Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2001 00:004dk okuma
Çeşitli zamanlarda yapılan araştırmalar Türkiye’nin yolsuzluklarda dünya sıralamasının en üstlerinde yer aldığını gösteriyor. Tıpkı enflasyon oranında ve rüşvette olduğu gibi. Ancak bir süredir yolsuzluk konusunda ciddi önlemler alınıyor. Yapılan operasyonlarla yolsuzlukların üzerine gidiliyor.
Oysa bu konu yani yolsuzluklarla mücadele için 30 yıl önce başlayan çalışmalar mevcut. Bugün Devlet Denetim Elemanları Derneği (Denetde) adı altında faaliyet gösteren dernek o tarihlerde bu amaçla kurulmuş.
Denetde önceleri bir sivil toplum örgütü olarak faaliyete başlamış. 1980 öncesinde federasyon, 1984 yılından itibaren dernek olarak faaliyet gösteren Denetde, görevi yolsuzlukla mücadele etmek olan kamu görevlilerini çatısı altında bulunduran tek sivil toplum örgütü.
Denetde, bütün operasyonlara rağmen yolsuzlukları önleyici bir iradenin olmadığını savunuyor. Denetde Başkanı Atılay Ergüven deneyimlerinden yola çıkarak, yolsuzlukla mücadele anlayışını sorguladı.
Ergüven, Yargıda hakim güvencesi var ama buna benzer işi yapan müffettişlerin, denetim elemanlarının güvencesi yok. 2001 yılındaki Yetki Yasasıyla beraber hükümet bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzenledi ve burada bazı kamu personelinin atanmasına ilişkin yasayı değiştirmeyi öngördü.
Bununla daha önce üçlü kararnameyle ataması yapılan Başbakanlık, Bakanlık Müffetişleri, Gümrük Müfettişleri, Hazine Kontrolörleri bakan onayı ile atanır aynı yolla görevden alınır şeklinde düzenleme getirildi.
Biz bunu öğrenir öğrenmez tepki gösterdik. Çünkü denetim birimleri politize olacaktı. Bundan vazgeçildi ama bu yıl başka bir hazırlık var. Atama ve görevden alma konusuna sadece Başbakan dahil ediliyor. Bu uygulanırsa, müffettiş kendisini güvencede hissetmeyecek. Çünkü soruşturma yapılan ilde bir il başkanı kolaylıkla bakana ulaşıp, 1 saat içinde müfettişi görevinden aldırabilecek. Denetim siyasilerin inisiyatifine bırakılacak. Yıkıcı, bölücü, irticai faaliyetler, ekonomik terör olan enflasyon neden değil sonuçtur.
Bütün bunların nedeni yolsuzluklardır. Teşhisi iyi koymak lazım. Burada yolsuzlukları önleyecek olan kamu görevlilerinin nasıl bir yapılanma içinde olması gerektiği ön plana çıkıyor.
Atama güvencesi olacak. Çalışma koşulları iyileştirilecek. 550 milyon lira maaş verdiğiniz bir müfettişe trilyonları, milyar dolarlık batık kredileri soruşturuyorsunuz. Karşı tarafta suç örgütleri ile organik bağıolan kredi batakçıları, holdingler, sermaye var.
Böyle bir şey olmaz. Kimse bu şekilde denetim elemanından objektif bir şey beklemesin.
Denetim standartlarının, kriterlerinin belirlenmesi, iş tanımlarının yapılması lazım.
Bizdeki sistem çok eskiden kalma. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri devam eden sistemde, hırsızlık, yolsuzluk olduktan sonra bize intikal ediyor. Biz olayların önünden değil arkasından gidiyoruz.
Sistemin tek bir çatı altında toplanıp, özerk bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. 5 bin 500 denetim elemanı olmasına rağmen yolsuzlukların arkası kesilmediği gibi mükerrer denetim var. Çalışma Bakanlığı’nın denetime gittiği yere Maliye’den biri gidiyor. Biri çalışma mevzuatı, biri iller idaresi, biri vergi açısından bakıyor ve sonuç alınmıyor.
Biz ısrarla iletiyoruz ama bu meclisin de bundan öncekilerin de yapısı bu. Denetimi kimse kontrolü altından çıkarmak istemiyor. Hükümetler yeni iktidara geldiklerinde denetim birimlerine sıkıca sarılırlar. Sebebi geçmiş kadroları tasfiye etmek. Bir süre sonra kendi dönemleri sorgulanacağı için denetim birimlerini ve elemanlarını itelerler.
Bugüne kadar hep böyle oldu maalesef. Son 20 yılda denetim çok kan kaybetti. Önemsizleştirildi. Nitelikli insanların denetim elemanı olması da önleniyor.
Bu ücret sistemi ve bu yapısıyla özendirici değil. Bir taraftan ayrılıyorlar bir taraftanda hiç yeni müracaat gelmiyor.
Sadece denetimi de düzeltmek olmaz. Yanında yargı reformuna da ihtiyaç var. Yargının yükü çok fazla. Delil toplamak için zaman ayıramıyor, bilirkişiye veriyor. Sanık durumunda olanlar çok güçlüyse bilirkişiyi rahatlıkla ayarlayabiliyorlar.
Bunun çözümü ihtisas mahkemeleri kurulmasıdır. İlginçtir Türkiye’de işlemeyen çalıştırılmayan yasalar çıkarılıyor. Örneğin Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele ve Mal Bildiriminde Bulunulması Hakkında Yasa.
Her 5 yılda bir devlet memurları mal bildiriminde bulunuyorlar ama bildirimin gerçeği yansıtıp yansıtmadığına kimse bakmıyor.
Bu konuda sadece eski Karayolları Genel Müdürü Atalay Çoşkunoğlu, hüküm giydi. Onun dışında kimse yok.
O zaman niye çıktı bu yasa? Son dönem yapılan operasyonlarla ilgili faillerin mal araştırmasının yapıldığını duydunuz mu? Yapılmıyor.
Sistem bir süre sonra hırsızlığı yolsuzluğu teşvik edici hale dönüşüyor. Türkiye’nin borçlanma politikasında da yolsuzluk var. Düğmeye kimin bastığının bir önemi yok.
Yolsuzlukla mücadele görüntüsü veriliyor ama yolsuzlukla mücadele edildiği kanaatinde değiliz. 1 milyar
dolar gibi bir parayı batıran ve yargılanan Halkbank Genel Müdürü halen görevde tutulabiliyor.
Bakanın mutlaka bir şekilde yolsuzluktan haberi olur. İdareci kendi kurumundaki yolsuzluktan elbette sorumludur. Bir firma zarar ettiği zaman genel müdürü görevden alınıyor ama bakıyoruz, bütçeye yük olan KİT’ler yıllardır zarar ediyor, yönetim kurulları görevlerini sürdürüyor. Bunu anlamak mümkün değil. Kamuda sorumluluk olayı tamamen siyasi.