TMO buğdayda `yerli`yi zorluyor

03.03.2006 - 11:48 | Son Güncelleme :

Türkiye`de her yıl 17 ile 21 milyon ton arasında buğday üretimi yapılıyor. Bu üretim de, ülkenin ihtiyacından fazla olduğu için ihraç ediliyor. TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) çiftçiden aldığı buğdayı yurtdışında ihaleler düzenleyerek satıyor. Bu ihaleler sonucunda buğdayın ton başına satış fiyatı belirleniyor. Ancak yurtiçinde buğday satışı yapan tek kurum olan TMO, uluslararası ihalelerde belirlenen fiyatların üstünde iç piyasaya buğday sattığından, un üreticileri ve ihracatçıları tarafından eleştiriliyor. Türkiye içinde buğdayın ton başına satış fiyatının yurtdışına göre daha pahalı olduğunu belirten un üreticileri ve ihracatçıları, TMO`nun fiyat uygulamalarının keyfilik içerdiğini iddia ediyor. TMO Genel Müdürlüğü yetkilileri ise buğdayı iç piyasaya daha pahalıya sattıklarını kabul etmekle birlikte, farkın yüzde 40 değil, yüzde 15 olduğunu belirtiyor. Neden pahalı satıyor? TMO yetkilileri uluslararası fiyatlar üzerinde iç piyasaya un satıldığını kabul ediyor. Un üreticilerine ve ihracatçılarına dünya fiyatları üzerinde buğday satan TMO`nun çiftçiden bir ton buğdayı 250 dolara alması, satış fiyatındaki bu artışın en önemli sebebi. Zira dünya fiyatı ton başına 110 dolar olan buğdayı köylüden 250 dolara alan TMO, bu buğdayı 110 ila 115 dolara ihraç ettiğinde arada oluşan fiyat farkını devletin ödemesi gerekiyor. İhracatçılar ise bu fiyat farkının bir kısmının ihracatçıdan çıkarılmaya çalışıldığını iddia ediyor. Tüm dünyada buğday fiyatları düşerken TMO`nun, un üreticisi ve ihracatçısına buğdayı ton başına 135 dolara sattığını belirten ihracatçılar, Rakiplerimiz buğdaya ton başına 110-115 dolar, hatta 95 dolar ödüyor diyor. Bu iddiaları kabul etmeyen TMO yetkilileri yurtdışında zaman zaman açılan ihraç ihalelerinde DİİB (Dahilde İşleme İzin Belgesi) satış fiyatlarına kıyasla daha düşük fiyatlar oluştuğunun doğru olduğunu, ancak ihaleyi kazanan firmanın yaptığı navlun masrafı, liman masrafı ve buğdayı fabrikaya taşıma gibi kalemler dikkate alındığında, TMO tarafından açılan ihaleler nedeniyle yabancıların Türklere karşı büyük fiyat avantajı kazanmasının mümkün olmadığını söylüyor. Bu nedenle un üreticilerinin ve ihracatçılarının iddia ettiği gibi ihraç fiyatları ile DİİB satış fiyatları arasındaki farkın, yüzde 30-40 seviyelerinde değil, yüzde 5-15 civarında olduğunu belirtiyor. TMO yetkilileri 23 Ağustos 2005te açılan ihalede ekmeklik buğday için ton başına fiyatın 125.5 dolar olduğunu ve aynı ay içinde, aynı buğdayın DİİB satış fiyatının 144 dolar olduğunu belirtiyor. Ancak Karadeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Fatoğlu, 125.5 doların gemi ambarına teslim fiyatı olduğunu ve aradaki fiyat farkının 36 dolar olup, bunun da yüzde 32`lik fiyat farkı oluşturduğunu söylüyor. Fatoğlu, bölgeler itibarıyla TMO depolarına olan uzaklıktan kaynaklanan kara nakliyeleri dikkate alındığında, bu farkın tonda 45-50 dolara kadar çıkabildiğini ifade ediyor. `Buğday fiyatı aynı olsun` TMO`nun dünya fiyatlarının üstünde buğday satmasından dolayı pazarlarını kaybetme riski doğan un üreticileri ve ihracatçılarının tek isteği TMO`nun yurtdışı ihalelerinde oluşan buğday fiyatlarını yurtiçinde de uygulaması. Çünkü TMO buğdayını yurtdışına ihraç ederken bir ihale düzenliyor ve fiyat bu ihalede oluşuyor. Bu fiyat bu yıl ton başına 110 dolar. Ancak ihracatçılar ihale şartlarının limandan teslim şartlarını da içerdiği için, TMO`nun uluslararası pazarlara buğdayı ton