Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL’da yaşanacak felaketin fragmanını gördük. 6.2 büyüklüğündeki deprem yürekleri ağızlara getirdi, milyonları sokağa döktü. Sokağa döktü, çünkü çoğu insan evine güvenemedi, ‘ya çökerse’ dedi... Yüzbinlerce kişi, kendini güvende hissedemediği, hatta riskli çıkacağını bildiği için risk tespiti dahi yaptırmadığı evlerde bekliyor. Oysa işin çözümü çok net ortada:
KENTSEL DÖNÜŞÜM...
6 Şubat deprem felaketinden sonra uzmanlar her fırsatta İstanbul’u işaret etti, uyardı. Geçen iki yıllık süreçte önemli adımlar da atıldı. Sahadan gelen talepler dinlenerek kentsel dönüşüm yasasında değişiklikler yapıldı, ‘Yarısı Bizden’ kampanyası ile vatandaşa hibe ve uygun kredi kapısı açıldı. Tüm bunlara rağmen dönüşüm bilinci ve talebi istenen seviyede değil. Çünkü tek başına kamu ya da özel sektör çabası yetmiyor. Bugün artık tüm taraflar; bakanlık, yerel yönetim, özel sektör, bilim insanları ve en önemlisi vatandaş el ele vermek, harekete geçmek zorunda. Ya bekleyip ağır bedeller ödeyeceğiz ya da harekete geçip zararı en aza indireceğiz.
Peki bugünden sonra hangi adımlar atılmalı, gelin birlikte değerlendirelim...
KAMU KURUMLARI
Kamu kurumları içinde en önemli rol yerel yönetimlere düşse de, maalesef parti bağımsız birçok belediye bu konuda oldukça isteksiz. Oy kaygıları bugüne kadar dönüşüme kararlı duruşlarını etkiledi. Ancak bugünden sonra yapılarını, insanlarını en iyi bilen birimler olarak önce onlar hakarete geçmeli.
Bakanlık tarafında atılan adımlar kıymetli ama görünen o ki yetmiyor. Hem dönüşüm bilinci oluşturulması hem de verilen desteklerin kişiye, ihtiyaca göre özelleştirilmesi gerekiyor. Çünkü kimi evde dönüşüm için 1.5 milyon lira yeterken, kiminde rakam 2 milyonu aşıyor. Üstelik evi dönüşüme giren her kişinin de gelir grubu aynı değil. Bu nedenle çıkan rakama ve vatandaşın gelir grubuna göre bir planlama yapılmalı. Tek bir kuruş dahi ödeyemeyecek dar gelirli için de kredi ve hibe dışında yeni formüller geliştirilmesi gerekiyor.
Bir de bu süreçte en kritik adım ‘rezerv konutlar’. Nedir bu rezerv konutlar? Eviniz riskli çıktı ve yenilenmesi için başka bir yerde ‘geçici süre’ kiracı olmanız gerek. Bakanlık tarafından verilen aylık kira yardımı 8 bin lira. İstanbul’da ortalama kira 20 bin liranın üzerinde. Üstelik bu rakama tutulan ev yine riskli. Yani riskli evden çıkıp başka riskli evde kiracı oluyorlar. Birçok hane de bu kirayı ödeyemeyeceği için dönüşüme baştan ‘hayır’ diyor. Oysa, kira desteği yerine dönüşümdeki vatandaşın geçici oturacağı rezerv konutlar yapılsa, vatandaşı ikna sürecinde önemli yol kat edilir.
VATANDAŞLAR
Kimse riskli evde oturmak istemez, yeni güvenli ev herkesin hayali. Ama bu yolda ev sahibinin de fedakârlığı gerek. Dönüşümle ilgili süreçlerde maalesef vatandaşın da yapıcı olmadığı gerçeği ile karşılaşıyoruz. Riskli 100 metrekare evi yıkılan vatandaş, güvenli 80 metrekareyi kabul etmiyor, ‘evim küçülmesin’ diyor. Bir kesim ise riski tamamen görmezden geliyor, ‘Bu evde doğdum burada ölürüm’ söyleminde ısrar ediyor. Ama komşusunun da yaşam hakkını tehdit ediyor...
Elbette vatandaş yapacağı anlaşmada hakkını sonuna kadar korumalı ancak birtakım fedakârlıklar olmadan da dönüşümün zor olduğu gerçeği ile bir an önce yüzleşmeli.
ÖZEL SEKTÖR
İnşaat şirketleri doğası gereği kâr olan yerde iş yapar, haklıdır... Ancak iş dönüşüm olunca kârdan fedakârlık da masada olmalı. Dönüşüm yasası çıktığında Bağdat Caddesi, Fikirtepe gibi rantın büyük olduğu yerlere giden firmalar, gerçekten ihtiyacın olduğu ilçelere hiç uğramadı.
Peki özel sektörü nasıl dönüşüme katabiliriz? Bu noktada da artık yeni modelleri konuşmanın zamanı geldi. Kamunun öncü olduğu, vatandaşla anlaşma yapıp oyunu kurduğu, müteahhitlerin de inşaatı üstlendiği ortaklıklar denenmeli. Çünkü bu ortaklık tam da ihtiyacımız olan avantajı, ‘hızlı’ dönüşümü sağlar.
Özetle; İstanbullunun da kamunun da kaybedecek tek bir günü yok. Bugüne kadar her sarsıntıda çok korktuk ama birkaç gün sonra deprem gerçeğini rafa kaldırdık. Umarım bugün bu büyük sorunu rafa kaldırmaz ve harekete geçeriz...
ARIN KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN YOL HARİTASI VE DESTEKLER