Güncelleme Tarihi:
Uluslarası Enerji Ajansı (IEA) İcra Direktörü Fatih Birol, enerji fiyatlarındaki belirsizliğin çok büyük bir soru işareti olduğunu vurgulayarak, “Yakında Davos’ta yapılacak Dünya Ekonomi Zirvesi öncesi petrol piyasalarında öne çıkan iki farklı görüş var. Birincisi petrol fiyatlarında 30 ila 40 doların yeni normal olduğu, ikincisi ise fiyatların yakın zamanda yukarı çıkacağı ve pazarda yeniden denge sağlanacağı şeklinde. Ben, fiyatların uzun süre 30-40 dolar ya da daha düşük düzeyde kalacağını düşünmüyorum” şeklinde konuştu.
BELİRSİZLİĞİN 4 NEDENİ
BRENT PETROL FİYATLARINDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN...
Hürriyet'ten Merve Erdil'in haberine göre; Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) işbirliğiyle dün gerçekleşen “Paris İklim Zirvesi Ardından Dünya Enerji ve İklim Görünümü” toplantısında konuşan Fatih Birol, enerji sektöründe öngörülebilirliğin en düşük olduğu dönemden geçildiğini söyledi. Enerji piyasalarında öngörülebilirliğin neden bu kadar düşük olduğu konusunda ise şu dört nedeni aktardı: “İlki, jeopolitik durum. Dünyanın en önemli petrol üreticilerinin olduğu Ortadoğu bölgesinde ciddi sorunlar var. Yarın düzeleceğine ilişkin olumlu işaret görmüyorum. Rusya gibi diğer üretici ülkelerde de jeopolitik sorunlar ciddi. İkinci etken ekonomik büyüme. Yıllardır dünya ekonomisinin büyümesini sağlayan BRICS ülkelerinde, yani Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’da durum pek iç açıcı değil. Paris anlaşması üçüncü etken, tarihte ilk defa tüm dünya ülkeleri bir metin üzerinde anlaştı ama bilinmeyen şu, gerçekten anlaşma önemli değişiklik yaratacak mı? Bence yanıtı, kesinlikle evet. Son olarak düşük enerji fiyatlarının nasıl gelişeceği konusundaki belirsizlikler öngörülebilirliği düşürüyor. Enerji fiyatlarındaki belirsizlik çok büyük bir soru işareti. 2015 ve 2016 da üst üste iki yıl enerji fiyatlarında düşüş oldu ve devam edecek. 2016 yılında İran’a olan yaptırımlar kaldırılırsa enerji fiyatlarında aşağıya doğru düşüş devam edebilir. Düşük fiyatlar elbette bizim gibi enerjisi ağırlıklı olarak ithalata dayalı ülkeler için iyi ama rehavete kapılmamalıyız.”
BU DAHA ÖNCE OLMADI
Petrol fiyatının 34 dolar civarında seyrettiğine işaret eden Birol, “2015’te dünyada petrol yatırımları 2014’e göre yüzde 20 geriledi. Daha da mühimi bu gerileme 2016’da da devam edecek. İki yıl ardı ardına gerileme görüyoruz, böyle bir durum daha evvel olmadı. Bu ne demek? Yeni üretim yapmayınca veya yeni alanlar devreye girmedikçe, petrol talebi artmaya başladığında, elde olan petrol stoku gerilediğinde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalabiliriz. Tarafıma gelen sorular var. Biri de şu: ‘Bölgemizde öyle şeyler oluyor ama petrol fiyatlarında tık yok, niye?’ Şu an o kadar çok petrol var ki kullanılmayan, stokta. Stok şu an eriyecek bir durumda da değil” dedi. Birol, bununla birlikte petrol fiyatlarının hep düşük kalmayacağını, bu yılın sonunda artmaya başlayacağını tahmin ettiklerini de ekledi. Petrol fiyatlarının 30 dolar civarında kalması durumunda ise petrol yatırımlarının kâr edeceği nadir yerlerden birinin Ortadoğu olacağını vurgulayan Birol, “Bu da Ortadoğu’ya 1970’lerden beri görülmemiş bir biçimde petrol piyasalarında önem kazandıracak. Bunun dünyanın arz güvenliği açısından önemli bazı etkileri olur. Birçok yerden petrolün gelmesi daha iyi bir politika olabilir. Artı dünyada şu anda hızlı bir şekilde gelişmekte olan enerji verimliliği politikaları, düşük enerji fiyatlarıyla zaafa uğrayabilir” şeklinde konuştu. Birol, İran-Suudi Arabistan arasındaki gerilimin kısa sürede bitmesini beklemediğini söylerken, diğer bir üretici olan Rusya’nın zor zamanlardan geçtiğini ekledi. Doğalgazda da petrole benzer bir durum olduğunu söyleyen Birol, ABD ve Avustralya’dan yeni sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) geldiğini söyledi.
