ABD`ye en ağır uyarı
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ, ABD`yi PKK konusunda uyardı
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ, ABD`yi PKK konusunda <ımg hspace="10" src="http://i.bigpara.com/i/55big/IlkerBasbug.jpg" align="right" vspace="5">uyararak, `Belki Türkiye tek başına Irak`taki gelişmelere yön veremez, ancak gelişmelerin maliyetlerini artırabilecek güce sahiptir` dediımg>
ANKARA Milliyet
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Kara Harp Okulu`nun eğitim-öğretim yılı açılış töreninde sert mesajlar verdi. ABD`yi terör örgütü PKK konusunda uyaran Başbuğ, örgütün Irak`ın kuzeyindeki varlığının yok edilmesi için söz değil, eylem zamanı olduğunu kaydetti. Başbuğ, PKK ile mücadelede kamuoyunun, mücadelenin süresine ilişkin olarak gerçekdışı beklentiler içine girmemesi veya yetkililerce beklentiler içine sokulmaması gerektiği uyarısında da bulundu.
Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluş felsefesinin temel unsurlarını oluşturduğunu vurguladığı, ulus devlet, üniter ve laik devlete yönelik risk ile tehditleri değerlendiren Başbuğ, özetle şunları kaydetti:
GERÇEKDIŞI BEKLENTİ
Bölücü terör hareketinin temelinde etnik milliyetçilik vardır. Hedefleri ise ulus devlet ve üniter devlet yapısının ortadan kaldırılmasıdır. Etnik kimliklerinin anayasal güvenceye kavuşturulması sık sık ve açıkça dile getirilen temel husustur.
Bu husus da Türkiye`nin ulus devlet yapısını hedef almaktadır. Mücadelenin süresine ilişkin beklentiler önemli bir noktayı oluşturmaktadır.
Örneğin, İsrail kamuoyu, 1967 Arap-İsrail Savaşı`nda oldukça güçlü kuvvetlere karşı 6 günde zafer kazanan İsrail Silahlı Kuvvetleri`nin, 2007`de birkaç bin kişiden oluşan Hizbullah Örgütü`nü Lübnan`da neden etkisiz hale getiremediğini anlamakta zorlanmaktadır. ABD Silahlı Kuvvetleri, İkinci Irak Savaşı`nda klasik çatışmayı Nisan 2003`te beklentilerden de önce sonuçlandırmasına rağmen, terör ve direniş hareketlerine karşı aynı başarıyı sağlayamamıştır. İç güvenlik harekâtında, kamuoyu, mücadelenin süresine ilişkin gerçekdışı beklentiler içine girmemeli veya yetkililerce beklentiler içine sokulmamalıdır.
ÖRGÜT BAŞA DÖNDÜ
Bölücü teröre karşı yürütülen mücadele esas itibarıyla dört alanda; güvenlik, ekonomi, sosyokültürel (eğitim-sağlık dahil) ve psikolojik harekât alanlarında devlet tarafından paralel ve eşzamanlı olarak yürütülmelidir. Bugün teröristler 7-8 kişilik gruplar halinde hareket etmektedir. Bu durum örgütün tekrar başa dönmesi, yani `silahlı propaganda` safhasına dönmesinden başka bir şey değildir. `Güvenlik güçleri bugüne kadar terör örgütünün silahlı kadrosuna büyük zayiat verdirdi. Ama örgüt hâlâ neden var?`
Birinci neden, örgüte katılımın tam olarak engellenememesidir. Bu görev devletin bütün kurum ve kuruluşlarına düşmektedir.
Örgütün silahlı kadrosu, güvenlik kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirilirken, aynı zamanda, örgüte katılım devam ediyorsa, terörle mücadelede beklenenden daha uzun zaman alır.
DEVLET PROFESYONEL DEĞİL
İkinci neden, yaşanan süreçte, örgüt çok zor durumlara düşmüş, ancak yapılan bazı hatalar ve ortaya çıkan şartlardan çok iyi yararlanarak durumunu tekrar düzeltmiştir. Yapılan hataların başında eylemlerin azaldığı bazı dönemlerde, terör örgütünün bittiği yanılgısına düşülmesi olmuştur.
Önemli nedenlerden birisi de devletin, paralel, eşzamanlı ve etkin bir mücadele anlayışına ve bu mücadeleyi koordineli yürütebilecek profesyonel bir yapılanmaya sahip olmamasıdır. Bir operasyonda terörist örgütün yok edilebileceği düşüncesi doğru değildir. Önemli olan her fırsattan faydalanılarak örgüte darbe vurulmasıdır.