başına 90 dolar fiyatla ihraç etmiş olduğunu belirtiliyor. Oysa Türkiye`deki un üreticilerine buğdayın 135 dolara satıldığını belirten ihracatçılar, un ihraç edenlerin TMO`nun buğday olarak ihraç ettiği hammaddeyi 10 dolar fazla ödeyerek de almaya razı olduklarını, aksi halde rekabet şartlarını yitirerek güçlerini kaybedeceklerini söylüyor. Un ihracatçısı tepkili İhracatçılar, ülkenin elindeki buğdayı hammadde olarak ihraç eden TMO`yu, un olarak ihraç eden sektörün önünde tutan mantığını anlamanın mümkün olmadığını söylüyor. TMO`nun dünya ticaretinde olmayan kurallarla mal sattığını belirten İhsan Fatoğlu, TMO ihracatçının un yapmak üzere istediği ve beğendiği bir silo malı vermeyip, ben bu malı buğday olarak ihraç edeceğim diyebiliyor ya da `2005 mahsulü mal istiyorsanız şu kadar da 2004 mahsulü mal almak zorundasınız` şeklinde görülmemiş uygulamalar yapabiliyor diyor. TMO`nun keyfi fiyat uygulamalarında bulunduğunu belirten Fatoğlu, bunun tek tedarikçi olmasından kaynaklandığını söylüyor. İhracatçılar, TMO`nun tek tedarikçi olmasının ardından elindeki 45 yıllık buğday stoklarını temizleyinceye kadar dünya şartlarıyla mal sattıktan sonra yüksek fiyat uygulamalarıyla yetkisini kötüye kullandığını söylüyor. Türkiye`den Afrikaya un ihracatı Buğday fiyatları üzerinde yaşanan tüm bu tartışmalar sürerken, aslında Türkiye büyük kazançlar kaybediyor. Çünkü Türkiye`de un üretimi yapmak için 1985`ten bugüne yoğun yatırımlar yapılıyor. 1990`lı yıllara gelindiğinde plansız şekilde yapılan bu yatırımlar, atıl kapasitelerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu nedenle de un üreticilerinin kapasite kullanımları yüzde 10`lara kadar düşüyor. Ancak bu durum beraberinde önemli avantajlar da doğuruyor. Çünkü Türkiye`nin kapasite fazlası o kadar artıyor ki, dünyanın un ithal eden tüm ülkelerinin taleplerini karşılayabilecek kadar üretim hacmine ulaşılıyor. Bu avantajı değerlendirmek ve yüzde 10`lara kadar düşen kapasite kullanımını harekete geçirmek amacıyla un üreticileri buğday ithalatına başlıyor. Sovyetler Birliği`nin dağılmasının ardından Rusya, Kazakistan ve Ukrayna`nın buğdaylarını ithal eden un üreticileri, atıl kapasiteleri üretime geçiriyor. Böylelikle Türkiye en önemli un ihracatçıları arasındaki yerini alıyor. Un sanayicilerinin atıl kapasiteleri harekete geçirmesinin ardından dünya un ihracatında söz sahibi olan Türkiye, komşu ülkelere ve Afrika pazarına ciddi boyutlarda un satıyor. Un ihracatının hızla artmasıyla un üreticileri 2006 ihracat hedefini 1 milyar dolara yükseltmiş durumda. Ancak 2004`ün eylül ayında TMO`dan buğday alınmaya başlanması ve ardından buğday ithalatının yasaklanması ile un ihracatındaki bu güzel manzara bulanıklaşmaya başladı. Ardından da 2005`ten itibaren dünya fiyatlarının yüzde 40 üzerinde buğday satmaya başladığı iddia edilen TMO, ihracatçının türlü mücadeleler ve emeklerle yarattığı pazarları kaybetme tehlikesiyle karşılaşmasına neden oluyor. Un üreticisi ve makarnacı da kızgın Hiçbir dönemde bu kadar sahipsiz ve çaresiz kalmadıklarını belirten Un Sanayicileri Federasyonu yetkilileri, Dünya ticaretinde doğal olarak üretimde fazla olan ihraç edilir, az olan ise ithal edilir diyor. Türkiye`de yanlış tarım politikaları ile buğday fazlası oluştuğunu, bu nedenle de ihracat yapılması gerektiğini söyleyen federasyon yetkilileri: Ülkede gelişmiş bir un sanayisi var. Fazla buğdayı un olarak ihraç etmek ülkenin çıkarınadır. TMO buğday ihraç ederse, kalite sorunu nedeniyle un ihracatının neredeyse yarısı fiyatına ihraç etmek