Güncelleme Tarihi:
TÜRKİYE’nin stratejik sektörlerinden biri olarak seçilen biyoteknoloji alanında 4.5 milyar dolarlık büyük bir yatırım hayata geçirildi. Biyoteknoloji Sanayicileri Derneği (BİYOSAD), İstanbul Tuzla’da, 2.7 milyon metrekarelik dev bir alanda Biyoteknoloji Vadisi; Biyoteknoloji İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin (BİOSB) yapımına başlandığını duyurdu. Bu alanda yapılan üretimin ve ihracatın katma değerinin, o ülkede var olan biyoteknoloji ekosistemi ile belirlendiğine dikkat çeken sanayiciler, bu yatırımı söz konusu ekosistemi oluşturmak amacıyla hayata geçirdiklerini anlattılar.
Dün İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında, BİYOSAD ve Biyoteknoloji Vadisi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ercan Varlıbaş ile bir araya geldik. Dr. Varlıbaş’ın aktardığına göre devletten destek almadan tamamen sanayicilerin özkaynağı ile hayata geçirilen Vadi, biyoteknolojide Türkiye’yi en gelişmiş 10 ülke arasına sokmayı hedefliyor. Tuzla’da 2.7 milyon metrekarelik bir alanda yapımına başlanan Vadi’nin 160 firmaya ev sahipliği yapacağını anlatan Varlıbaş, “BİOSB, teknoloji geliştirme bölgesi, Ar-Ge merkezleri, teknoloji transfer ofisi, test ve kalibrasyon laboratuvarları, patent ofisleri, biyoteknoloji ile ilgili lise ve meslek yüksek okulu gibi sektörün tüm katmanlarını ve dinamiklerini içeren dünyanın önemli biyoteknoloji ekosistemlerinden biri olarak tasarlandı” dedi.
15 MİLYAR DOLAR İHRACAT HEDEFİ
Dikkat çeken bir hedefleri de ihracat rakamına ilişkin. Varlıbaş, “Tamamlandığında 20 bin nitelikli istihdam sağlaması planlanan Biyoteknoloji Vadisi’nden her yıl 15 milyar dolarlık ihracatın yapılmasını planlıyoruz” diyor. Projenin aynı zamanda teknoloji odaklı iş gücüne olan talebi ve nitelikli istihdamı artıracağını ifade eden Varlıbaş ayrıca, Vadi’de lise ve meslek yüksekokulu da inşa edileceğini; akademi-sanayi işbirliklerini hızlandırmayı umduklarını da anlattı. Varlıbaş, “Böylece akademisyenler, öğrenciler ve araştırmacıların sektörel bilgi ve uygulama yeteneklerine sahip, geleceğe hazır bireyler olarak yetişmelerine destek olmayı hedefliyoruz” ifadelerine yer verdi.
İSTANBUL’UN SUYUNU KİRLETİR Mİ?
ÖTE yandan, İstanbul’un en önemli içme suyu havzalarından olan Ömerli Havzası içine Biyoteknoloji İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yapılması, tepkilere neden olmuştu. Ömerli Barajı, Anadolu Yakası’nın tamamı olmak üzere İstanbul’un su ihtiyacının yarısından fazlasını belirliyor. Baraj aynı zamanda, Melen su sistemi ara depo görevini görüyor. Hâl böyle olunca, OSB’deki üretim ile İstanbul’un suyuna tehlikeli atıklar karışacak olmasına yönelik endişeler oluşmuştu.
Konuyla ilgili Hürriyet’in sorularını yanıtlayan Biyoteknoloji Vadisi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ercan Varlıbaş, “Yürütmeyi durdurma kararı hiçbir zaman alınmadı, yürütmeyi durdurma kararı istemiyle dava açıldı ancak mahkeme tarafından reddedildi, bu reddi bir üst mahkeme de onayladı” dedi. “Orası zaten yerleşim yeri” diyen Varlıbaş, “Bu OSB İBB’nin ve yaklaşık 19 devlet kurumunun oy birliğiyle onayladığı bir proje” ifadelerine yer verdi.
687 GİRİŞİMDEN 2.4 MİLYAR TL AR-GE HARCAMASI
TÜRKİYE İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), biyoteknolojiye ilişkin güncel istatistikleri 2023’e ait. 28 Kasım 2024’te açıklanan son verilere göre:
Ülkede 2023 yılında biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişim sayısı 687’ye yükseldi. Bu sayı 2020’de ise 499 idi.
Bu girişimlerin AR-GE harcamalarına ayırdığı tutar, 2023’te 2 milyar 493 milyon lira oldu. Harcama tutarı 2020’de 446 milyon lira olarak gerçekleşmişti.
Piyasada biyoteknoloji ürünü bulunan girişim sayısı, 2020’de 302 olarak kayıtlara geçerken, 2023’te 400 oldu.
Bu alandaki girişimler çalışan sayısına göre incelendiğinde 490 girişimin 1-9 çalışanı, 101 girişimin 10-49 çalışanı, 54 girişimin 50-249 ve 42 girişimin 250 ve üzerin çalışanı olduğu görüldü.
Biyoteknoloji patent başvurusu olduğunu beyan eden girişim sayısı 2023’te 167 oldu. Bu rakam 2020’de 144 olarak kayıtlara geçmişti. Bu girişimler çalışan sayısına göre incelendiğinde, 120 girişimin 1-9 çalışanı, 26 girişimin 10-49 çalışanı, 13 girişimin 50-249 ve 8 girişimin 250 ve üzerinde çalışanı olduğu görüldü. Bu girişimlerin toplam biyoteknoloji patent başvuru sayısı 379 olarak belirlendi.
NEDİR BU BİYOTEKNOLOJİ?
BAZI kavramlar sık duyulsa da anlamı kolayca tarif edilemeyebiliyor. Bunlardan biri de biyoteknoloji. Kavram olarak ilk kez 1919’da kullanılsa da aslında insanlığın binlerce yıldır gıda ürünleri, tekstil ve diğer gerekli malzemeleri üretmek için kullandığı bir alan. Yani tarım, sanayi ve tıp başta olmak üzere pek çok alanı kapsıyor. Mayalı ekmek, yoğurt, peynir, şarap, bira ve sirke gibi iyi bilinen besin maddeleri örneğin; kültürlenmiş mikroorganizmaların yardımı ile üretiliyorlar. Bu da klasik biyoteknolojiye bir örnek. Esas olarak da genetik mühendisliği... Çeşitli makalelere bakıldığı zaman, genetik mühendisliğinin ‘insanlık tarihinin ayrılmaz parçasını oluşturan bir biyoteknoloji olduğundan’ bahsediliyor. Gen klonlamanın tarımdaki verimliliği artırmak amacıyla kullanılması; sonraları da ilaç sanayiinde antibiyotiklerin, hormonların, aşıların ve enzimlerin üretilmesi aslında halk arasında bilinen ama ‘biyoteknoloji’ adıyla bilinmeyen konular.
“Bilmediğiniz bir şeyi üretemez, üretseniz de dünyayla rekabet edemezsiniz” diyen sanayiciler, biyoteknoloji alanında yapılan üretimin bilinirliğini artırmak amacıyla söz konusu OSB’yi kurduklarını söylüyor.