SERBESTLEŞME BEKLİYORUZ
TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, enerjide yapısal reformların ele alınması gerektiğini vurgulayarak, “Enerji alanında serbestleşme adımları atıldı. Ama burada daha da önemli adımlar atılmalı. Maliyetin altında fiyatlar enerji verimliliğini engelliyor. Fiyatların arz ve talep dengesinde olması verimlilik getirir, öngörülürlüğe ve kamu maliyesine katkı sunar. Bu anlamda kamu kontrolünde bulunan üretim birimlerinin şartlara uygun olması, Elektrik Üretim AŞ ve TEDAŞ’ın ikili anlaşma ihaleleri yolu ile sektör katılımcılarına sunulması, serbest tüketici limitinin sınırlanması, perakende tarifelerinin kaldırılması daha rekabetçi elektrik sektörüne erişim için atılması gereken adımlar. Yeni hükümetimizin yatırımlar üzerinde titizlikle durmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak yeni hükümet programında Türkiye ekonomisi için son derece kritik önem arz ettiğini düşündüğümüz enerji piyasalarının serbestleşmesine yönelik bir eylem maalesef bulunmamaktadır. Önümüzdeki dönemde enerji sektörüne yönelik önceliklerin reform paketinin bir parçası olacağı temennimizdir” şeklinde konuştu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez de enerjide politikanın dört eksende oluşturulabileceğine işaret ederek, “Bunlar kaynak, altyapı, teknoloji ve ticaret. Yerli kaynak öncelikle arz güvenliği açısından önemli. Çeşitlilik, enerji verimliliği, artan ticaret ve en gelişmiş enerji altyapısına geçiş diğer önemli unsurlar” ifadelerini kullandı.
DÜŞÜK FİYATLAR FIRSAT
Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ise son 10 yılda Türkiye’nin kurulu gücünün yaklaşık 2 kat arttığını belirterek, şöyle konuştu: “Sadece elektrik sektörüne 2000’li yılların başından beri yaklaşık toplam 75 milyar dolarlık yatırım yapıldı. Bunların 52 milyar doları yeni yatırım olarak gerçekleşti. Bu dönemde çeşitli üretim özelleştirilmeleri de gerçekleştirildi. Dağıtım özelleştirilmeleri tamamlandı. Dağıtımda 2016-2020 yıllarını kapsayan yeni tarife döneminin esasları belirlendi. Liberalleşme ve serbest piyasadan vazgeçemeyiz. Perakende liberalleşmesinde, arzu edilen seviyede olmamakla birlikte bazı gelişmeler kaydedildi. Önümüzdeki günlerde liberalleşme adımlarını hızlandırarak daha ileriye taşımalı, tüketicinin lehine olan bir piyasaya daha fazla işlerlik kazandırmalıyız. Bunu sağlamak üzere, enerji piyasalarımızda düzenleyici çerçeveyi; piyasanın rekabetçiliğini, şeffaflığını ve öngörülebilirliğini artıracak şekilde güçlendirmeliyiz. İçinde bulunduğumuz arz fazlası ve düşük enerji fiyatları dönemini, bu yönde cesaretli adımlar atmak için bir fırsat olarak değerlendiriyoruz.”
ENERJİDE ÇİN DİKTESİNİN SONUNA GELİNDİ
BİROL, Hindistan’ın yakın zamanda enerji talebi konusunda Çin’den nöbeti devralacağını kaydederek, “Çin’in dünya enerji talebi büyümesini dikte etmesinin sonuna gelindi. Enerji talebindeki büyümesi yavaşlıyor. Hindistan ise ekonomi ve enerjide ciddi adımlar attı. Ülkenin dünya enerji merkezine geldiğini görüyoruz. Kömür talebinde en büyük pay buradan gelecek, güneş enerjisinde de önemli adımlar atmaya devam edecek. Bu alanda Çinden sonra en büyük ikinci ülke konuma yakın zamanda gelecek" diye konuştu. Birol, 2014 ve 2015’te devreye giren enerji santrallerinin yarısının yenilenebilir enerji olduğunu, bunun da yenilenebilir enerjiyi artık romantik bir hikâye olmaktan çıkardığını söylerken, Çin de dâhil olmak üzere birçok ülkenin enerji yatırımlarında yenilenebilir enerjiye ağırlık vermeye başladığı belirtti.