Güncelleme Tarihi:

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 31. Taraflar Konferansı (COP31), 2026’da Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek. Her ne kadar “COP’un amacı değişti. Şirketlerin ‘biz de varız’ı gösterdiği bir platforma dönüştü” yorumları yapılsa da bu konferansın iklim kriziyle mücadeledeki etkisi tartışma götürmez nitelikte.
Antalya’da yapılacak olması, Türkiye’nin hem görünürlüğü hem de iklim diplomasisindeki gücü adına çok kıymetli. Biz de iklim ekonomistlerine Antalya’nın etki bırakması için neler yapılması gerektiğini sorduk. İşte aldığımız yanıtlar:
İklim Ekonomisti Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, COP31’in Türkiye ve Akdeniz ülkeleri için bir fırsat olduğunu belirtti ve şunlara dikkat çekti:
‘KAPSAYICI OLMALI’
“Toplumun bütün kesimleri orada temsil edilmeli, sivil toplum örgütleri daha fazla yer almalı.
İklim adaleti derken hep insan odaklı bakılıyor, oysa bitkiler için de hayvanlar için de iklim adaleti söz konusu. Bunlar daha çok gündeme getirilmeli. İklim finansmanına sadece karbon fiyatlandırması gibi dar bir açıdan bakılmamalı.
Enerji tasarrufu daha fazla öne çıkarılmalı. Fosil yakıttan çıkmakla iş bitmiyor, yenilenebilir de olsa enerji tüketimi azaltılmalı. Buna ilişkin politikalar ortaya konulmalı.
Türkiye’de düzenlenecek olması Akdeniz coğrafyası için çok önemli. Çünkü en çok Akdeniz havzası iklim değişikliğinden etkilenecek. COP31’in öne çıkacak teması Akdeniz havzası olmalı. Orman yangınlarına dikkat çekilmeli.
Gıda ve su güvenliği önemli bir başlık. Bu, her Akdeniz ülkesi için geçerli.”
İKLİM FİNANSMANI ÖNEMLİ
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikaları Merkezi İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Kıdemli Uzman Ümit Şahin ise iklim finansmanına dikkat çekerek şu başlıkları öne çıkardı:
“Türkiye’nin COP31 ev sahipliği uluslararası iklim politikaları alanındaki görünürlüğünü artıracak. Bu nedenle İklim Değişikliği Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın işbirliği ile iklim diplomasisi kapasitesi artırılmalı.
Ayrıca Türkiye’nin iklim politikalarını geliştirmesi ve daha iddialı hale getirmesi gerekiyor. Seneye fosil yakıtlardan çıkış daha güçlü bir şekilde masaya gelecek.
İklim finansmanı çok önemli. Türkiye’nin Kayıp ve Zarar Fonu’na destek taahhüdünde bulunması etkili olur. Artık kendi imkânlarımız dahilinde donör ülke olmalıyız.”
‘FİLANTROPİNİN GÜNDEMİ GÜVEN’
Mart 2025 itibarıyla Sabancı Holding’deki görevini bırakan Güler Sabancı, tüm vaktini Sabancı Vakfı ve filantropi (hayırseverlik) alanına ayırıyor. Geçtiğimiz günlerde Sabancı, Sabancı Müzesi’nde bir davet verdi. Bir grup gazeteci ile birlikte gittiğimiz yemekte kendisine sorulan, “Bundan sonra ne yapacaksınız” sorusuna, “Yapmasam olmaz mı” diye yanıt verince herkes şaşırdı. Sabancı, “Ben 60 ila 70 yaş arasında çok şey yaptım. Geriye dönüp baktığımda pişmanlık duymuyorsam, birlikte yürüdüğüm insanlarla bugün de bir araya gelip anıları konuşuyorsam kendimi başarılı sayarım. İnsanların kendine bakması, kendini düşünmesi önemli. Muhtar Kent yakın arkadaşım, bana dedi ki; ‘Hiçbir şey yapmak zorunda değilsin, o kadar çok şey yaptın ki’. Ama birçok yerden gidip anlatmamı, yazmamı istiyorlar” dedi.
Sabancı Müzesi’nde feminist sanatçı Suzanne Lacy’nin Together sergisi devam ediyor. Sabancı Vakfı’nın ilk sanat desteklerinden biri bu sergi. Toplumsal cinsiyet eşitliğini uzun yıllardır sahiplenen vakıf için bu durum çok da sıra dışı değil aslında. Yemekte Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Birsel Safkan da var. Vakfın 20 yıllık geçmişine yönelik bir etki araştırması yaptıklarını ve cinsiyet eşitliği adına atılan adımların önemli bir payı ifade ettiğini belirtti Safkan. Ve hemen ekledi:
“Sabancı Vakfı’ndan hibe desteği alan sivil toplum kuruluşlarının yüzde 50’sine ilk hibeyi biz vermişiz ve yüzde 80’i de daha sonra başka kuruluşlardan hibe almaya hak kazanmış. Bu müthiş bir özgüven güçlenmesi.”
Güler Sabancı, Safkan’ın paylaştığı veriden heyecanlandı. Bunun aynı zamanda bir güven meselesi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Son dönemde Avrupa’da katıldığım filantropi toplantısında da bu konu öne çıktı. Hayırseverlikte küreselde en çok üzerinde durulan konu, güven. Güven tabanlı hayırseverlik öne çıkıyor. Sabancı Vakfı bugüne kadar 250 STK’ya hibe verdi. Sadece hibe vermiyoruz, onlarla birlikte yürüyoruz. İki şeye dikkat ediyoruz; onları biz seçmiyoruz kendileri bize başvuruyor, ikincisi de bizimle birlikte yol yürüyoruz. Bizimle yürüdüklerinde başarılı olacaklarına güveniyorlar.”
Bu arada Amerikalı sanatçı ve eğitimci Suzanne Lacy’ye de bir parantez açmak gerekiyor. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Ahu Antmen verdi bilgileri: “Suzanne Lacy, feminist sanatın ve katılımcı performansın dünyadaki en önemli temsilcilerinden biri. Yarım yüzyılı aşkın üretiminde kadınların görünmez kılınmış deneyimlerini, şiddetin farklı biçimlerini, ekonomik ve toplumsal sınırları cesaretle ele alıyor. Birlikte/Togæther sergisi, sanat ile hayatın, estetik ile etiğin kesiştiği noktada düşünmeye davet ediyor. SSM’nin toplumsal sorumluluğu odağına alan yaklaşımıyla bu serginin ziyaretçilerimizle buluşması bizim için büyük bir anlam taşıyor.”