Türk seçmeni mantıklı mı?
Morgan Stanley analistlerinden Serkan Çevik yaptığı araştırmada Türkiye’nin seçim süreci mercek altına aldı
Morgan Stanley analistlerinden Serkan Çevik yaptığı <ımg hspace="10" src="http://i.bigpara.com/i/55big/secimsandigi2.jpg" align="right" vspace="5">araştırmada Türkiye’nin seçim süreci mercek altına aldı. Çevik araştırmasında Türkiye’nin 1950’li yıllardan beri çeşitli politik süreçlere sahne olduğunu, bu dönemlerde de farklı koalisyon hükümetlerinin yanında tek partili hükümetlerle yönetilmiş olduğunu hatırlatıyor.
ımg>
Serkan Çevik / Morgan Stanley
Derleyen Tolgahan KAMİLOĞLU
Araştırma yazısın öne çıkan unsuru ise Türkiye’deki oy verme alışkanlıkları… Çevik, seçmenlerin oy verme davranışlarının birçok nedene bağlı olduğunu saptadı. Bu nedenlerden özellikle, ekonomik şartların oy verme davranışları üzerine olan etkisini ortaya koyan Çevik’in araştırmasında en ilgi çekici unsur ise bu noktada ortaya çıkıyor. Zira Çevik’e göre oy veren kesim zaman zaman da olsa mantık dışı hareket ediyor.
Peki yukarıdaki sav Türk seçmeni için geçerli mi? Morgan Stanley analistlerinden Serkan Çevik tarafından hazırlanan aşağıdaki raporda Türkiye’deki seçmenlerin oy verme alışkanlıklarına ve kriterlerine şahit olacaksınız....
Türkiye’nin ekonomik ve kurumsal selahiyeti seçmenin mantıklı davranmasına bağlı
Finansal idare ve kurumsal reformlar düzleminde olaya yaklaştığımızda, tek partili bir hükümet süreci, ekonomik ve yönetimsel anlamda çok daha hayırlı olacaktır.
Bununla birlikte, hiçbir parti ülkenin ekonomik rejimini ve politik oryantasyonunu tam olarak değiştiremese de, piyasa ekonomisi ve liberal demokrasi kurallarını da benimsemiyor. Buna keza, kurulan koalisyonlar da tam olarak kendini ifade edemeyebiliyor. 1970 ve 90 arası kurulan koalisyonlarda ülke ekonomik ve politik anlamda büyük kırılganlıklar yaşamıştır. Bu bağlamda, Türk seçmenler önümüzdeki günlerde sadece yeni bir yönetim kadrosu seçmeyecek, aynı zamanda kendi geleceğini de belirleyecek.
Deneysel araştırmalar, seçmenin de zaman zaman sistematik hatalar yapabildiğini ortaya koyuyor
Seçmen mantığı denilen olguyu tanımlayabilmek gerçekten kompleks bir durum. Çünkü sosyal değerler, ideolojik fikirler ve ekonomik beklentiler gibi farklı değişkenleri içinde barındırıyor. Bu sosyo-politik faktörlere dayanarak, politik tercihlerini kullanacak olan seçmenlerin mantığı, siyasi ortamın belirlenmesinde iyi yönde veya kötü yönde rol oynayacak. Bu nedenle, oluşturduğumuz model, mantıklı oy veren seçmenlerin ülkeyi ekonomik anlamda hayal kırıklığına sürükleyebilecek politikacıların saf dışı edilmesi varsayımına dayanıyor. Ne yazık ki, 1960’lardan bugüne meydana gelen bazı poiltik yapısal kırılmalar analizlerin şeklini değiştirebiliyor. Seçmenin davranışlarını değiştiren birtakım ekonomik değişkenlerin içinde işsizlik oranlarındaki artış veya düşüş, kişi başına düşen gelir miktarı ve de enflasyon değerlerindeki oynamalar oldukça etkili. Daha da fazlası, kişilerin ekonomik gelirleri ülke koşullarına göre farklılık gösterse de, genel olarak seçmenlerin, ekonomik düzenin tamamına odaklandığı da bir gerçek. Araştırmalara baktığımızda, Türk seçmeninin zaman zaman ‘sistematik hata’ olarak adlandırdığımız hatalara da düştüğünü görmekteyiz. Özellikle 1970 ve 1990 yılları arasında ‘mantıksız’ olarak tabir edebileceğimiz seçim sonuçları da fazlaca karşımıza çıktı. Ekonomik performanstaki ciddi bozulmaya rağmen, seçim şablonunun siyasi ve ekonomik kırılganlık yaratan koalisyonlar üzerinden yaratıldığına da şahit olduk.
2002 Seçimleri, Türkiye’nin oy verme davranışları hakkında bir taslak oluşturuyor
Türkiye 2001’de yaşadığı kabus gibi bir krizin ardından, 2002 seçimlerinde tüm tepkisini kustu ve meclise iktidar ve muhalefet rollerini üstlenen sadece iki parti gönderdi. Bu durum son on yıllar boyunca ilk defa gerçekleşmiş bir durumdu. Siyasi istikrar, ekonomik koşulların düzelmesine ve de kurumsal sürecin hızlanmasına oldukça büyük bir katkı sağladı. Sağgörülü yasalar ve yapısal reformlarla , 1990 ve 2001 yılları arasında yüzde 3.4 seviyesinde seyreden gayri safi yurt içi hasıla son beş yılda yüzde 7.4 seviyelerine yükseldi. Sosyal alanda, işsizlik, gelir dağılımı gibi konularda da ciddi bir düzelme oldu. Fakat genel anlamda baklıdığında, oluşan bu istikrardan herkes eşit ölçüde nasibini alamadı. Mesela işgücü gelir dağılımı !999’daki yüzde 30 seviyesinden yüzde 26’ya geriledi. Bu gibi durumlar da seçmenin ekonomik düzlemde oy verme davranışında sapma yaratabilir. Sonuç da tekrar ‘geriye dönüş’ hareketine yol açabilir. Öyle bir durumda da Türkiye yeniden parçalara bölünmüş bir koalisyon yönetimiyle başa çıkmak zorunda kalabilir. Türkiye ekonomisi güçlü hükümetlerden şüphesiz çok yarar sağlıyor, fakat ‘mantığa aykırı’ sistematik hatalarla oluşan oy verme davranışı, geçmişte de olduğu gibi, yine herkesi şaşırtabilir...