Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek, dengeli bir büyüme içinde istihdamımızı, üretimimizi, ihracatımızı sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, diğer taraftan da toplumumuz için kalıcı sosyal refah üretmek. Bu ana çerçeve devam edecek." dedi.
Ekonomi yönetimi, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantılarının ardından gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Yılmaz, Yaptığı konuşmada, bu yıl eylül ayında Orta Vadeli Plan'ın (OVP) güncelleneceğini, bu sürecin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gereği yürütülen olağan bir uygulama olduğunu belirterek, programın üç yıllık perspektifle her yıl yeniden ele alındığını, bu yıl da dış dünya ve yurt içindeki gelişmeler ışığında programın gözden geçirileceğini ifade etti.
OVP'nin bir makro çerçeveye sahip olduğunu dile getiren Yılmaz, dünyadaki ekonomik gidişatla ilgili değerlendirmelerde, özellikle IMF’nin küresel büyüme öngörüleri ile diğer bazı uluslararası kuruluşların çeşitli konulardaki tahminlerinin esas alındığını, Türkiye’ye ilişkin makroekonomik verilerin ise yerli kurumların analiz ve değerlendirmeleri doğrultusunda güncellendiğini bildirdi.
Yılmaz, programın aynı zamanda bir reform gündemini de içerdiğini, tamamlanan reformların programdan çıkarıldığını, yeni gündeme gelen başlıkların olabildiğini söyledi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, fiyat istikrarı, sürdürülebilir cari açık ve yapısal dönüşümle birlikte doğrudan yatırımların artacağı kanısında olduklarını belirterek, "Kısa vadeli piyasa dalgalanmalarının bu noktada etkili olmayacağını düşünüyoruz." dedi.
Şimşek, burada yaptığı değerlendirmede, yurt içi finansal piyasalar ve küresel ekonomide son dönemde yaşanan gelişmelerin program hedeflerine kalıcı etkilerini analiz etmek için erken olduğunu aktardı.
Bunların enflasyon açısından olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu bildiren Şimşek, "Net etkiye baktığımızda enflasyonun tahmin patikası içinde kalmasını öngörüyoruz. Enflasyon beklentilerinde geçici bir bozulma oldu, bu bir risk faktörü. Ancak finansal koşulların sıkılaşması talep kaynaklı enflasyona olumlu etki sağlayacak. En önemlisi, petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarında çok ciddi gerileme yaşandı. Eğer fiyatlar bu seviyelerde kalırsa bu durumun dezenflasyonist etkisi olacak." diye konuştu.
Türk lirasında sınırlı bir değer kaybı olduğunu, talep koşullarının çok güçlü olmaması nedeniyle kur geçişkenliğinin zayıf olmasını beklediklerini anlatan Şimşek, "Bütün etkileri değerlendirdiğimizde enflasyonun Merkez Bankasının tahmin aralığında gerçekleşme ihtimali son derece yüksek. Cari denge açısından net etkinin olumlu olabileceğini öngörüyoruz." ifadelerini kullandı.
Şimşek, ticaret savaşlarının küresel büyümeyi özellikle de Avrupa Birliği'ni olumsuz etkileme riski bulunduğunu aktararak, bunun da ihracat üzerindeki olumsuz etkisine işaret etti.
Yurt içi finansal koşulların sıkılaşmış olmasının ithalatı sınırlayacağını belirten Şimşek, enerji fiyatlarındaki düşüşün çok daha güçlü etkiye sebep olacağını, dolayısıyla cari açığın Orta Vadeli Program'da öngörülenin oldukça altında gerçekleşebileceğini söyledi.
