Vergisinin hesabını sormayan ülke

Güncelleme Tarihi:

Vergisinin hesabını sormayan ülke
Oluşturulma Tarihi: Ocak 15, 2001 00:00

İş dünyasının son yaşanan krizle birlikte hükümete olan güveninin sarsıldığını belirten Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton, ülkenin yolsuzluk batağına saplandığını bildirdi. Türkiye`nin son 50 yıldır kötü yönetildiğini ifade eden Alaton, `10 bankaya el kondu. Bunun bilançosu 10 milyar dolarlık batak. 10 milyar doları er veya geç bizler ödeyeceğiz. Yolsuzluk yoluyla kaybedilen 10 milyar doları bizim gibi saygın şirketler, çalışanlar, dar gelirliler ödeyecek. Bütün bunlar birikim yaratıyor ve insanları çok tedirgin ediyor` dedi.


Türk ekonomisinin dünyaya güven vermediğini ve IMF`nin de ekonomiden umudunu kestiğini belirten İshak Alaton, `Ben bunu IMF`nin içinden biliyorum. IMF verilen sözlerin tutulmamasından dolayı çok tedirgin ama dışarıya aksettirmiyorlar. Daha politik yaklaşımla biraz okşuyorlar, bunlar düzelecek diyorlar. Eli ayağı çarpık bir sistem nasıl güven verecek. Yabancı gelmiyor, işsizlik artıyor. İşadamı da huzurlu yaşamak istiyor. Huzur yok. Yılbaşında The Marmara Oteli`ne yönelik yapılan hareketler ufak bir işaret. Ben olsam geceleri uyumam. Bu ülkede yönetim sorumluluğuna sahip olsam geceleri uykum kaçardı` diye konuştu. Alaton, FİNANSAL FORUM`un sorularını yanıtladı:


İş dünyası, hükümete kurulduğundan beri büyük bir destek verdi ve hep alternatifi olmadığı söyledi. İş dünyasında hükümete karşı olumsuz bir tavır mı oluştu?
İş dünyasında hükümete karşı herhangi bir tavır yok. Aksine iş dünyası bu hükümet kurulduğundan beri büyük bir heyecanla destek verdi, inandı ve güven duydu. Aradan bir yıl geçti, herşey iyi giderken Türkiye ekonomisi beklenmedik, hesapta olmayan bir kriz yaşadı. Bunu analiz ettiğimizde koalisyonu teşkil eden (üç parti arasındaki bir nevi uyumsuzluk diyemeyeceğim ama) farklı insanların farklı mesajlarının önemli etken olduğu görülüyor. Başında Türk Telekom`un özelleştirilmesi ile ilgili çalışmaların sekteye uğraması geliyor. Politikacılar Telekom`un özelleştirilmesini istemediklerini, gönüllerinin razı olmadığını açıkça ortaya koydular. Bu durum IMF ile hükümet arasındaki görüşmelere olumsuz yansıdı.

Son yaşanan krizin nedeni size göre nedir?

Hükümet ile IMF arasındaki görüşmelerin olumsuz bir havada devam etmesi yurtdışından gelmiş olan yatırımcıları ve borsadaki fon yöneticilerini tedirgin etti. Paralarını alıp gittiler, bu yıl sonuna denk geldi. Yıl sonunda bu gibi fonlar kendilerini likit hale getirmeyi hedefliyorlardı.Sonuçta, Türkiye yapay bir krizi yaşamış oldu. Yapaydı, çünkü tüm dengeler yolundaydı. Fakat hükümetin tavırı ve tepkisi yanlış oldu. Göz göre göre bankalar soyuldu. Hükümetin bu işe el koyması gecikti. Daha sonra apar topar10 bankaya el kondu. Bu 10 milyar dolarlık batak demek. 10 milyar doları er veya geç bizler ödeyeceğiz. Devletin parası topladığı vergilerden gelir. Bu dürüst olmayan insanların alıp götürdüğü 10 milyar doları bizim gibi saygın şirketler, çalışanlar, dar gelirliler ödeyecek.

Hükümete olan güveniniz krizden sonra mı sarsıldı?

Evet, esas son krizden sonra. Bu hükümet artık makro düzeyde ufku geniş atılımları aramıyor. Hükümet bugün günü kurtarıyor. Bu yıl ve önümüzdeki yıl hangi atılımları öngörüyor, açıklamıyor. Ortada bir niyet mektubu var ama içeriği yerine gelmiyor. Devletin elinde üç önemli banka var. Ziraat Bankası, Emlak Bankası ve Halk Bankası, Yıllardır bu bankaların özelleştirileceği söyleniyor. IMF`nin bastırmasıyla hükümet üçbuçuk yıl sonra özelleştirilmesine karar verdi. Neden üçbuçuk gün sonra yapmıyorsun? Eğer iyi niyetliysen bu bankaları (bugün kapattım) demen lazım. Bugün kapatıp borçları ve alacakları ile tasfiye eder ve satarsın. Üçbuçuk yıl sonra kim öle kim kala.


