Devlet Türkiye`de 20 milyar doları bulduğu tahmin edilen yastık altındaki paraları bir türlü ekonomiye sokacak sistemi bulamıyor. TİSK Başkanı Refik Baydur`un dün işaret ettiği gibi, 40-50 milyar
dolar tutarındaki bir kaynak da, Türk vatandaşlarının mevduatı olarak yabancı ülkelerdeki bankalarda yatıyor. Bunun dışında, kayıt dışı ekonominin boyutlarının da asgari 50 milyar doların üzerinde olduğu hesaplanıyor.
Özetle, son zamanlarda piyasada `fren` oluşturan güven sorunu, Türkiye`nin potansiyellerini gerçeğe dönüştürmesinin önünde de engel oluşturuyor.
Şimdiye kadar iş dünyasının çeşitli kuruluşları tarafından dile getirilen, raporlar halinde hükümetlere sunulan belgelerde yer alan saptamalar, öncelikle Mali İdare`den başlayarak çok ciddi adımlar atılmadıkça, vatandaşın güveninin sağlanamayacağı gösteriyor.
İşte gün sorunun ardında yatan gerçekler:
Sadık vatandaş ceza gördü
Mali İdare, yasal düzenleme konusu olabilecek çoğu konuda ve vergi yükünü arttırıcı biçimde tebliğlerle düzenleme yaptı. Bu tebliğlere dayanarak mükelleflere yük getirdi. Yani İdare, yasa koyucu gibi hareket etti, evrensel hukuk ilkelerini dikkate almadı. Mali idare yasaların ve tebliğlerin tamamını vergi yükünü arttırıcı biçimde yorumladı. Ancak bu düzenlemeler çoğu zaman Danıştay tarafından iptal edildi. Hesap Uzmanları Kurulu`nun tespitlerine göre, bunun sonucunda çıkan anlaşmazlıklar ve şirketlere tahakkuk ettirilen vergilere ilişkin açılan davaların yüzde 98`i şirketler lehine sonuçlandı. Ancak Bakanlık, tahsil ettiği vergileri kamu hukuku gereği geri ödemedi ve sonraki vergilerden mahsup yoluna gitti. Başka bir deyişle, vergisini zamanında ödeyen hep kaybetti. Devlet, bu uygulamayı yaparak kendine güveni kendi eliyle yok etti. Devlet borçlarını düşük faizle, ya da faizsiz ödedi. Devletten alacağı olan hep mağdur oldu.
Adalet duygusu zedelendi
Yürürlükteki vergi oranları çok yüksek. Devlet, ortalama yüzde 50`yi bulan oranda vergi alıyor. Dolayısıyla herkesin, özellikle de yatırımcının yarıcısı durumunda. Oranlar yüksek ama devletin vergi geliri dünya ortalamalarının altında. Çünkü devlet, tuttuğundan vergi alıyor, devamlı olarak `kümesteki kazlar`ı yoluyor. Vergi tabanını bir türlü genişletemiyor. Bu durum, adalet duygusunu zedeliyor. Yüksek vergi oranının üzerine enflasyon ortamı da eklenince kayıt dışı ekonomi gelişiyor. Vergi oranlarını düşürüp vergi tabanını genişletmek, kayıt dışının üzerine gitmek için yeni formüller geliştirmek kimsenin aklına gelmiyor.
Sistem karmakarışık
Sistem karmaşık, zor anlaşılır, içinden çıkılmaz durumda ve tezatlarla dolu. Bir çok istisna, bir çok değişken oranlı vergi var. Bazı kesimler yaygın muafiyetlerden yararlanıyor. Bazı kesimlerin de oy hesabı yüzünden üzerine gidilemiyor.
Makabline şamil hukuk (!)
Devlet, halkın gözünde sözüne güvenilmez bir kurum olmak için her şeyi yaptı. Önceleri her değişen iktidar, bir öncekinin yaptığını değiştiriyordu. Sonra bu uygulamalar giderek sıklaştı. Her değişen bakan, her değişen müsteşar daha önceki uygulamayı değiştirir oldu. Yeri geldi, `Bir yıl yürürlükte kalacak` denen ek vergiler, `lüzum üzerine` devamlılık kazandı. Yeri geldi, vergi yerine salınan kamu zamları geriye doğru yürütüldü. Sonuçta, beyandan kaçınmak ve devletten gizlemek, bir savunma mekanizması olarak alışkanlık yarattı.
Mali Milat ve sonrası
Devlet, dediğinin arkasında duramadı. Getirdiği kurallara uyan zararlı çıkarken uymayan hep kar etti. Örneğin bir Mali Milat icat edildi. Ama garip sonuçlar doğurdu. Önce bütün herkesi ürküttü. Bu yüzden stok affı dosdoğru işlemedi. Güven verici önlemler alınamadığı için de ürküttüğü kurbağaya değmedi. 1999 ve 2000 yıllarının vergisi düşük çıkınca, hayat standardı yeniden getirildi. Şimdi vergi numarası uygulamaya giriyor. Ama ekonominin şartları ve güven yokluğu yüzünden çıkabilecek sorunlara bakan yok.
Bizim `Baba`mız müsrif
Daha geçenlerde ABD Hazine Bakanı O`Neil, Arjantin`i `müsrif yeğen`e benzetmişti. Türkiye`de vatandaşın vergiye bakışı da bundan farklı değil. Vatandaş, verginin doğru harcandığını görmediği için inanmıyor. Devlet, şaşaalı binalar yaparak, oto saltanatı sürdürerek, bakanların seçim bölgelerine öncelik vererek, kamu bankalarını cep gibi kullanarak yakın zamana kadar iyi bir izlenim vermemişti. Harcama disiplini olmadığı için, iki yakası bir araya gelmemiş, bunun yükünü de kümesteki kazlara yıkmıştı.
Şimdi güvenmesi için, köklü değişiklikleri görmek istiyor.