"DIŞ ŞOKLARA KARŞI NİSPETEN DAHA AZ ETKİLENECEK ÜLKELERDENİZ"
Şimşek, uluslararası doğrudan yatırımlarda kısa süreli tepki kararları olmayacağına işaret ederek, "Fiyat istikrarı, sürdürülebilir cari açık ve yapısal dönüşümle birlikte doğrudan yatırımların artacağı kanısındayız, kısa vadeli piyasa dalgalanmalarının bu noktada etkili olmayacağını düşünüyoruz. İç veya dış şoklar ortaya çıktığında portföy yatırımları azalabiliyor. Bu durum sadece Türkiye için geçerli değil, diğer ülkeler için de söz konusu. Bu program portföy yatırımlarına dayalı değil. Türkiye açık bir piyasa ekonomisi, liberal bir sermaye hesabına sahip. Bu çerçevede para giriş ve çıkışları olabilir. Portföy yatırımlarındaki kısmi azalma geçicidir, küresel dalgalanmalar yatıştığında biz güçlü hikayesi olan nadir ülkelerdeniz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin dış şoklara karşı nispeten daha az etkilenecek ülkeler arasında yer aldığını vurgulayan Şimşek, ihracatın diğer ülkelere göre daha dayanaklı yapıda olduğunu kaydetti.
"TÜRKİYE'YE DIŞ KAYNAK GİRİŞLERİ YENİDEN BAŞLADI"
Şimşek, küresel dalgalanmalar azaldığında yatırımcıların güçlü programı ve hikayesi olan ülkelere yeniden yatırım yapmak isteyeceğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Piyasalarda dalgalanmanın olduğu süreçte CDS'ler 380 civarına çıktı, bugün itibarıyla 330'un altına indi. 'Etkiler sınırlı ve geçici' derken temenniden bahsetmiyor, gözlemlerimizden ve geçmiş deneyimlerimizden bahsediyoruz. Hazinenin ikinci piyasadaki gerek uluslararası tahvil faizleri, gerekse içeride Türk lirası tahvillerimizin fiyatlanmasında son dönemde iyileşme başladı, yani faizler de gerilemeye başladı. Türkiye'ye dış kaynak girişleri yeniden başladı, zaten fiyatlamalar da bunu yansıtıyor. Burada esas olan programımızın kararlı şekilde uygulanmasıdır. En büyük önceliğimiz fiyat istikrarı, yani enflasyonun kalıcı şekilde düşmesidir, bu konuda önemli bir risk görmüyoruz. Bu çerçevede programda şu aşamada önemli bir sapma öngörmüyoruz."
"İÇ VE DIŞ BORÇ ÖDEMELERİMİZ İÇİN GÜÇLÜ NAKİT REZERVİ TUTUYORUZ"
Hazinenin her zaman etkin bir borç yönetim kapasitesine sahip olduğunu bildiren Şimşek, iç ve dış borç ödemeleri için güçlü nakit rezervi tuttuklarını ve yönetebilecek kapasiteye sahip olduklarını anlattı.
Şimşek, borç yönetiminde temkinli yaklaşım sergilediklerine, bunun da kısa vadeli dalgalanmalarda esneklik sağladığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orta vadede borç yönetimimizin stratejik ölçütleri var. Bunlar, kur ve faiz riskini düşürmek, likidite riskine yönelik güçlü nakit rezervi tutmak. Stratejik ölçütler çerçevesinde oluşturduğumuz Hazine finansman programımız piyasalarda dalgalanma olduğu zamanlarda bize esneklik sağlar. Son dönemdeki gelişmeler gibi durumlarda değerlendirmemizi yapar gerektiğinde daha kısa vadeli, gerektiğinde değişken faizli borçlanırız. İç piyasadan döviz borçlanma hususu ise finansman programımızın bir parçasıydı. Stratejimizde bunların payını düşürmek var ancak bu dönemlerde piyasadaki dalgalanmalara esnek tepki veriyoruz, piyasa koşullarına göre hareket edeceğiz."
Bu sene için öngördükleri iç borç çevirme oranının yüzde 119,3 olduğunu, ilk 3,5 ayda bu oranın daha yüksek seyrettiğini aktaran Şimşek, "Çünkü beyannameye dayalı vergi gelirlerimiz genelde ilk 4 aya değil mayıs ayına tekabül ediyor, yani beyannameler mart sonunda veriliyor, daha sonra ödemeler başlıyor." dedi.