IMF, Türkiye`yi ciddi bulmuyor:

Neden iş dünyası bu konunun üzerinde çok duruyor?

Nedeni çok açık: üç banka politikacıların oyun sahası haline getirildi. Üç bankanın görev zararı 20 milyar dolar. Dile kolay. Ben eminim 20 milyar doların çok üzerinde. Belki 30, belki de 40 milyar dolar. Çünkü bize hesap verilmiyor, hesaplar doğru dürüst tutulmuyor. Yolsuzlukların kaynağı olan bu üç bankanın özelleştirilmesine karşı çıkılması ve politikacının elinde oyuncak olarak kullanılmaya devam edilmesi, özel sektörü tedirgin ve rahatsız ediyor. Hem IMF`yi rahatsız ediyor. IMF de (Türkler ciddi değil) diyor. Emlak Bankası, nasıl bir banka ki; son 10 yılda 10`un üzerinde genel müdür gördü.

Hepsiyle ilgili ufak veya büyük yolsuzluk davaları açıldı. Mahkemelere korkunç bir yük yükleniyor ve bu davalar bitmiyor, sonuç alınmıyor. Bu adamların hepsi kötü mü? Bu açık yolsuzluklar ortasında iş dünyası da bunaldı. Biz üretiyoruz, vergi veriyoruz ve vergilerimiz yolsuzluklara gidiyor. Doldu doldu ve bir yerde bardak taştı. Bunu yalnız biz işadamları görmüyor, IMF`de görüyor. IMF Türk ekonomisinden neredeyse umudunu kesmiş durumda. Ben bunu IMF`nin içinden biliyorum. IMF verilen sözlerin tutulmamasından dolayı çok tedirgin ama dışarıya aksettirmiyor. Daha politik yaklaşımla biraz okşuyorlar, bunlar düzelecek diyorlar.

Türkiye`de en önemli sorun nedir?

Türkiye bugün iyi yönetilmiyor, son 50 yılda hep kötü yönetildi. 50 yıldan beri kötü yönetilen Türkiye, kötü yönetilmeye de devam ediyor. Çözümü politik kararlar yerine, ekonomik bir çerçevenin çizilmesi ve iş dünyası devlet bürokrasisi arasında uyum sağlanması. Ve bu takımın Türkiye`nin ekonomisini yürütmesi ve politikacının ekonomiye karışmaması. Türkiye`de çok saygın bir bürokrasi var. Türkiye`nin finans politikası, mali dengeleri saygın dürüst ve becerikli bürokrasi tarafından yönetiliyor. Ama ne çare ki; bu bürokrasinin finans sisteminin gerektirdiği kararları almasına mani olunuyor.


Ödediğimiz vergiler yolsuzluklara gidiyor

Telekom`un değeri 0 (sıfır) dolar:

İş dünyası Telekom`un özelleştirilmesi konusunun üzerinde çok durdu. Hatta bu konuda yaşanan sorunlar nedeniyle kabinede değişiklik bile istendi. Ama Türk Telekom`un özelleştirilmesi için gerekli çalışma başlatıldı. Size göre bu yeterli değil mi?

Özelleştirilmesi halinde değerinin 40 milyar dolar olduğu söylendi. Sonra GSM`ler çıktı. 40 milyar dolarlık değeri düşmeye başladı ve 10 milyar dolara geriledi. Yüzde 30 küsuru satılırsa devletin eline 2,5 -3 milyar dolar geçecek dendi ama buna da politikacı taş koyuyor. Politikacının artık buna taş koyması gerekmiyor. Çünkü ihalede alıcı çıkmayacak, Türk Telekom`un bugünkü kıymeti sıfır dolar. Teknoloji hızla gelişiyor, devletin elindeki mal, durduğu yerde çürüdü, kokuşmaya başladı. İsveç bir iki ay önce mevcut üç GSM sistemine ilave dört tane daha GSM izni verdi. Her birine bedava hat verdi. Bunlar kendi aralarında rekabet ediyor ve telefon görüşmeleri ucuzluyor. Türkiye`de üç hattın üzerine hat verilmiyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti`nin tekelleşmeden yana olduğunu gösteriyor.

Dünyada hiçbir ülkede olmadığı kadar yolsuzlukla karşılaşıyoruz. Toplum buna alıştı. İngiltere, Almanya gibi ülkelerde bu tür olaylar yaşanmıyor. Yaşandığında ağır yaptırım uygulanıyor. Size göre Türkiye`de yolsuzlukların kaynağı nedir?

