Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2001 00:00
Yasalarda mükellefleri enflasyona karşı koruyan bazı hükümler yer alırken, diğer yandan giderlerin bir kısmının ticari kazançtan indirilmesine izin vermeyen hükümler de bulunuyor.
Yıllardan beri yaşanan yüksek enflasyonun, işletmelerin mali yapısını bozmaması ve mükelleflerin fiktif kazançlar üzerinden vergi ödemesinin önlenmesi için, vergi kanunlarımızda mükellefleri enflasyona karşı koruyan çeşitli hükümlere yer verilmiştir. 4008 Sayılı Yasa ile Vergi Usul Kanunu`nun 274. maddesinde yapılan düzenleme ile; dönem sonu stoklarının LIFO yöntemi (son giren ilk çıkar) ile değerlemesine ve aynı kanun`un mükerrer 298. maddesindeki düzenleme ile de iktisadi kıymetlerin yeniden değerlenmesi ve amortismanlarının da yeni değerler üzerinden ayırmasına imkan sağlanması, vergi mükelleflerini enflasyona karşı koruyan hükümlerden bazılarıdır. Buna karşılık vergi mevzuatımızda enflasyondan korunan mükelleflerin, enflasyonun giderler üzerinde yaratacağı olumlu etkiden dolayı vergi matrahını düşürmesinin önüne geçmek için gider indirimi kısıtlaması gibi düzenlemeler de vardır.
İşletmeler, özellikle ekonomik krizlerde ticari yaşamlarını sürdürebilmek için kaynağa gereksinim duyarlar. İşletmeler için ilk akla gelen kaynak, özkaynaklarıdır. Ancak günümüzün ekonomik koşulları, işletmeleri özkaynak dışında da ciddi kaynak ihtiyaçı içine sokmaktadır. Yabancı kaynak kullanımının işletmelere ağır mali yükler getirdiği de ayrı bir gerçektir. Ancak, işletmelerin yabancı kaynak için katlandıkları maliyetlerin bir bölümü, vergi kanunlarımızca ticari kazancın hesabında gider olarak dikkate alınmamaktadır. 01.01.1996 tarihinden itibaren 4008 Sayılı Yasa ile getirilen uygulamaya göre, işletmelerin yabancı kaynak için ödediği gider ve maliyet unsurlarının bir bölümü gider indirimi kısıtlaması adı altında gider ve maliyet unsuru olarak kabul edilmemektedir.
Gider indirimi kısıtlamasına tabi olanlar:
Gelir ve kurumlar vergisi mükeleflerinin tamamının gider indirimi kısıtlamasına tabi olması söz konusu değildir. Esas olarak, vergi kanunlarımızın mükellefi enflasyona karşı koruyan hükümlerinden yararlanan Gelir ve Kurumlar vergisi mükellefleri, gider indirimi kısıtlamasına tabi bulunmaktadır. Gelir Vergisi Kanunu`nun 41. maddesinin 8., Kurumlar Vergisi Kanunu`nun 15. maddesinin 13. bendine göre;
Dönem sonu stoklarını `son giren ilk çıkar` (LIFO) yöntemine göre değerleyen mükellefler, Amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan (Sanayi Siciline kayıtlı imalatçılar hariç) mükellefler,Yabancı kaynaklar için yaptıkları faiz ve benzeri harcamaların Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen kısmı gider veya maliyet olarak kabul edilmemektedir. Kısıtlama uygulanacak yabancı kaynakların gider ve maliyet unsurları Stoklarını `son giren ilk çıkar` (LIFO) yöntemine göre değerleyen veya Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan mükelleflerin, yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Kullanılan yabancı kaynağa ilişkin her türlü;
Faiz,
Komisyon,
Kur Farkı,
Vade Farkı,
Kar Payı,
Factoring Kuruluşlarına Verilen İskonto Bedelleri vb. adlar altında yapılan harcamalar. Bu giderlere kısaca finansman gideri de diyebiliriz. Finansman giderlerinin her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen orandaki kısmı vergilendirilecek kazancın hesabında gider olarak kabul edilmemektedir. Gider kısıtlama oranının belirlenmesi ve 2000 yılına ilişkin oran 2000 yılın son dönemine ait geçici vergi beyanları 01 Şubat 2001 tarihinde başladı. Geçici vergi beyanları en son 15 Şubat 2001 tarihi mesai saati sonuna kadar yapılabilecek. 2000 yılına ilişkin son döneme ait geçici vergi beyanlarının yapılması, 2000 yılına ilişkin ticari kazancın kati olarak tespit edilmesi ve 2000 yılına ilişkin işlemlerin sonlanarak, yıllık kurumlar beyannamesi vermek için Nisan 2001 ayını beklemeye başlanması anlamına geliyor. Ancak, 2000 yılına ilişkin gider kısıtlama oranı şu an için Maliye Bakanlığınca henüz açıklanmadı. Doğal olarak gider indirimi kısıtlamasına tabi olan mükellefler, geçici vergi beyanlarını yapabilmek için bu oranın açıklanmasını bekliyorlar.