Uluslararası piyasalardan bu sene 11 milyar dolar dış borçlanma öngördüklerini ve yılın ilk çeyreğinde bunun 2,5 milyar dolarını gerçekleştirdiklerini bildiren Şimşek, vadesi dolup ödemesi yapılan, yani nakit rezervden kullanılan bir alanın söz konusu olduğunu anlattı.
Şimşek, uluslararası piyasalardaki kağıtların getiri eğrisinin 40-50 baz puan yüksek seyrettiğini de değinerek, "10 yıl vadeli dolar cinsinden tahvilimizin faizi yüzde 8'in üzerine kadar çıktı, şu anda yüzde 7,7 seviyelerinde. Burada da bir normalleşmenin olacağını, CDS'lere paralel tekrar daha da gerileyeceğini öngörüyoruz. Piyasa koşullarını takip ederek yılın kalanında finansman programımıza göre 8,5 milyar dolar daha dış borçlanmaya gitmeyi planlıyoruz." diye konuştu.
ABD temasları
Bu hafta IMF, Dünya Bankası ve G-20 toplantıları için ABD'de temaslarda bulunacağını aktaran Şimşek, şunları kaydetti:
"New York'ta reyting kuruluşlarıyla, sonra ABD merkezli doğrudan yatırımcılarla bir araya geleceğiz. Özellikle son gelişmeler akabinde tedariki Türkiye'ye kaydırmayı planlayan başta ABD'li firmalar olmak üzere reel sektör temsilcileriyle görüşeceğiz. Washington'da da benzer programlar var, özellikle Amerikan Ticaret Odası bu kapsamda geniş katılımlı bir konferans düzenliyor. Orada da konuşmam olacak. Bu programlar dışında da günde 14 ila 17 ikili görüşme veya yatırım bankalarının düzenleyeceği toplantılarımız olacak. Tüm bu toplantılarda, programda bir değişiklik olmadığını, programın arkasında çok güçlü bir siyasi irade olduğunu söyleyeceğiz. Programı uygulamakta kararlı olduğumuzu yaptıklarımızla gösteriyoruz. Türkiye'de olup biten dünyadan çok farklı değil, biz bunun geçici bir durum olduğuna inanıyoruz, fiyatlamalar da onu yansıtıyor."
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, enerji alanında ithalatı azaltmaya yönelik neler yapılabileceğine odaklandıklarını belirterek, "Türkiye'nin petrol ve gaz ithalatını düşürecek, dolayısıyla üretimimizi artıracak faaliyetler içindeyiz." dedi.
Ekonomi Yönetimi, Giresun'da Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare Toplantısı ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısının ardından gazetecilerle bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bakan Bayraktar, enerji politikası kapsamında petrol ve gaz aramacılığı konusunda çok yönlü ve katmanlı bir süreç yürüttüklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye'de Gabar 80 bin varillere geldi. Bizim Türkiye'de yurt içi üretimimiz 130 bin varilleri aşmış durumda. Sakarya Gaz Sahası'nın birinci fazı tamamlandı. Yaklaşık 9,5 milyon metreküplük günlük üretimle ikinci fazın üretimine, yani bunu 2 katına çıkaracak üretim aşamasının faaliyetlerine devam ediyoruz. Gabar ve Sakarya Gaz Sahası'nın yanı sıra yeni sahalarda, yani keşiflerle alakalı çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Dolayısıyla bir taraftan üretimi arttırmak, bir taraftan da yeni keşiflerle bulduğumuz yeni rezervleri üretim rezervlerimize eklemek istiyoruz. Bu minvalde çalışmalar devam ediyor."
