, Murdoch’a ait News Corp., Procter&Gamble, Hewlett-Packard, PepsiCo, Time Warner, Walt Disney, Four Seasons Hotel gibi şirketlerin büyük hissedarları arasında yer alıyor.