Bir Türk Generalinin, İran ve Rusya gibi bölgesel güçlerle ittifak kurmayı önermesi, bir politikacının bunları söylemesinden daha fazla dikkat çekti.
Ne zaman Türk generalleri konuşuyor, insanlar dinliyor. İşte bu yüzden onların arasından birisi, Türkiye’nin uzun süreden beri AB’ye giriş için gösterdiği çabaları bir kenara bırakıp, İran ve Rusya gibi bölgesel güçlerle ittifak kurmayı önerdiğinde, bir Türk politikacının bunları söylemesinden çok daha fazla dikkat çekti. Ordu stratejik olarak çok değişken bir bölgede kendisini laik ve Kemalist devletin garantörü olarak görüyor. Ülkenin geniş stratejik kararlarında da her zaman etkin bir güce sahip. ABD başkan yardımcısı bu hafta yalnızca Türk sivil liderlerle değil, generallerle de görüşerek bu gücü daha da netleştirdi. Ordunun bugünkü stratejik sorular üzerindeki görüşleri hakkında kuşbakışı bilgi alabilmek için General Çevik Bir, ya da ülkesinde bilindiği gibi Çevik Paşadan daha iyisini bulamazsınız. 1993 yılında içinde ABD’nin de olduğu Somali’deki Birleşmiş Milletler gücünün komutanlığını yürüten bu Türk generali, belkide şu anda o andan itibaren uluslararası terörle mücadelede nelerin yanlış gittiği konusunda en önde gelen otoriterlerden birisi. Mogadişu’da hizmet yaptığı iki yıl boyunca, iki kez zor durumda kalan Amerikan güçlerini kurtarma operasyonu yapmış. İkinci olay, şu anda kapalı gişe oynayan `Kara Şahin Düştü` isimli filmde konu ediliyor ama her zaman Hollywood’da olduğu gibi film General Bir’den bahsetmiyor. İki yıl önce emekliye ayrılırken, Türkiye’nin ve NATO’nun en yüksek generallerinden olan Bir, Bosna’dan Afganistan’a uzanan çatışmalar zincirinde, müttefiklerin birçok stratejik hesaplarından da haberdar bir kişiydi. Yankı uyandırdı Çevik Bir, Cumhurbaşkanı liderliğinde toplanan, ve bazı hükümet bakanları ile yüksek rütbeli askerleri biraraya getiren Milli Güvenlik Konseyine de danışmandı İşte bu yüksek rütbelilerden General Tuncer Kılınç, AB, İran ve Rusyakonusunda artık meşhur olan ifadeleri,konseyin son seminerinden birinde kullandı. Bekleneceği gibi, belki de kasten, bu ifadeler Türkiye ve ötesinde ciddi yankılar uyandırdı. 60 yaşlarında, beyaz saçlı ve keskin bakışlı General Bir, masasını aşan gür, enerji dolu bir askerin sesine sahip. Ona meslektaşının, AB konusundakison sözlerini sorunca, hemen görünür şekilde endişeleniyor. `Tabii ki, Türkiye AB’ye aittir` diyor, `Ancak Avrupalıların bizim çıkmazlarımıza çok az sempatisi var. PKK’nın terörist bir örgüt olduğunu kabul etmiyorlar. ABD etti, Rusya etti ama AB etmiyor.` Gerçekten de, Türkiye’nin Kürt terörist tehditini nasıl ele aldığı, AB ile Ankara arasındaki en dikenli konuyu oluşturuyor ve Avrupalılar sık sık Türkleri aşırıya kaçmakla suçluyor. Ancak General Bir, `AB, kiraz seçer gibi kimi terörist olarak tanımlamak istediğini, kimi istemediğini seçiyor. Kayırma yapıyor ve bu da konsensüsü tehdit ediyor. Tarafsızlık ve birlik ruhu zedeleniyor. Birleşmiş Milletlerin, hepimizin uymak zorunda olduğu, terörizm konusunda uluslararası düzeyde bağlayıcı olan bir kararı bulunuyor. Pakistanlılar hangi teröristleri sevdiklerini seçemezler ve AB de bunu yapmamalı ` derken haklı bir noktayı dile getiriyor. `Şu anda` diyor ve `Hepimizpotansiyel