Geçen ay Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının ABD'de bir anlaşma imzalayarak, Diyarbakır'daki 4 sahada uzun vadeli strateji kapsamında yer alan konvansiyonel olmayan petrol ve gaz üretime yönelik bir ortaklık kurduğunu anımsatan Bayraktar, "2025 yılı içerisinde değerlendirme ve sahaya girip sondajlara başlayacağımız bir süreç yaşayacağız. Bu Türk petrol ve doğal gaz aramacılığında yeni bir merhale, yeni bir aşama. Diyarbakır'da petrol, Trakya'da gaz prospektinin olduğu, yani potansiyelinin olduğu bir arama programı üzerinde çalışıyoruz." bilgisini paylaştı.
Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:
"Bundan sonraki süreçte Türkiye dışarıda da petrol ve doğal gaz aramacılığında çok aktif olacak. Burada ilk hedef şu anda varlıklarımızın olduğu, üretimlerimizin, operasyonlarımızın olduğu ülkeler. Başta Azerbaycan ya da Hazar havzası coğrafyası. Burada ilgilendiğimiz 2 yeni offshore sahası var. Onun dışında Irak'ta, hem Kuzey Irak hem Güney Basra diyebileceğim, sahalarla ilgileniyoruz. Yine Rusya'da şu anda bir sahada faaliyetimiz var. Onu yine artırmayı hedefliyoruz. Yeni ülkeler de var. Çalışmaya başladığımız ülkelerden biri Somali. Somali offshore'unda 3 bloğumuza, karada 3 blok ilave ettik. Nisan ayının 10'unda bu anlaşmayı Türkiye Petrolleri yaptı ve Somali'nin karasında da aramalara başlıyoruz. Offshore'da mayıs sonu gibi sismik veri toplama çalışmamız bitecek. Yıl sonuna doğru buradaki sondajla ilgili kararımızı oluşturmuş olacağız."
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye'ye yönelik yatırımların devam edeceği mesajını vererek, "Önümüzdeki dönemde Türkiye'ye hem ülkemizdeki mevcut yatırımcılardan yeni nesil araçlar konusunda, hem de yeni marka yatırımları konusunda güzel haberler duyurmaya devam edeceğimize inanıyorum." dedi.
Kacır yaptığı değerlendirmede, DOKAP, GAP, KOP ve DAP bölge kalkınma idarelerinin eylem planları hakkında bilgi vererek, "2024-2028 yılları için 4 bölge kalkınma idaresine 1 trilyon 800 milyar lira yatırım ölçeğine sahip eylem planları hazırladık. Sadece bu yıl 345 milyar liralık kamu yatırımının 4 eylem planı kapsamında gerçekleşmesini öngörüyoruz. Bu, 2025 bütçemizde öngörülen toplam yatırımın tek başına dörtte biri. Bu aslında bölgesel kalkınmaya verdiğimiz önemin, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmaya yönelik çabanın en somut göstergesi." diye konuştu.
DOKAP Eylem Planı'yla gelecek dönemde tarımsal faaliyetlere yaklaşık 40 milyon lira, mavi ekonomiye 13,5 milyar lira ve turizme 30 milyar liranın üzerinde yatırım gerçekleştirmeyi amaçladıklarını bildiren Kacır, "Bölgenin turizmde marka projesi 'Yeşil Yol'. Bugüne kadar Yeşil Yol'da hedeflenen 2 bin 854 kilometre hattın 1510 kilometresini tamamladık, inşallah 2028 sonuna kadar Karadeniz'imizin cennet yaylalarını birbirine bağlamaya dönük ve Karadeniz'de turizm gelirini, turist ve konaklama sayısını artırmaya yönelik bu çok önemli projeyi tamamlamayı amaçlıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"YATIRIM DUYURULARI YAPACAĞIZ"
Kacır, bir yandan da mevcut markaların yeni nesil araç yatırımlarını hızlandırmaya dönük çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu yıl içerisinde mevcut markalardan ve yeni nesil araç yatırımlarından duyuruları yapacağız. Aslında ticaret savaşları açısından pek çok ülkeyle mukayese ettiğimizde avantajlıyız. İhracatımızın neredeyse üçte ikisini gümrüksüz, serbest ticaret anlaşmalarıyla, Gümrük Birliği anlaşması ile yapma imkanına sahibiz. Bu avantajımızı elbette küresel yatırımcılar da biliyor, görüyor ve değerlendiriyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Türkiye'ye hem ülkemizdeki mevcut yatırımcılardan yeni nesil araçlar konusunda, hem de yeni marka yatırımları konusunda güzel haberler duyurmaya devam edeceğimize inanıyorum."
