Koç: AB’ye en hazır kurum ordu demokrasiyi zayıflattığı saçma
Davos’taki Türk Gecesi’ne öncülük eden Dört Arkadaş Konsorsiyumunun üyeleri Suzan Sabancı Dinçer, Ferit Şahenk, Ali Koç ve Mehmet Ali Yalçındağ, Newsweek’e Türkiye’yi anlattı.
Dört Arkadaş, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkanlara önemli mesajlar verirken, Koç, bir soru üzerine AB’ye en hazır kurum TSK dedi. Koç, TSK demokrasiyi zayıflatıyor görüşlerini saçma bulduğunu aktardı.
DÜNYACA ünlü haber dergisi Newsweek, Davos’taki Türk Gecesinin mimarı Dört Arkadaş Konsorsiyumu ile özel bir röportaj yayınladı. Dört Arkadaş Konsorsiyumunun üyeleri Akbank Murahhas Azası Suzan Sabancı Dinçer, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Koç Holding Kurumsal İletişim ve Bilgi Grubu Başkanı Ali Koç ve Doğan Medya Grubu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ ile yapılan röportaj, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine atıfta bulunarak İyi Bir Çıpa başlığıyla verildi.
BÜTÜN KURUMLARA BAKIN: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) rolüne yönelik bir soru üzerine, Suzan Sabancı Dinçer, TSK Cumhuriyet’in temellerinden biridir derken, Ali Koç, TSK’nın Avrupa Birliği’ne (AB) karşı olduğu yönündeki görüşlerin yanlış olduğunu söyledi. Koç, TSK demokrasiye karşı ve demokrasiyi zayıflatıyor görüşleri için çok saçma derken, Eğer Türkiye’deki tüm kurumlara bakarsanız, AB üyeliğine en hazır olanının TSK olduğunu görürsünüz dedi. Mehmet Ali Yalçındağ da, bu konuda şunları söyledi: Türkiye’nin çok güçlü bir ordusu olduğu doğru ve bu anlamda Türkiye NATO’daki en güçlü ülkelerden biri. Bunun iki nedeni var. Birincisi, Türkiye’nin komşuları. İkinci ise PKK terörü. Son 15 yıldır PKK saldırıları ve terörü Türkiye için önemli bir sorun oluşturuyor. Türkiye bu sorun için şimdiye kadar 100 milyar dolardan fazla bir kaynak harcadı. Türk ordusu laiklik ve demokrasinin koruyucusudur. Ordunun demokrasinin koruyucusu olması fikri biraz kafa karıştırıcı olsa da gerçek budur.
’İKİNCİ SINIF’ HİSSİ: Bazı sektörlerdeki Türk firmalarının, maliyetler nedeniyle işlerini dışarıya taşımalarının, tam üyelik açısından önemli bir yorun yaratacağına yönelik bir soru üzerine Koç, şunları söyledi: AB’ye baktığınızda, Birliğin de dünyanın en rekabetçi insanlarından oluşan bir grup olmadığını görürsünüz. Bu aslında insanların zihinlerindeki ’kısmi mi yoksa potansiyel üye mi’ sorusuyla çok ilgili. Türkiye’de kısmi üyelik gibi yaklaşımlar ’ikinci sınıf vatandaş’ hissi uyandırıyor ve hoş karşılanmıyor. Bana sorarsanız bu durum Türkiye’ye bölgenin lideri olabilmesi açısından yeterli esnekliği sağlıyor. Ancak, birçok Türk, üyelik sürecinde çifte standartların uygulandığını ve Türkiye’ye diğer aday ülkelere davranıldığı gibi davranılmadığını düşünüyor. Son 8-10 yılda ülke olarak büyük ilerleme kat edip, birçok engeli ortadan kaldırdık. Ama hálá bazı engeller var.
İÇ POLİTİKA MALZEMESİ: Koç, bu engellerden birinin de Fransa’yı kastederek, Türkiye’nin üyeliği konusu bazı ülkelerde iç politika malzemesi olarak kullanıldığına dikkat çekti. Koç, ayrıca Eğer AB, Ukrayna’nın üyeliğinden sonra Gürcistan ve Rusya’ya kadar sınırlarının genişlemesini kabul ediyorsa, bu sınırların Ortadoğu’ya kadar ulaşmasını da elbette kabul edebilir dedi.
