Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2001 10:57
Avrupa Birliği için istasyonumuza yeni bir `tren` yaklaşıyor. Yıldızların parladığı değerli zamanlar vardır. İşte o zamanlara girmiş bulunuyoruz.
Savaş dönemi, şansımızı çok iyi kullanırsak, biz Türkler için büyük fırsatlara olanak hazırlıyor. Belki de bir türlü yenemediğimiz `makus` talihimizi, işte bu dönemde değiştirebiliriz.
Türkiye, hem Avrupa, hem Amerika ve hem de Müslüman dünyası tarafından en anlaşılacak, her türlü işbirliği yapılacak en `sempatik ülke` ülke konumuna geliyor, haberiniz olsun. Bu sadece benim görüşüm değil, `sözü dinlenir`, ülkesini birinci lig ülkeleri arasında görmek isteyen her aydının, her akıllı Türkün görüşü.
İşadamları, yapıları gereği, fırsatların ne zaman ayaklarına geleceğini herkesten çabuk hissedip kavrarlar. Atatürk`ün Müslüman ve laik Türkiyesi, belki de hiç bugün yaşadığımız dönemdeki kadar dünyaya anlamlı mesajlar iletme fırsatını yakalayamamıştı. Gelin bu fırsatları çok iyi kullanalım.
TÜSİAD`ın `seçim` sözcünün ilk kez gündeme geldiği Yüksek İstaşere Kurulu (YİK) toplantısında, birçok işadamı ile görüştüm.
Onlarla, Türkiye, AB`ye girme konusunda `Bugün, dünden daha şanslı, giriş sürecimiz kısalır mı` diye sordum. Kimle konuştuysam, aynı heyecanı yaşıyordu. Sözü fazla uzatmadan `mikrofonu` onlara veriyorum.
TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan: `New York saldırısından sonra Batılı dostlarımız, bizi daha iyi anlamaya başladılar. Bu çok açık. Ama bizler, böyle tembel tembel bekleyip, hareket etmeye üşenirsek, yine dünya döner, biz seyrederiz. Oysa, Türkiye, savaşla uğraşmayı bırakıp, tüm dünyaya, haykıra haykıra `Ben varım, yeni model aramayın, beni keşfedin` demesini bilmeli. Sivil toplum örgütleriyle, politikacılarıyla, dışarıya açık insanlarıyla, genç yaşlı, kadın - erkek seferberlik başlatmalı.`
TESEV Başkanı Can Paker: `Savaş dönemi, gerçekten yeni fırsatlar sunuyor. Ama biz önce kendimize, siyasetimize, ekonomimize çekidüzen vermeliyiz. Sonra da, bir Müslüman ve laik ülke olarak Avrupa`ya, bizi aranıza daha çabuk alırsanız, dünya barışına eşsiz hizmetler sunma fırsatı yakalalanacağı yolunda mesajlar yollamalıyız. Top, kesinlikle bizim ayağımızda. Yalnız, AB Kopenhag kriterlerini bizim için değiştirmez, bunu da kesinlikle bilmeliyiz.`
Şarık Tara: `Bugünkü durumlara neden geldiğimizi anlamıyorum. Çok üzülüyorum ve moralim bozuk. Herşeyi, yeniden değerlendirmeli, ülkeyi bu kötümser vaziyetten kurtarmalıyız. AB için her zaman top bizdeydi, şimdi de bizde. Biz bunun için çalışmayıp, birbirimizi yiyoruz. Tabi ki, bugün için her zamankinden çok fırsat çıkıyor önümüze. Öyleyse, yeni politikalar belirlemeli ve bu tembellikten kurtulmalıyız`
Cem Duna: `Çalışmadan hiçbir şey olmaz. Biz Müslüman ve laikiz, öyleyse AB`ye bu halimizle alın demek yetmez. AB`nin kriterleri bellidir, her ülke için ayrı ayrı uygulanmaz. Anayasa değişiklik paketi Meclis`ten geçse de uygulamayı görmek lazım. Demokrasi, insan hakları ve ekonomimizdeki zayıflık en büyük handikaplarımız. Partilerimizin hantal hali de zayıf noktalarımızdan birisi. Bence, daha iyi anlaşılma durumuna gelsek de yapacağımız şeylere bağlı AB`ye tam üyelik.`
Şerif Kaynar(Korn/Ferry İnternational): `AB`nin bizi iki sene içinde bünyesine dahil edeceğini düşünüyorum. Neden mi? 13 tam üyesinden, hepsi Hıristiyan. Yani, şöyle düşünün, bir kulübünüz var, hepsi erkek. Öyleyse, mutlaka bir kadın üye almalısınız ki, erkek kulübü hüviyetinizden kurtulabilesiniz. AB de bizi bu halimizle bile alarak, Hırıstiyan Kulübü imajından kurtulmak durumunda. Bugün, bu fırsat, eskisinden daha yakın.`
Nuri Çolakoğlu (Medya yöneticisi): `AB`ye müzakere sürecinin daha öne çekilmesi, tamamıyla bizim tavrımıza bağlı. Evet, bu savaş durumu fırsatları çoğalttı ancak kriterlerin yumuşatılacağını sanmıyorum. Savaş durumunun Hıristiyan - Müslüman çatışmasına dönüşmemesi için her şey gözönünde bulundurulacaktır. Bu anlamda Türkiye`nin çok aktif çalışması gerekiyor. Sonra, Bin Ladin`le Abdullah Öcalan`ı aynı kefeye koymak yanlış olur. New York`a şayet Bin Ladin`in saldırdığı gerçek olsa bile, bu saldırı dışarıdan yapılmış sayılır. oysa Öcalan, Türkiye içinden çıkan bir terörist sayılıyor.`
Erkut Yücaoğlu (TÜSİAD eski Başkanı): `Biz çalışmazsak, kendimizi iyi anlatmazsak, fırsatların neler olduğunu anlamazsak, AB`ye bizi böyle almaları gerekir diye düşünürsek, hayal görmüş oluruz sadece. Müzakerelerin erken başlaması için hepimiz, elimizden geleni yapmalıyız, sonrası kolay.`
Ersin Özince (İş Bankası Genel Müdürü) : `Fırsatlar, kapıya geldi ama yolu açmak için önce uluslararası piyasalarda güveni sağlamalıyız. Battık batıyoruz feryatlarıyla bir yere varamayız. TBMM, bakın çalıştı ve Anayasa değişiklik paketlerini kısa sürede geçirdi. Güçlü bir ülke olduğumuza önce kendimiz inanmalıyız ve AB için de kapıyı zorlamalıyız, gerisi gelir.`
Faruk Yöneyman (YASED Başkanı):` Türkiye, yabancı sermaye açısından önce güven duyulan bir ülke olmalı. AB ülkeleri, her zaman buna dikkat etmiştir. Kendi aralarına almaları için de bence bu şart çok önemli. Politikacısından, sokaktaki vatandaşına kadar herkes, çok çalışmalı. Yoksa, savaş fırsat getirdi, biz bekleyelim demekle AB`ye giremeyiz`
Mehmet Ali Babaoğlu (TÜSİAD yönetim kurulu üyesi): `Evet, AB için tren istasyona geliyor. Peki, biz bu koşullarımızı nasıl fırsata dönüştürüp, bu trene atlarız. Önce, toplumsal atak gerekiyor, sonra da bizden istenenleri yapıp, `Hazırız` demek gerekiyor.`