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, kamudaki 600 bine yakın işçiyi ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmelerine ilişkin, "24 Nisan'da yeni bir toplantı yapılacak. Bu çerçeve içerisinde hassasiyetle süreci yürütüyoruz. Şu an bir şey söylemek için çok erken. Biz Bakanlık olarak da koordinasyon sorumluluğuna sahibiz." değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomi yönetimi, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare toplantısı ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısının ardından gazetecilerle bir araya geldi.
Toplantıda, kamudaki 600 bine yakın işçiyi ilgilendiren sözleşme görüşmeleriyle ilgili bir soru üzerine Bakan Işıkhan, kamu toplu sözleşme süreçleri ve bu kapsamda çerçeve protokol hazırlanmasının çok taraflı ve çok hassas bir şekilde yürütülmesi gereken bir süreç olduğunu söyledi.
TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ'in zam taleplerini sunduğunu anımsatan Işıkhan, 16 Nisan'da Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikasının (TÜHİS) ev sahipliğinde tarafların ilk toplantısını gerçekleştirildiğini belirtti.
Görüşmelerde sürecin devam ettiğini vurgulayan Işıkhan, şunları kaydetti:
"24 Nisan'da yeni bir toplantı yapılacak. Bu çerçeve içerisinde hassasiyetle süreci yürütüyoruz. Şu an bir şey söylemek için çok erken olduğunu düşünmekteyim. Biz Bakanlık olarak da koordinasyon sorumluluğuna sahibiz. Burada iki tarafın getireceği rakamlar üzerinde belli ölçüde anlaşılacaktır. Özellikle ücretler, özlük hakları, sosyal yardımlar konusunda teknik heyetlerin çok ciddi çalışması var. Hazine ve Maliye Bakanlığımız, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'müz bu heyetin içerisinde, her bir madde ince ince değerlendiriliyor, süreç bu şekilde ilerliyor."
Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ABD ile gümrük vergisi müzakerelerini karşılıklı anlayış içinde yapıcı şekilde gerçekleştireceklerini belirterek, "Bu konuda ilk temaslar zaten yapıldı, bakanlar düzeyinde de önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek." dedi.
Ekonomi yönetimi, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantılarının ardından gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bakan Bolat, burada yaptığı değerlendirmede, ABD Başkanı Donald Trump'ın aldığı gümrük vergisi kararları ile diğer ülkelerin misilleme tedbirlerinin küresel ekonomide büyük bir "toz duman" oluşturduğunu söyledi.
Bu süreçte sürekli dinamik şekilde çalıştıklarına işaret eden Bolat, "Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz'ın başkanlığında ekonomiyle ilgili bakanlar olarak sürekli iletişim, istişare halindeyiz, kararlarımızı da tabii ki hükümet kararı olarak alıyoruz. Biz yüzde 10 ilave gümrük vergisini hem hak etmediğimizi düşünüyoruz hem de beklemiyoruz. Ama bu noktada ABD ile müzakerelerimizi karşılıklı anlayış içinde, pozitif bir ortamda, yapıcı şekilde yapacağız. Bu konuda ilk temaslar zaten yapıldı, bakanlar düzeyinde de önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek." diye konuştu.