ABD ANLAMALI
Irak`ın kuzeyindeki oluşum ve gelişmelerin bu bölgedeki Kürtlere tarihte hiç olmadığı kadar siyasal, hukuki, askeri ve psikolojik güç kazandırdığı bir gerçektir. Ayrıca bu durumun, vatandaşlarımızın bir kısmı üzerinde yeni bir aidiyet modeli yaratabileceğine dikkat edilmelidir.
Bölücü örgütün Irak`ın kuzeyinde barınması ve bu bölgeden beslenmesi, ABD ve Irak`ın bu terör örgütüne karşı hiçbir yaptırımda bulunmaması ve bugüne kadar bu konuda olumlu ve elle tutulur bir sonuca ulaşılamaması diğer önemli bir sorunu oluşturmaktadır.
`MALİYETLER ARTAR` MESAJI
Belki Türkiye`nin, bulunulan şartlarda, tek başına Irak`taki gelişmelere yön verebilecek güce sahip olmadığı söylenebilir; ancak Türkiye`nin gelişmeleri engelleyebilecek, maliyetleri artırabilecek bir güce sahip olmadığı da söylenemez. ABD, Türkiye`nin desteğini almayan bir çözümün, Irak için kalıcı bir çözüm olmayacağını ve Irak`ın kuzeyindeki bölücü terör örgütünün varlığının Türkiye için hayati bir tehdit oluşturduğunu, zamanın söz söyleme değil, eylem zamanı olduğunu anlamalı ve görmelidir.
Sorunların zamana yayılması, bazen daha da büyümesine ve derinleşmesine neden olabilir.
Başbuğ`dan `alıntılı` konuşma
Başbuğ, 15 sayfalık konuşmasında alıntılara da yer verdi. Başbuğ, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres`in, Terörle mücadelede karşılaşılan önemli olayların nerede ise yüzde 80`i ne tam askeri ne de tam politik boyuttadır. Sorunların hem politik hem de askeri boyutları vardır sözünü kullandı. Başbuğ, modernite ve postmodernite konusunu anlatırken ise Karl Popper, Habermas, Robert Antonio, Fukuyama gibi düşünürlerden alıntılar yaptı.
`Laikliği tartışmayın`
Orgeneral Başbuğ, laiklik konusunda da şu mesajları verdi:
ORTAK HEDEFLERİ ULUS DEVLET
Atatürk`ün ulus devlet anlayışı dinsel ve etnik temellere bağlı değildir ve bağlanmaya çalışılmamalıdır. O`nun devrimi ümmet toplumundan laik ulus devlete dönüşümdür. Bu nedenle laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti`ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır. Ne gariptir ki, dün olduğu gibi bugün de, laiklik karşıtı hareketlerin ve etnik milliyetçilerin öncelikli ve ortak bir hedefi vardır, o da ulus devlet yapısıdır.
CEMAATLER ARTTI: Postmodernist akımların, küreselleşmenin ve iç etkenlerin etkisiyle Türkiye`de de bazı değişimler yaşanmaktadır. Yeni kültürel kimlik arayışları, küreselleşme ve çokuluslu şirketlerin etkisiyle sosyal devlet olgusunun kaybolması, ekonomik beklentiler ve sorunlar, yaşanan büyük göç olgusu toplumları ister istemez yeni dayanışma arayışlarına itmiştir. Bütün bunlar etnik ve dinsel kimliklere büyük bir alan açmıştır. Bu durum, cemaatleşme yapılanmasının gittikçe artmasına neden olmaktadır. Etnik kimlikleri öne çıkaran kesim ise cumhuriyet tarihinde görülmediği ölçüde siyasallaşmıştır.
LAİKLİK OLMAZSA OLMAZ KOŞULDUR
Laiklik ilkesi, ulus devlet ve Atatürk milliyetçiliği anlayışlarının olmazsa olmaz koşuludur. Bu nedenle, anayasadaki laiklik ilkesine ilişkin işlevsel tanımlar tartışma konuları içerisine çekilmemelidir.
Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin temelini oluşturan ulus devlet ve üniter devlet yapısına; cumhuriyetin temel nitelikleri olan, demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti niteliklerine sahip çıkmak ve koruma, hiçbir ayrım yapılmaksızın, kendisini Türk ulusunun bir ferdi olarak hisseden herkese düşen bir görevdir. TSK da bu yapı ve niteliklerin korunmasında her zaman taraf olmuştur ve olmaya da devam edecektir.