Güncelleme Tarihi:
Barry Ritholtz geçtiğimiz günlerde politika normalleşmesine ilişkin kaleme aldığı yazısında şunları söylüyordu:
''Panik bugünlerde geride kalan bir hatıra oldu. Sıfır düzeyindeki faiz oranları bir acil duruma işaret ediyor. Neden hala ekonomiye acil yardım için tasarlanmış bir para politikası kullanıyoruz?''
Fed politika yapıcıları Ritholtz ile aynı fikirde olabilir. Onlar bu düzeydeki faizleri finansal krizin bir kalıntısı olarak görüyorlar. Hali hazırdaki ekonomi ise normalleşmeye yakın gözüküyor. Bu yüzden para politikası da aynı şekilde normalleşmeli. Bu nedenle Eylül ayında faiz artışına yönelik bir beklenti var.
Ancak sıfıra yakın veya çok düşük kısa vadeli faiz oranlarının ekonomik büyüme için yeni normal olduğunu varsayalım. Bu senaryoda parasal genişleme Fed'in acil durum politikasıydı. Fed parasal genişlemeyi sonlandırarak, politikayı normalleştirmiş oldu.
DÜNYA BORSALARINDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN...
Yetkililer bu yorumu kabul etmeyecektir. Tahvil alım programının sonlandırılmasını politikayı sıkılaştırmak olarak değerlendirmiyorlar.
Bu duruma karşılık, parasal genişlemenin sonlanacağı beklentisi reel faiz oranlarını yukarı çekmişti.
Aynı zamanda enflasyon beklentileri gerilemiş, getiri eğrisi de yataya yaklaşmıştı. Öte yandan hisse senetleri ve dolar yükselirken, petrol değer kaybetti. İstihdam artışı dengeli bir düzeye ulaşırken, büyüme de sağlam bir seviyeye geldi.
Hatta bu ortamın etkileri Amerika'nın dışında dahi hissedilmeye başladı. David Beckworth, Çin'in Amerika'nın parasal anlamda süper güç konumunun başka bir kurbanı olduğunu söyledi. Ekonominin vasat bir denge tutturduğunu da unutmamak gerekiyor. Enflasyon endişeleri ve ücret artışı beklentileri halen temelsiz gözüküyor. Hatta Fed'in fişi biraz erken çektiği dahi iddia edilebilir.
Ancak Fed'in okuması bu yönde değil. Henüz yavaş bir inişe yol açıldığına inanılmıyor. Enflasyon baskılarını kontrol altında tutmak için faiz artışını gerekli görüyor. Merkez Bankası ekonominin kısa vadeli faiz oranlarını eski normal seviyelerine kadar yükseltilebileceği bir şekile evrileceğini düşünüyor.
Finans piyasaları ise bu görüşte değil. Faizlerin Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) katılımcılarının beklentilerinden daha düşük kalacağını beklentisi var. Finans piyasalarının yumuşak inişin gerçekleştiğine inandığını ve daha fazla sıkılaşma olması halinde ekonominin yeniden resesyona girebileceği görüşünde olduğu dahi söylenebilir. Fed persineli de bu iki görüşün arasında kalmış durumda. En azından sehven yayınlanan tahminlerden bunu anlıyoruz. Personel yakın vadede finans piyasalarının beklentileriyle paralel bir politika bekliyor. Fakat FOMC katılımcıları faiz oranlarının tarihi düzeye yeniden yükseleceği yönündeki inançlarından vazgeçemiyor.
Goldman Sachs'ın eski Ekonomisti Gayn Davies konuyu güzel özetliyor:
''Son tahlilde politikayı belirleyecek olan elbette Fed personeli değil FOMC katılımcıları olacak. Geçtiğimiz ay yapılan toplantı öncesi yetkililerin Eylül'de faiz artışı niyetinde olduklarını açıkça dile getirdiklerini gördük. Fakat piyasaların ve kendi ekonomistlerinin bu görüşe muhalif olduüu bir durumda dengeli faiz düzeyi konusundaki şahin görüşlerini ne kadar zorlayabileceklerini göreceğiz.''
FOMC'nin bazı üyeleri henüz sıkılaşma yaptıklarını düşünmedikleri için tam olarak farkında olmasa da, diken üstündeler. Yumuşak iniş gerçekleşmiş olabilir ve onlar ya bunu bilmiyorlar ya da itiraf etmekten korkuyorlar. Bu da resesyona kapı aralıyor.