Biz maalesef İngiltere`ye, Almanya`ya benzemiyoruz. Biz daha çok Endonezya`ya, ve Güney Amerika`ya benziyoruz. Türkiye`nin politik sistemi, Türkiye`de politikacının anladığı çalışma şekli İngiltere`deki politikacınınki ile aynı değil. Bu anlamda da Endonezya`ya, Kolombiya`ya benziyoruz. Politikacı eline verilmiş olan yetkileri etrafındaki diğer politik unsunların isteklerine uygun kullanmayı tercih ediyor. Türkiye`nin genel politikasına bakmak pek aklına gelmiyor. Önceden ortaya konmuş prensiplere sadık kalma arzusu da görülmüyor. Herkes kendi başına buyruk hareket ediyor.

Sizin gibi düşünen insanların bazı alternatifleri var. Ekonominin Milli Güvenlik Konseyi gündemine alınmasını istiyorlar. Bu tür bir öneriye sizin yaklaşımınız nedir?

Demokrasiyi tehlikede görüp alternatif olarak asker gündeme getiriliyor. Arada bir olmayacak laflar ediyoruz. Çare herhalde asker değil. 21`inci yüzyılda (siviller yapamadı asker gelsin) lafını söylemek büyük bir ayıp. Utanç kaynağı, ben bu utanca iştirak etmek istemiyorum. Çare kendimize gelmek. Bu yönetim biraz akıllı olsa biraz yabancı gazete okusa yeterli. Ankara`daki politikacı bırak akıllanmayı, yurtdışında basılan bir Alman, İngiliz gazetesini okusa, biraz bilgi sahibi olsa uyanacak. Biz özel sektör olarak diyoruz ki (sizin dünyadan haberiniz yok. Siz hala 19`uncu asrın önyargılarıyla, o saplantılarınızla, biraz da paronaya ile yaşıyorsunuz). Özel sektör Türkiye`nin yönetiminin daha iyi olabileceğine inanıyor, bunu arzu ediyor.

Yolsuzlukları ortadan kaldırmak için yapılması gerekenler nelerdir?

Yolsuzlukla savaş yolsuzluğun yapılabileceği sistemi ortadan kaldırmakla olur. İşin başında bankaların sınırsız mevduat garantisini gündeme getirmemek gerekirdi. Garanti verildiği anda ekonomiyi batırdılar. Bu kadar yolsuzluğun olduğu yerde dürüst olmak aptallık haline getirildi.


Bana işadamı denmesinden tedirginim:

İş dünyası, banka batıran patronlarla aynı ortamlarda ve aynı derneklerin çatısı altında birarada oldular. Dürüst işadamlarının bu konuda bir sorumluluğu olduğuna ve bunu yerine getirdiğine inanıyor musunuz?

Ben kendi hesabıma vicdanen müsterihim. Kendi hesabıma bunun mücadelesini çok verdim. TÜSİAD`da da saygınlığın önemini vurgulayan bir çok konuşmam oldu. Bizde de daha saygın kriterlere varmak için silkinme gereğine inanıyorum. Beni en fazla rahatsız eden, yolsuzluklara bulaşmış insanlara `işadamı` denmesi. İşadamı sıfatının ucuzlatılmış olmasından fevkalede tedirginim. Beni tarif ederken işadamı denmesini istemiyorum. Kendime ya yazar ya da düşünür diyeceğim. İşadamı denince insanların aklına bu gibi kötülükleri yapanlar geliyor.


Yolsuzluklar iş dünyasını bunalttı:

Politikacı, istediği işadamına veya müteahhite kredi verilmesi için emrediyor. Bu açık yolsuzluklar ortasında iş dünyası bunaldı. Biz üretiyoruz, vergi veriyoruz ve vergilerimiz yolsuzluklara gidiyor. Doldu, doldu ve bardak taştı. Bu şahsa yönelik eleştiri değil. Doğrudan doğruya yolsuzluk sisteminin bugünkü yönetim katında devam ettiğinin ispatı. IMF, Türkiye ekonomisinden neredeyse umudunu kesmiş durumda.


Yöneticilerin uykusu kaçmalı:

Böyle bir ülke, böyle bir ekonomi ve eli ayağı çarpık bir sistem güven vermiyor. İşsizlik artıyor, işadamı tedirgin oluyor. İşadamı da huzurlu yaşamak istiyor. Huzur yok. Sokaklarda insanlar tedirgin. Yılbaşında The Marmara Oteli`ne yönelik yapılan hareketler ufak bir işaret. Ben olsam geceleri uyumam. Böyle bir ülkede yönetim sorumluluğuna sahip olsam geceleri uykum kaçardı. Toplum çok tedirgin ve dolu. Bu doluluk iyi değil.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!