Ekonomi doğru yolda

Güncelleme Tarihi:

Ekonomi doğru yolda
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2001 00:00

Rusya ve Güney Amerika`daki kriz sonrası depremden büyük ölçüde etkilenen Türk ekonomisinin, gerilemeden sonra tekrar büyüme gösterdiği bildirildi

Merkezi Paris`te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan bir raporda, Türkiye`nin enflasyonla mücadele ve istikrar ile ilgili iddialı ekonomik programı yüzünden 2001 yılında yüzde 4.9 büyüme beklediği belirtilerken, 2000 yılındaki büyümenin ise yüzde 7 civarında olduğu bildirildi. OECD raporunda, Rusya ve Güney Amerika`daki kriz sonrası depremden büyük ölçüde etkilenen Türk ekonomisinin, gerilemeden sonra tekrar büyüme gösterdiği bildirildi. Raporda, Türkiye`de iç siyasette çalkantıların durduğu ve dış faktörlerin de şu anda olumlu olduğu ifade edildi. OECD raporunda, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan sıkı fakat inandırıcı istikrar programı yüzünden faizlerin önemli ölçüde düşürüldüğü belirtildi ve bu durumun Türk ekonomisine olumlu katkılarda bulunduğuna işaret edildi.

ANKARA`NIN ÖNÜMÜZDEKİ HEDEFİ

Raporda, artık bundan sonra Türk hükümetinin hedefinin ekonomik büyümeyi güçlendirmek, onu uzun vadeli bir eğilim haline dönüştürmek ve nüfusun genel hayat seviyesini yükseltmek olduğu bildirildi. Türkiye`nin uyguladığı istikrar programının uzun vadeli bir dönemde, enflasyonsuz ve dengeli bir büyüme için büyük bir fırsat olduğu kaydedilen raporda, bu programının başarı ile uygulanmasının Ankara`yı Avrupa Birliği`ne (AB) yakınlaştıracağı bildirildi.

OECD TAVSİYELERİ

Raporda, Türkiye`nin önündeki yapısal reformlara ilişkin tavsiyelere de yer verildi. OECD, bir an önce gerçekleştirilmesi gereken yapısal reformlar arasında bütçe, kamu bankaları, özelleştirme, tarım, sosyal güvenlik ve eğitim reformları gösterildi.

BÜTÇE: Raporda, bütçe reformu konusunda bütçe dışı fonların yeniden bütçeye alınmasına başlanması olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. Raporda, yalnızca dar anlamda merkezi hükümetin bütçesinin değil, tüm kamu kesiminin mali dengesinin bir bütün olarak hesaba katılmasının, geçmişteki istikrar programlarının aksine mevcut programın başarı şansının artıran bir olumluluk olduğu vurgulandı.

BANKALAR: Kamu bankalarının 1999 yılında Gayri Safi Milli Hasıla`nın (GSHM) yüzde 8.25`ine ulaşan görev zararlarının bütçe açığını artıran önemli bir faktör olduğu hatırlatılan raporda, özelleştirme programına alınan bankaların bu aşamadan önce mali yapı, organizasyon ve sermayi yapısı bakımından hazırlanması tavsiyesi yer aldı.

ÖZELLLEŞTİRME: Özelleştirmede, hukuki çerçevenin tanımlanmasının bu alandaki çalışmalara hız kazandıran önemli bir gelişme olduğu kaydedilen OECD raporunda, bu alanda başlangıçta uygun bir rekabet ortamının oluşturulmasının can alıcı önemde olduğu vurgulandı. Türkiye`deki özelleştirmede kaygı verici durumlar olduğu belirtilen raporda, özellikle enerji seköründe Yap İşlet Devret sistemi kapsamında tanınan fiyat garantilerinin ve cep telefonu sektöründe iki şirketin oluşturduğu fiili tekel durumunun serbest rekabeti ihlal edebileceği kaydedildi.

TARIM: OECD, tarım reformuna hız verilerek sübvansiyonların GSMH`nin yüzde 1`inin altına çekilmesi tavsiyesi yineledi.

SOSYAL GÜVENLİK: Son sosyal güvenlik yasasının bu alandaki açığı azaltmakla birlikte tümüyle ortadan kaldıramadığı belirtilen OECD raporunda, bu alanda daha radikal reformlar gerektiği savunuldu.

EĞİTİM: Türkiye`nin OECD üyeleri arasında en genç nüfusa sahip olan ülke olmakla birlikte eğitime ayrılan kaynaklar bakımından hayli gerilerde olduğu ifade edilen raporda, eğitim yetersizliğinden kaynaklanan işgücü niteliğinin ve genel ekonomik üretkenliğin düşüklüğünün gerçek bir ekonomik büyüme önünde en büyük engel olduğu vurgulandı.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü`nün (OECD) Türkiye raporunda 1999 yılında yaşanan iki büyük depremi deneyiminin, Türkiye`nin risk yönetimi politikaları konusunda önemli dersler verdiği belirtildi. Raporda, depremlerin aktifliği bilinen bir fay hattı üzerinde ve gerek nüfus, gerek sanayiin en yoğun olduğu bölgelerde meydana gelmesine rağmen kayıpların benzer deneyimler yaşayan diğer OECD ülkelerine göre çok yüksek olmasının, Türkiye`nin ekonomik kalkınmasının plansız ve programsız olmasından kaynaklandığının düşünülebileceği vurgulandı. Türkiye ekonomisinin kırdan kente göçen geniş yığınların düzensiz biçimde belli merkezlerde yoğunlaşmasına dayandığı belirtilen raporda, bunun, gelecekteki doğal felaketlerde can ve mal kaybının azaltılması için bir "risk tanımlama" sürecinin başlatılması gerektiğini gösterdiği ifade edildi. Türkiye`de depreme karşı risk haritalarının ve kadastro çalışmalarının yetersizliğinin görüldüğü kaydedilen raporda, düzenli bir kalkınmanın yeterli bilgi ve uygun kurallar gerektirdiği vurgulandı. Depremlerin yol açtığı ağır kayıpların riskin bilindiği durumlarda bile inşaat kodlarının uygulanması, uygun arazi tahsisleri ve politika planlamasında sistemli bir yetersizliği kanıtladığı belirtilen raporda, inşaat sektöründe mevzuattaki boşlukların, uygulama ve denetim eksikliğinin ve yaygın usulsüzlüklerin sorunu ağırlaştırdığı kaydedildi. Depremlerin yol açtığı kayıpların, sorunun Türkiye`nin genel ekonomik sorunlarına bağlı olduğunu gösterdiği savunulan raporda, Türkiye`nin yeni ekonomik programında yer alan rasyonellik ve şeffaflığı hedefleyen yapısal reformların etkili biçimde uygulanmasının risk yönetimi alanındaki yetersizliklere de çözüm getireceği ifade edildi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!