olarak yaşamımız için savaşıyoruz, eğer Türkiye’de istikrar kaybolursa, özellikle Avrupalılar bu duruma düşer. Artık kimlerin dostlarımız olduğunu bilmenin zamanı` diye ekliyor. Somali’de,Bir’in içeriden analizi, yaralılar konusunda siyasetçilerin gerilim yaşamasınınbaşarılı bir misyonu, trajik sonuçlara varacak şekilde nasıl çökertecebileceğine dair tüyler ürpertici bir mesaj da içeriyor. General Çevik Bir tutkuyla,3 Ekim 1993 yılında, Amerikan askerlerinin halk tarafından öldürülmesinin ardından Başkan Clinton’un Amerikan askerlerini geri çekme emrini verdiğinde savaşın tam da kazanılır durumda olduğunu savunuyor. `Bizler belki de işi bitirmekten beş gün ya da bir hafta uzaklıktaydık` diyor Bir. `Karşı milis güçler birer birer saf değiştiriyordu. Hiçbir müttefik askeri, bu karardan memnun kalmadı, BM de, Amerikalılar da. Bizler yerdeki durumu politikacılardan daha iyi biliyorduk. Orada bu sorunu kökünden çözerdik. Onun yerine seyreden herkese çok kötü bir mesaj göndermiş olduk: zayıflık mesajı.` Bu Osmana Bin Ladin için de önemli bir zaferdi ve bunun dünya çapında etkileri oldu, ama biraz daha dayanabilmek sonsuz yarar sağlayabilirdi. Onun yerine El Kaide Somali’ye girdi ve hala orada; ve dünyanın diğer bölgelerinde de cesaretlendi. General Bir, savaş yanlısı bir insan değil, aksine kolay kazanılmış zaferlere şüphe ile bakıyor ama Somali’de yeniden bir harekat yapılması konusunda iyimser. `Onların savunma gücü iyileşmedi ama Amerikan silahları çok ilerledi... Yukarıdan mesafeden, hava gücü ile müdahele edebilir, sıcak çatışmalarının kargaşasına girmeden, keskinlikle faaliyet gösterebilirsiniz` diyor. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak General, ABD’nin Irak’a hemen müdahelesi konusunda ise aynı iyimserlikle konuşmuyor. Bunun Türkiye üzerinde ve dolayısıyla Batı’nın bölgedeki çıkarları üzerinde çok kötü istikrarsızlaştırıcı etkisinden endişeleniyor. `Eğer illa olması gerekiyorsa, uzun vadede çok titizlikle planlanmalı` diyor, `çünkü Irak çok hızlı biçimde Şii ve Kürt bölgelerine ayrılır. İran birincisi üzerinde etkin olmak için harekete geçerken, ikincisi de değişik Kürt fraksiyonları arasındali savaş alanı haline gelir.` Generaller, İrak’ın bütünlüğünün Saddam’ın atılmasından sonra da korunması gerektiğine inanıyor ama bu da çoğu zaman `ulus inşa etme` olarak görülen, zaman ve kaynak isteyen sabırlı bir iç düzenleme ile olur. Saddam’a karşı savaş kazanılabilir diye düşünen Bir, ama onun ardından gelecek olan barış çok dertli olur ve en çok acı çekecek olanlar da Kürtler olacaktır diye düşünüyor. Eğer Saddam, en ufak bir müttefik hareket olursa, önceden Kürtlerin üzerine acımasızca gidecektir bu da kan gölü anlamına gelir ` diye de ekliyor. Bir ayrıca, Saddam’a karşı bazı ara metodların da denebileceğini belirtiyor. `Saddam’ın silahlar yaptığını biliyoruz ama nasıl yaptığını sormuyoruz. Kim onlara mal veriyor? Malzemeyi nereden alıyorlar? Bunlar neden araştırılıp bulunmuyor? Bu yapılmayacak bir iş değil` diye de ekliyor. Sesindeki milliyetçi ton azalırken, generalin mesajı netleşiyor: O en çok barışcı olduğu zamanmutlu, ama bu zaman zaman savaşa gitmek anlamına da gelebilir ve sonuç, trajik olarak, hiçbir zaman tahmin edilemez.