Ancak, Maliye Bakanlığı da, Gider İndirimi kısıtlama oranını yasa ile belirlenen usulde tespit ediyor. Gider indirimi kısıtlaması oranı, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlarından alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunuyor.(Bulunan oranın yüzde 25` i)
Her ne kadar Maliye Bakanlığınca açıklanmamış olsa da yasada belirlenen usule göre gider kısıtlama oranını belirlememiz mümkün. 2000 yılı yeniden değerleme oranı olan yüzde 56`nın aynı döneme ait yıllık ortalama ticari kredi faiz oranı olan 65,4`e bölünmesi sonucu bulunan yüzde 85,6 oranının yüzde 25`i 2000 yılı gider kısıtlaması oranıdır. Bu hesaplama ile 2000 yılı gider indirimi kısıtlama oranı yüzde 25 çıkmaktadır.
2000 yılı içinde stoklarını LIFO yöntemine(son giren ilk çıkar) göre değerleyen mükellefler ve amortismana tabi iktisadi kıymetleri yeniden değerlemeye tabi tutan mükellefler, finansman harcamalarının (gider yazdıkları veya maliyet hesaplarına intikal ettirdikleri) yüzde 21.4`lük kısmını Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dönem kazancına ilave ederek vergilendireceklerdir. (Oran yüzde 21,4 çıkmakla birlikte Maliye Bakanlığının açıklamasından sonra işlem yapılmasında yarar var.)
Gider kısıtlamasına tabi olmayanlar:
Gider indirimi kısıtlamasının mükelleflerin tamamını kapsamadığını belirtmiştik. Gider indirimi kısıtlamasına tabi olmayan mükellefleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
Sanayi siciline kayıtlı olan imalatçılar, Stoklarını LIFO (Son giren ilk çıkar) metoduna göre değerlemeyen mükellefler, Amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutmayan mükellefler, Dönem sonu stoklarını LIFO metoduna göre değerleyen veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutmakla birlikte, bunların sağladığı vergisel avantajlardan yararlanmayan mükellefler, Bankalar, sigorta şirketleri finans kurumları (özel finans kurumları ve faktoring şirketleri), gider indirimi kısıtlamasına tabi olmadıklarından, finansman giderlerinin tamamını ticari kazançlarından indirebileceklerdir.
2000 yılı üçüncü(son) geçici vergi dönemine ilişkin geçici vergiye ait beyannamelerini en geç 15 Şubat 2001 tarihi mesai saati sonuna kadar verebilecek olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, cezalı duruma düşmemek için finansman giderlerinin, yüzde 21,4 lük kısmını kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate almaları gerekiyor. Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerini dış kaynak kullanmaya mecbur ediyor. Dış kaynak kullanılmaması halinde mükelleflerin çoğunun ticari varlığını sürdürmesi mümkün değil. Hal böyleyken, mükelleflerin kullandıkları yabancı kaynaktan dolayı, katlandıkları maliyetlerin bir kısmını da olsa gider yazamamaları, yani ticari kazançlarından indirememeleri, mükelleflerin mevcut durumunu daha da kötüleştiriyor.
Sonuç olarak, vergi kanunlarında, şirketlerimiz ve gelir vergisi mükelleflerimizin finansman giderlerinin tamamının ticari kazançtan indirmelerine, yani gider yazmalarına imkan verecek bir düzenleme yapılarak az da olsa yüklerinin hafifletilmesi, doğru ve adaletli bir yol olacaktır.