Faiz indirmedik, çünkü...
Finansal istikrar raporunu açıklayan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, faizlerin daha da aşağı gitmesi için güven ve istikrar ortamında daha fazla mesafe alınması gerektiğini söyledi
Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, Para Kredi Kurulu`nun son iki toplantısından `faiz indirimi` kararı çıkmaması sonrası başlayan tartışmalara yanıt verdi. Serdengeçti, Faizlerin aşağı gelmesi herkesin arzu ettiği bir durum. Hükümetler, dünyanın her yerinde, faizlerin daha aşağıda olmasını ister. Arkasından seçime giderler. Merkez bankaları da tam da bu yüzden bağımsızdır. Ama bize faiz indirimi için telkin gelmedi dedi.
32 ülke merkez bankalarının hazırladığı, Türkiye`de ise ilk kez açıklanan Finansal İstikrar Raporu`nu tanıtan Serdengeçti, gazetecilerin soruları üzerine, faiz indirimi yapılmaması ile ilgili eleştirileri değerlendirdi. Faiz indiriminin ekonominin temellerinin daha da düzelmesine bağlı olduğunu belirten Serdengeçti, Merkez Bankası`nın belirlediği kısa vadeli faizlerle piyasada devlet iç borçlanma senetleri ve TL mevduat faizleri arasındaki farka dikkat çekerek, istikrarda mesafe alınırsa faizlerin daha aşağılara düşebileceğini söyledi.
`Güven artarsa düşer`
İki - üç yıl önce beklenen faizlerin yüzde 30`un üzerinde olduğunu, bugün ise yüzde 10`lar civarında olduğuna dikkat çeken Serdengeçti, bu başarının fiyat istikrarında kaydedilen mesafe ve istikrar programlarıyla kamuoyuna verilen güven sayesinde olduğunu söyledi. Serdengeçti, beklenen faiz düzeyindeki yüksekliği kabul ederken, Bu güveni verme ve istikrarda da mesafe almaya devam edersek, faizlerin genel düzeyi daha gerileyecektir diye konuştu.
Faizlerin aşağı gelmesinin herkesin arzu ettiği bir durum olduğunu belirten Serdengeçti şunları söyledi:
Hükümetler, sadece Türkiye`de değil, dünyanın her yerinde, faizlerin daha aşağıda bir yerde olmasını isterler. Gayet doğaldır. Arkasından seçime giderler. Bunun olumlu etkisi olmasını bekler. Merkez bankaları işte bu yüzden bağımsızdır. Kısa vadeli bakış açısıyla faizler düşerken, orta ve uzun vadede daha olumsuz etkisi olabilir. Faizlerle ilgili hükümetten en ufak telkin gelmedi.
Serdengeçti, Merkez Bankası politikalarının doğru okunmadığını ve yapılan duyurularında doğru anlaşılmadığından şikâyet etti.
Türkiye`de daha önce doğru dürüst konut kredisi yoktu. Toplam kredilerde konut kredisi payı yüzde 4.16. AB`deki 15 ülkede yüzde 32. Çok arttı diyoruz ya, daha geldiğimiz nokta burası. Konut kredilerinin ulusal gelire oranın yüzde 1.2, AB`nin 15 ülkesinde yüzde 39. MB konut kredileri ve diğer krediler üzerinde gelecekteki iç talep üzerindeki etkisi açısından duruyor. İç talepte gelecekteki enflasyonu dizginlemek açısından önemli olabilir. Biz burada `Dikkatle izliyoruz, temkinli olma gereği vardır` diyoruz.
Süreyya Serdengeçti şöyle konuştu:
Güven duymak kamuoyunun kendi bileceği iştir. O konuda bir şey söyleyemem. Türkiye`de bu tür eşgüdüm geleneksel olarak zayıf ve bu durum AB`nin Türkiye`ye ilişkin ilerleme raporlarında da vardır. Şunu da kabul etmemiz lazım; son yıllarda kurumlar arası işbirliği, ekonomi politikalarının tasarlanması ve uygulanmasında büyük ilerleme kaydetmiştir. Tabii ki daha iyi olabilir.
Piyasa riski: Kur riskinin dalgalı kur rejimi nedeniyle piyasa riski içindeki payı azalma eğilimine girdi. Bankacılık kur şoklarına karşı dayanıklı durumda. Özkaynaklarının faiz şokları ile ortaya çıkacak değer kayıplarını karşılayabilir.
Piyasa riskinin en önemli unsuru faiz riski. Faizler düşme eğilimini sürdürürken, bankacılık sektörü kısa vadeli kaynaklara daha fazla yöneldi. Bu da vade uyumsuzluğunu artarak devam etmesine yol açtı.
Kredi riski: Kredi hacmi 2004 yılında hızla genişlerken, kredilerin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı halen düşük.
Tüketici kredilerinin değişken faizli olarak da kullandırılabilmesi için yeni düzenlemeler yapılabilir. Taşıt ve diğer tüketici kredilerindeki artış hızı önümüzdeki dönemlerde yavaşlayacaktır. Konut kredilerindeki artışın ise devam etmesi bekleniyor.
Kredi riski senaryo analizlerine göre bankalar asgari sermaye yükümlülüğünün oldukça üzerinde özkaynağa sahip.
Likidite riski: Enflasyon ve faiz oranlarındaki gerilemenin kalıcı olduğuna dair bekleyişler arttı.Bankacılık sektörünün portföyünde bulunan menkul değerlerin önemli bir kısmının teminat olarak kullanıma hazır bulunmasının, likidite açısından olumlu olarak değerlendiriliyor.
Kârlılık: Bankacılıkta daha istikrarlı gelir kaynakları olan ücret ve komisyon gelirlerindeki artış da devam ediyor. Bankaların açık pozisyonlarının (döviz cinsindn yükümlülükler ile varlıklar arasındaki farkın) ihmal edilebilir seviyelerde olması, negatif yönlü kur şokları karşısında kur riskinden kaynaklanacak olası zararın düşük seviyede kalmasına neden olur.