Güncelleme Tarihi:
Beyaz önlüklerimizi sırtımıza, mercekleri gözümüze taktık tamir masasına oturduk... Önümüzde kadrandan minicik bağlantı parçalarına, kurma düğmesine kadar çeşitli saatlerden sökülmüş onlarca malzeme var. Son dönemde ‘ileri dönüşüm’ diyorlar adına. Eskilerin ‘atma lazım olur’ dediği ürünlerden gerçekten işe yarar bir şeyler üretmesi, geçtiğimiz 15 yılda iş dünyasının yeni ‘keşfi’ gibi görünüyor ve büyük bir ekonomi yaratmış durumda. 2027’ye kadar dünyada 56.8 milyar dolarlık hacme ulaşması bekleniyor. Bizim de Saat&Saat’in Maslak’taki genel merkezinde bulunan saat tamir atölyesinde yaptığımız tam olarak buydu. Devridaim Enstitüsü işbirliğiyle biz de bir ‘ileri dönüşüm’ çalışmasını deneyimledik. Kimimiz eski saat parçalarından kolye yaptı kimimiz anahtarlık... Nihayetinde ‘Herkes kendi işini yapsın’ deyip sorduk sorularımızı...
‘DÜNYA İNCELİK İSTER’
Projenin adı çok şey anlatıyor. ‘Dünya İncelik İster’, Saat&Saat’in sürdürülebilirlik stratejisindeki mottosu. Birleşmiş Milletler’in “Sorumlu Üretim ve Tüketim,” “İklim Eylemi”, “İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme”, “Kadın İstihdamı”, “Sanayi ve Yenilikçilik” başlıklarına odaklanmışlar. Atölyede genç kızlar önlerindeki saatleri tamir ediyorlardı. ‘İncelikli İş’ adıyla İŞKUR ile birlikte ölmeye yüz tutan saat tamirciliği mesleğini kadınlarla yaşatmak üzere kurgulanmış bir proje yürütüyorlar. Saat&Saat Teknik Servis Müdürü Mehmet Düzgün’e projenin çıktılarını sorduk. Tamiratın yeniden bir yaşam tarzı haline geldiğine dikkat çekti Düzgün. Uzun yıllardır teknik servisteki ustalarla bozulan veya aksayan saatleri onardıklarını söyledi ve şöyle devam etti: “Üstelik, sadece Saat&Saat markalarını değil, farklı markalardan ya da aile yadigârı olan saatleri de aynı özenle tamir ediyoruz. 2023’te İŞKUR işbirliğiyle başlattığımız İncelikli İş projemizde, 30 yaş altı kadınlara yönelik eğitimler veriyoruz ve saat ustalığı mesleğindeki kadın istihdamını artırıyoruz. Hedefimiz, atölyelerimizdeki ustaların en az yüzde 30’unun kadınlardan oluşması.”
‘BURADA DENİZ ÇAYIRI VAR, DEMİR ATMAYIN’
Denizlerin akciğeri olarak bilinen deniz çayırları, son dönemde ‘Müsilaj geri dönüyor’ haberleriyle daha da önem kazandı. Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki deniz çayırları günde 14 litre oksijen üretebiliyor. Geçtiğimiz hafta İş Bankası’ndan bir ekip bankanın Sürdürülebilirlik Lideri İzlem Erdem ile birlikte Marmara Denizi’ne açıldı. Amaç, yaklaşık bir yıl önce Türk Deniz Araştırmaları Vakfı ile başlatılan “Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları” projesinin etkilerini gazetecilerle birlikte takip etmekti. İzlem Erdem, “Bu projeyle Marmara Denizi’nin sağlığı için kritik öneme sahip Posidonia oceanica deniz çayırlarının bulunduğu alanların haritalandırılmasını, üzerindeki atıklardan temizlenmesini ve korunmasını hedefliyoruz. Deniz çayırlarının bir hektarı yılda bin 24 ton karbon tutabiliyor. Projenin ilk yılında iki yeni deniz çayırı alanı keşfedildi. Bu keşif Marmara Denizi’nin azalan oksijen seviyesi için umut verici. Şimdi projenin etkisini artırmak için mapa ve şamandıralama etabını gerçekleştirdik. İstanbul Boğazı’na ve Marmara Denizi’ne yerleştirilen 10 şamandıra, çayırların olduğu deniz tabanına teknelerin çıpa atmaması konusunda uyarıyor” diye konuştu. Bu arada deniz çayırlarının ilkbaharda çiçek açıp meyve verdiğini öğrendim. Bir de tam 60 türü varmış, ne müthiş değil mi...
KADIN MÜHENDİSLERİN ÖNÜNÜ AÇIYORLAR
Stem alanlarında kız çocuklarını destekleyen projeler oldukça ses getiriyor. Sekiz yıl önce bu amaçla yola çıkan Faydasıçok Vakfı, “Sedefteki İnciler” programıyla önemli işler başardı. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Selcen Faydasıçok, geçtiğimiz günlerde nereden nereye gelindiğini anlattığı bir toplantı düzenledi. Verdiği bilgilere göre “Sedefteki İnciler”de mühendislik okuyan 100 kız öğrenci var. Ayrıca, İz Bırakanlar ve El Ele adını verdikleri iki burs programı daha bulunuyor. Çoğunluğu mühendislik öğrencilerini kapsayan bu programlarla, üniversitelerin farklı bölümlerinde okuyan kız ve erkek öğrencilere maddi ve manevi destek sağlıyorlar. Üç programda toplam öğrenci sayısı 350’yi bulmuş. Kriterlerden biri de burs alan öğrencilerin arkalarından gelenlere mentörlük yapmaları.