zorunda kalıyor. Buğdayı ihraç fiyatına un sanayicisine verse, hem ülkeye iki kat döviz girecek hem istihdam artacak. Hayvan yemi için kullanılan kepek de ülkede kalacak diyor. Son bir yılda, Un Sanayicilerinin TMO`dan 1 milyon 950 bin ton buğday alıp, işleyip, un olarak ihraç ettiğini belirten yetkililer, Eğer bunu TMO buğday olarak ihraç etseydi bu işten 165 milyon dolar kazanılırdı. Un ve makarna sanayicileri bu buğdayı un, makarna, irmik, bulgur, nişasta olarak ihraç etti ve ülkeye 365 milyon dolar döviz sağladı. Nakliye ve istihdamın da ilavesiyle 150 milyon dolarlık artı değer oluştu. Ülkeye 350 milyon dolar katkı sağlandı diyor. ozgursagmal@herseyiletisim.com Tarımda kendine yeten ülke mi dediniz? Tarımsal ithalatı geçen yıldan bu yana yüzde 6 artan Türkiye; Ekvador, Burkina Faso, Nijerya ve Vietnam`dan tarım ürünü ithal ediyor. Bu tablo Türkiye`nin tarımda kendi kendine yeten ülke olduğu savının geçmişte kaldığını gösteriyor ÖZGÜR SEYHAN Türkiye 2005`in ocak-ağustos döneminde 4.4 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etti. Geçen yılın aynı döneminde 4.1 milyar dolarlık tarımsal ürün ithal eden Türkiye, neredeyse dünyanın her yerinden gıda ürünü alıyor. İthalat yapılan ülkelere bakıldığına öylesine ilginç isimler göze çarpıyor ki Türkiye`nin bu ülkelerden ne ithal ettiğini merak etmemek mümkün değil. Listede Ekvator, Tayland, Tayvan, Vietnam, Burkina Faso, Senegal, Mali, Kamerun ve Nijerya gibi ülkeler yer alıyor. Açlığın kol gezdiği Etiyopya`dan bile 22.5 milyon dolarlık tarım ürünü ithal ediyoruz. Bu ithalatın önemli bir kısmını ise Türkiye`nin en önemli açıklarından birisi olan yağlı tohumlar oluşturuyor. İthalatta ABD lider 2005`in ilk sekiz aylık döneminde, ABD tarım ürünleri ithalatında yüzde 21.4`lük payla ilk sırada yer aldı. ABD`den yapılan tarım ürünleri ithalatı, 994 milyon dolara çıktı. ABD`nin ardından Türkiye`nin en çok tarım ürünü ithal ettiği ülke Almanya oldu. Türkiye Almanya`dan bu yıl 224.8 milyon dolarlık ürün ithal etti. Üçüncü sıradaki Rusya`dan bu yıl tam 200 milyon dolarlık tarım ürünü ithal etmiş durumdayız. Listede dördüncülük Brezilya`nın. Brezilya`dan ithal ettiğimiz 163.6 milyon dolarlık tarım ürününün önemli kısmını canlı hayvan ve mamulleri oluşturuyor. Beşinci sırada ise Arjantin, 153 milyon dolarla yer alıyor. Arjantin`den ithal ettiğimiz tarım ürünleri arasında yağlı tohumlar ve meyveler başı çekiyor. Bu ülkeyi 151 milyon dolarla Bulgaristan, 150 milyon dolarla Malezya ve 140 milyon dolar ile Endonezya takip ediyor. Bulgaristan`dan 117 milyon dolarlık yağlı tohum ve meyve, Malezya`dan 125 milyon dolarlık hayvansal ve bitkisel yağ, Endonezya`dan ise 66 milyon dolarlık hayvansal ve bitkisel yağ ithal etmiş durumdayız. En yüksek artış Çin`de Listede geçtiğimiz yıl ile bu yıl yapılan ithalat kıyaslamasında en radikal artışı Çin göstermiş. 2004`ün sekiz ayında Çin`den 37 milyon dolarlık tarım ürünü ithal eden Türkiye, 2005`in aynı döneminde yaptığı tarım ürünü ithalatını 100 milyon dolara çıkarmış. Bu ithalatın önemli kısmını ise tarımsal hammaddeler oluşturmuş. Bulgaristan`da da benzer artış dikkat çekiyor. 