Bolat, diğer ülkelerin küresel ticaretteki gelişmelerden nasıl etkileneceği ve bu durumun Türkiye'nin bu ülkelerle ticaretini nasıl etkileyeceği konularının önemli olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bölüm en az Türkiye-ABD ticaret ilişkileri kadar önemli, o noktada da hazırlıklar yapıyoruz. Bu anlamda Türkiye'nin özellikle rakip ülkeler tarafından mallarının boşaltılacağı depo olmasına müsaade etmeyeceğiz, bu konuda kararlıyız. Dünya ticari kurallarının bize verdiği bütün yetkileri kullanacağız. Aslında Dünya Ticaret Örgütü için de çok zor bir zaman çünkü tek taraflı kararlarla dünyada çok taraflı kural bazlı sistemde ciddi yara açıldı. Ümit ederiz ki küresel büyüme ve küresel ticaret açısından bu belirsizliğin faturası çok fazla olmadan ülkeler arasında uzlaşmaya varılır ve yeniden ticaret dünya büyümesinin motoru olmaya devam eder."
"TÜKETİCİLERİMİZİN FAHİŞ FİYATLARLA MAĞDUR EDİLMESİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ"
Bolat, zirai don ve etkileri konusunda da Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile irtibat halinde olduklarını, öncelikle hasarın boyutunun tespit edilmesi ve kurtarılabilecek alanlar için çaba sarf edilmesi gerektiğini söyledi.
Don nedeniyle sert kabuklu meyveler konusunda hasarın söz konusu olduğunu hatırlatan Bolat, çiftçilerin zararlarının karşılanması ve destek konularının hasar tespit çalışmalarıyla ortaya çıkacağını ifade etti.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, zirai dondan hububat, baklagil ve yağlı tohumlar gibi stratejik ürünlerin çok etkilenmediğine işaret ederek, "Elbette tarım sigortası olanların hasar tespitinden sonra paraları hemen verilecek." dedi.
Ekonomi yönetimi, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantılarının ardından gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Yumaklı, burada yaptığı değerlendirmede, zirai donun ardından bazı kesimlerden gelen yorumlara tepki göstererek, "Daha hasar tespit çalışmaları devam ediyorken, bazı kurum temsilcileri, bazı siyasiler hemen açıklamalar yapmaya başladı. Dediler ki, 'her şey bitti mahvolduk, yurt dışına bağımlıyız, paranız olsa bile bulamayacaksınız, yoksullar bundan en çok zarar görecek' vesaire. Bilgi sahibi olmadan fikir serdetmek herhalde böyle bir şey. Bunun kime faydası var, üreticiye mi, tüketiciye mi, memlekete, millete mi var? Bunun takdirini kamuoyumuza bırakıyorum." ifadesini kullandı.
Zirai dondan 34 ildeki 16 meyve çeşidinin etkilendiğine işaret eden Yumaklı, "Kayısı, üzüm, kiraz, armut, elma, ayva, limon, badem, fındık, ceviz, nektarin, şeftali, portakal, mandalina, erik ve fıstık. Bunların bazısı yüzde 10, bazısı yüzde 60 gibi çeşitli derecelerde etkilendi. Mesela Malatya'da çok daha büyük oranlarda kayısının etkilenmesi söz konusu. Ancak bunları söyleyebilmek için saha tespiti olması gerekir. Bunlar da belli fiziki şartlara bağlı. Sahaya 10 bin kişi de gönderseniz, fiziki şartlar olmazsa o hasar tespitini yapamazsınız. Neden? Güneşi görmesi lazım ağacın, orada ne reaksiyon veriyor bunun da görülmesi gerekir. Yani bilgi sahibi olmak gerekir." diye konuştu.
"SİGORTASI OLANLARIN PARASI HEMEN VERİLECEK"
Zarar gören çiftçilere sağlanacak desteklere ilişkin soruya da yanıt veren Yumaklı, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hububat, baklagil, yağlı tohumlar gibi stratejik ürünler çok etkilenmedi, özellikle bunun altını çizmek istiyorum. Elbette tarım sigortası olanların hasar tespitinden sonra paraları hemen verilecek. Geri kalanlar için Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olup da herhangi bir sigortası olmayanlarla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı'mız açıkladı. Zarar gören mahsulün üretimi için şu ana kadarki harcaması, hasarı oranında karşılanacak. Böylece üretimin sürdürülebilirliği sağlanmış olacak."