Borsadaki yükseliş kalıcı mı?

Borsadaki yükseliş kalıcı mı?

Şevin Ekinci
Ekinci Economics Consulting


Avrupa Merkez Bankası’nın geçen hafta Perşembe günü açıkladığı genişleyici para politikası kararından sonra hemen hemen tüm gelişmekte olan ülke piyasaları geçen haftayı artıda kapattı. Ancak bu, her gelişmekte olan ülke piyasaları için geçerli değildi. Buna en önemli örnek Cuma günü bir günde yüzde 2 düşen Güney Afrika piyasaları oldu. Gelişmekte olan ülke piyasalarında, geçen hafta Cuma günü bir günde Hindistan’da görülen yüzde 1.5, Endonezya’da görülen yüzde 0.3, Brezilya’da görülen yüzde 3.3 ve benim bu yazıma söz konusu olan BIST 100’de görülen yüzde 1’e yakın artışın devam etmesini beklemiyorum.

Her ne kadar Cuma günü ABD’de açıklanan 217,000 tarım dışı istihdam artışı ve yüzde 6.3 işsizlik oranı ABD ülke ekonomisinin sağlığı bakımından olumlu algılanarak, piyasalarda ilk tepki olarak pozitif bir etki yaratmış olsa da, bu tarz olumlu veriler uzun vadede aslında ABD Merkez Bankası (Fed)’nın sıkılaştırıcı yönde harekete geçmesini kolaylaştıracak.

##$$##

Türkiye piyasalarında son hafta gördüğümüz yükselişin kalıcı olduğunu düşünmememde üç temel etken rol oynuyor. Birincisi, son birkaç yılda, piyasa oyuncu psikolojisinde “Mayıs’da sat ve git” yöneliminin Haziran ayına kaydığını gözlemleyişim oldu. Bu bağlamda içinde bulunduğumuz ayın bir satış dalgası için önemli bir mihenk olduğunu düşünüyorum. Burada yine önemli belirleyici 17-18 Haziran’da yapılacak olan ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı olacaktır. Son bir ay içerisinde Fed içerisinden, ekonomi ve para politikasına yönelik gelen farklı mesajlar artmaya başladı. Bunlardan en önemli farklılık enflasyona atfedilen önem olarak duruyor. Bazı Fed üyeleri için yeni enflasyon hedefi yüzde 2.5 olmalı iken birçok Fed üyesi enflasyonda en son görülen çekirdek kişisel tüketim harcamaları endeksindeki (PCE) artış dikkat edilmesi gereken raddeye ulaşmış durumda. ABD’de yavaş yavaş insanlar artık çalışma hayatına geri dönmeye başladı. Son bir yılda, saat başı ortalama kazanç yüzde 2.1 artış gösterdi. Ülke, resesyon zamanında kaybettiği 8.7 milyon çalışanını geri kazanmış durumda, Şubat 2010’dan beri 8.8 milyon daha fazla çalışan ekonomiye geri dönmüş.

BORSAYI CANLI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN

Bu bağlamda 17-18 Haziranda yapılacak olan Fed toplantısında enflasyon tarafında gelecek mesajların önemli olduğunu düşünüyorum. “Yeni risk” ABD’de sıkılaştırmanın beklenenden önce başlama korkusu olarak önümüze çıkabilir.

İkinci faktör, yine  “Mayısta sat ve git” psikolojisinin Haziran ayına ötelenmesiyle ilgili, burada görülen geçmişe dayalı verilere dayanarak yaptığım analiz teknik olarak bu sonuca varmama sebep oldu. 2010 yılı Mayıs ayında başlayan çıkış Temmuz ayına kadar sürmüş. 2011 yılında Mayıs ayında başlayan satış global likidite koşulları yüzünden Ağustos ayında daha da şiddetlenmiş. 2013 yılında ise satış dalgası Haziran ayının ilk haftasında başlamış. Bu sene ise 30 Ocak’tan beri BIST100 endeksinde toplamda baktığımızda neredeyse o zamandan beri artış yaşanıyor. Teknik olarak bu gelinen noktalardan kar satışları başlayacağını düşünüyorum.

Üçüncü faktör daha yerel; o da henüz Türkiye’ye özgü politik risklerin sona ermemiş olması. Burada özellikle barış sürecinde neler olacağı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine sorunsuz girilmesi kredi derecelendirme şirketlerinin, dolayısıyla yabancı yatırımcının markajında olacak.

Cumhurbaşkanlığı seçim süreci tamamlanmadan da bu riskler bir sopa olarak bütün yatırımcıların başında duruyor olacak. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı seçimi tamamlanmadan Türkiye piyasalarında gerçek bir ralli yaşanmasını zor görüyorum. Yabancı yatırımcılar, global risk algısındaki en küçük bir bozulmada politik riski de içinde bulundurdukları Türkiye’den den çıkmak isteyebilirler.
Yazarın Tüm Yazıları