2004`te 76 milyon dolarlık tarım ürünü ithal ettiğimiz Bulgaristan`dan 2005`te 150.8 milyon dolarlık ithalat yapmışız. Listede düşüşe geçen ülkeler de var. Bu yılın ilk sekiz ayında Afrika`dan ithal edilen ürünlerde düşüş göze çarpıyor. Geçen yıl 60 milyon dolarlık ürün aldığımız Fildişi Sahili`nden 2005`te 16 milyon dolarlık tarım ürünü ithal etmişiz. Yine geçtiğimiz yıl canlı hayvan ve mamulleri olmak üzere 29 milyon dolarlık ürün ithal ettiğimiz Kamerun`dan da bu yıl 18 milyon dolarlık ithalat yaptık. Amerika kıtasından ithal edilen tarım ürünlerinin miktarı her geçen yıl artıyor. Türkiye`ye en fazla tarımsal ürün ithalatında bulunan ABD`nin yanı sıra Arjantin ve Brezilya`da Türkiye`ye önemli miktarlarda tarım ürünü ithal ediyor. Kanada`dan gerçekleştirilen ithalatta düşüş olsa da bu farkı Ekvador, Küba, Meksika, Peru ve Uruguay gibi ülkelerden yapılan ithalatlar kapatıyor. Avrupa`dan hemen hemen her ülkeden ciddi rakamlarda tarımsal ürün ithal eden Türkiye, öyle görünüyor ki Avrupalı ürünleri seviyor. Avrupa`da en çok ürün ithal ettiğimiz ülke Almanya olurken, onu 200 milyon dolarla Rusya, 150 milyon dolarla Bulgaristan ve Ukrayna, 134 milyon dolarla İtalya, 130 milyon dolarla Hollanda ve 122 milyon dolarla İspanya izliyor. Singapur`un payı artıyor Asya`dan Türkiye`ye gerçekleştirilen en büyük ithalat rakamlarına 150 milyon dolarla Malezya ve 140 milyon dolarla Endonezya sahip. Bu kıtanın bir diğer önemli ülkesi Çin. Tayland`dan da 56 milyon doları tarımsal hammaddeler olmak üzere 78 milyon dolarlık ürün alıyoruz. Vietnam`dan ise 14 milyon dolarlık ithalatımız var. Singapur ile olan ithalatta çok ciddi bir yükseliş yaşanıyor. Geçen yıl Türkiye`ye sadece 886 bin dolarlık tarım ürünü ithal eden Singapur`dan bu yıl 4.6 milyon dolarlık tarım ürünü ithal etmiş durumdayız. Etiyopya`dan tarım ürünü alıyoruz 2005`in ocak-ağustos döneminde tarım ürünü ithal ettiğimiz ülkeler arasında birçok Afrika ülkesi de bulunuyor. Bunlar arasında en dikkat çekici olanı ise çeyrek yüzyıldır açlık sınırında yaşayan Etiyopya`dan ithal ettiğimiz 22,5 milyon dolarlık yağlı tohumlar. Geçtiğimiz yıl Türkiye`ye tarım ürünü ithalatında patlama yaşayan Fildişi Sahili ise bu yıl durgunluk yaşıyor. Geçen yıl 60 milyon dolarlık tarım ürünü ithal ettiğimiz Fildişi Sahili`nden Türkiye bu yıl 16 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Afrika pazarında Türkiye`ye tarım ürünü gönderen diğer ülkeler arasında 57 milyon dolarla Mısır, 18 milyonla Kamerun ve 12 milyon dolarla Fas dikkat çekiyor. Bu ülkeler dışında Burkina Faso, Gambiya, Mali ve Senegal`den bile tarım ürünü ithal ediyoruz. Geçen yıl Türkiye`ye 105 milyon dolarlık tarım ürünü ithal eden Avustralya bu yıl ise 20 milyon dolarda kaldı. En çok kimden alıyoruz? (milyon dolar) ABD.....994 Almanya.....225 Rusya.....200 Arjantin.....153 Brezilya.....164 Bulgaristan.....151 Ukrayna.....150 Malezya.....150 Endonezya.....140 İtalya.....134
Bu haberi okuyanlar bunları da okudu
 
KAPANIŞLAR (BIST)
BUGÜN 1000 TL NE OLDU?
1.000 TL        
BORSA
1.002 TL        
DOLAR
1.000 TL        
EURO
1.001 TL        
ALTIN
 
bigpara

Copyright © 2024 Tüm hakları saklıdır.
Hürriyet Gazetecilik Matbaacılık A.Ş.

YASAL UYARI:
Piyasa verileri Foreks Bilgi İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. Üye girişi yapılan Canlı Borsa sayfaları haricinde Hisse senedi verileri 15 dk gecikmelidir. Tahvil-Bono-Repo özet verileri her durumda 15 dk gecikmelidir.

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Bununla beraber gerek site üzerindeki, gerekse site için kullanılan kaynaklardaki hata ve eksikliklerden ve sitedeki bilgilerin kullanılması sonucunda yatırımcıların uğrayabilecekleri doğrudan ve/veya dolaylı zararlardan, kar yoksunluğundan, manevi zararlardan ve üçüncü kişilerin uğrayabileceği zararlardan dolayı Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez.

BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz.