Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2001 00:00
Türkiye`nin NATO ülkesi olmasından kaynaklanan siyasi konumu ve 110 milyar dolara ulaşan dış borcunun yüzde 70`inin ticari borçlardan oluşması, Batı`nın kolay kolay gözden çıkarmasını engelliyor.
Ekonomik kriz, bütün dünyanın gözlerini 110 milyar
dolar dış borcu olan Türkiye`ye çevirdi. Uluslararası finans piyasaları, Türkiye`yle iş yapan banka ve şirketleri yakın takibe aldı. Dış borcun yüzde 70`ini ticari borçlar oluşturuyor. Bunun da yaklaşık 54 milyar dolarını, Avrupa`da özel sektörde faaliyet gösteren kreditörlerden temin edilen borçlar oluşturuyor. Sadece Avrupa`nın riski 54 milyar dolar olduğu için, IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar üzerinde, duvara çarpan Türkiye`nin ayağa kaldırılması için büyük bir baskı oluştuğu bilgileri veriliyor.
Nitekim bunun ilk işaretleri gelmeye başladı. Başkan Bush`un Ecevit`i arayarak ekonomik reformlara olan desteğini iletmesi, ABD Hazine Bakanı Paul O`Neill`in bir gün önceki sözlerini değiştirip desteğini bildirmesi Türkiye`nin özel durumundan kaynaklanıyor.
Önceki gün Hazine Bakanı O`Neill New York Times`a yaptığı açıklamada, ABD`nin artık eski kurtarıcı rolünü üstlenmeyeceğini ima etmişti. Yeni Hazine Bakanı, ABD`nin ekonomi politikalarında değişikliğe gideceğini söyleyerek, Clinton yönetiminin 1998 yılında para birimi rublede yaşanan krizle zora düşen Rusya`ya yardıma koşmasını eleştirerek, bu müdahaleyi aptalca olarak nitelendirmişti. O`Neill ABD`nin artık yanlış yönetim dolayısıyla zor duruma düşen ülkelerin para birimlerini ve ekonomisini istikrara kavuşturmak için milyarlarca dolarlık yardım yapmayacağını da söylemişti.
Türkiye Endonezya, Tayland değil
Ancak ABD Hazine Bakanı Paul O`Neill dün sürpriz bir şekilde bir gün önceki görüşlerinin tam zıttı bir açıklama yaptı. O`Neill yazılı açıklamasında, Türk hükümetinin kararını desteklediklerini söyleyerek, ``ABD süregelen desteğinin arkasında durmaya devam etmektedir`` dedi. O`Neill`in bu açıklamasının, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Savunma Bakanı ve güvenlik birimleriyle yapılan bir toplantının ardından verilmesi dikkat çekti. Bu durum, olayın siyasi boyutlarının da ön plana çıktığını gösteriyor.
Nitekim IMF`ye Türkiye`ye neden bu kadar toleranslı davranıldığı şeklinde yapılan eleştirilere karşılık `Türkiye Tayland, Endonezya değil bir Nato üyesi` şeklinde cevapların verilmesi dikkat çekiyor.
IMF kaynakları, son gelişmelerin hemen öncesinde IMF 1.Başkan Yardımcısı Stanley Fischer`in çıpa sisteminden vazgeçilerek dalgalı kur uygulamasına geçilmesi için Türk yetkililer nezdinde büyük çaba harcadığını, ancak sonuç alamadığını belirterek kendilerini şöyle savunmaya çalışıyorlar:
``Söz konusu olan bir Tayland değil, NATO üyesi olan ve Avrupa Birliği`nin potansiyel üyeleri arasında bulunan bir ülke. Pek çok bağlantıları ve torpilleri var, bu yüzden onlara ne yapacaklarını söylemek kolay değil.``
IMF`nin Tayland, Endonezya, Güney Kore ve Filipinler`i çıpa sistemini terketmeye zorladığını ve ikna ettiğini, buna karşılık üstü kapalı ve perde arkasından uyarılara rağmen bu sistemi sürdüren Türkiye`nin Fon`un kurtarma programından yararlandığını vurgulayan kaynaklar, bunun tümüyle Türkiye`nin siyasal ve askeri önemini göz önünde tutan siyasal bir karardan kaynaklandığını belirtiyorlar. Kaynaklar, çıpa sistemini sürdüren daha küçük bir ülkenin Türkiye ile benzer sorunlar yaşadığı takdirde kesinlikle IMF`nin yardımından yararlanamayacak olduğunun da altını çiziyorlar.
Almanya`dan da IMF`ye baskı
Fon kaynakları, Türkiye`nin son yaşananlara dek IMF`nin telkinlerine rağmen çıpa sisteminde direnmesinde Almanya`dan da destek aldığın öne sürüyorlar. Kaynaklar, dalgalı kura geçmemesi için Türkiye`yi destekleyen Almanya`nın, aralık ayındaki IMF toplantısında da Türkiye`ye ne şekilde olursa olsun taze kaynak aktarılması için büyük çaba harcadığını, bunun ekonomik değil siyasi mülahazalardan kaynaklandığını savunuyorlar. Almanya`nın bu çabasında Avrupa`dan gelen 54 milyar doları aşkın borcun etkili olduğu belirtiliyor.