AB gündemde olmasaydı yine bu adımları atmak zorundaydık
ALİ Koç, Türkiye artık birkaç yıl öncesine göre güçlü bir büyüme ve istikrarlı bir ekonomik ortama sahip. Neden AB üyesi olmak için bu kadar enerji harcanıyor? Türkiye bu haliyle AB dışında kalsa ve ekonomik statüsünü de aynı şekilde devam ettirse daha iyi olmaz mı sorusunu şöyle yanıtladı: Bu bir sır değil, büyüme artık Doğu’da. Petrol zengini ülkelerle başlıyor, Rusya ve Euroasia bölgesi ve Körfez ülkeleriyle devam ediyor. Dünyadaki ekonomik büyümenin önemli bir kısmının Türkiye’nin çevresindeki ülkeler ile doğusundan gelmesi bekleniyor. Bu bölgenin lideri olmak için gerekli harca sahibiz. Ama aynı zamanda Batılı ülkelerin servetlerine şeffaflık, güven, istikrar ve rahatlık gibi unsurlar önemli katkılarda bulunuyor. Bu nedenle onlar gibi olabilmek için şeffaflık, insan hakları ve adil rekabet ortamını sağlamak için gerekli yasaları ve kuralları çıkarmak ve uygulamak zorundasınız. Türkiye olarak bunu da AB üyeliğinin gereklerini yerine getirerek başarabiliriz. Türkiye’nin AB üyeliği gündeminde olmasaydı bile ekonomik potansiyelimizi tam anlamıyla kullanabilmek için bu adımları atmak zorundaydık.
Türkiye bir köprü, neden korkulsun ki
AVRUPA’nın İslam’a yönelik kaygılarını içeren bir soru üzerine Suzan Sabancı Dinçer, AB, bir değerler bütünüdür, coğrafi değil diyerek, Avrupa’ya baktığınızda, eskiden Balkanlar vardı, şimdi ise başka bir şey. Eğer oyunun kuralları sürekli değişiyorsa, AB ne istediğine ve neleri kategorize edeceğine karar vermeli diye konuştu. Afrika, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkeleri de AB’nin Türkiye’ye nasıl davranacağını merak ediyor diyen Ferit Şahenk ise şöyle konuştu: Eğer AB Türkiye’yi müzakere sürecinden uzaklaştırırsa, sadece Türkiye değil bütün bu ülkelere de vermesi gereken cevaplar olacak. Türkiye, dinler ve etnik renkler arasında bir köprü olacaktır. Bundan neden korkulsun ki?
AB çıpası bize disiplin veriyor
TÜRKİYE’nin neden AB’ye üye olmak istediği sorusuna Türkiye için AB üyeliği süreci aslında iyi bir çıpa diyen Suzan Sabancı Dinçer, Bize bir disiplin veriyor. Bu tüm bir süreç olarak bakmalıyız dedi. Ferit Şahenk ise, şunları söyledi: Dünya genelindeki yatırımcılar, Türkiye’nin sosyal anlamda daha ileri gitmesini istiyorlar. Bu ’AB çıpa’sı doğru yolda devam etmemizi sağlıyor. AB’nin bazı amaçlara ulaşmak için Türkiye açısından bir araç olduğuna katılıyorum. Ama nihai hedefin de adını ’AB üyeliği’ olarak koymalıyız. Umarım Türk toplumu da AB üyeliğini tek başına bir amaç olarak görmemeli, bunun arkasında yatan değerlere de inanmalı. Umarım bir gün Türkiye’nin AB üyeliğine ’evet’ ya da ’hayır’ deme lüksü olur. Biz iş dünyası olarak AB’nin bu değerlerini cebimize koyduk. Türkiye Avrupa için çok büyük bir ortak olacaktır.
Bizim iç sorunumuz üstesinden geliriz
ALİ KOÇ: Türban Türkiye gündeminde ana konu haleni geldi. Bu türbanı takma veya takmama meselesi değil, bu bir politik sistemle ilgili bir konudur. Ben Teksas’ta Rice Üniversitesi’nde okudum. Kapıda böyle bir tabela vardı; ’Ayakkabı ve tişört yoksa ders de yok.’ Türban Türkiye’nin en temel iç sorunlarından birisidir. Ancak Türkiye’nin bu sorunu aşabilecek yetenekte ve kapasitede olduğunu düşünüyorum.
Bir kadın olarak türbana karşıyım
SUZAN SABANCI DİNÇER: Bir kadın olarak türbana karşıyım. Çünkü kadın ile erkek arasında bir ayrıma neden oluyor. Ancak öbür taraftan, üniversitede baş örtüsü veya türban takan kızlarımızın olması, takmayanlara da aynı saygı gösterildiği sürece normal geliyor bana. Bence en önemli konu, kadınlarımızın ne yapacaklarına kendilerinin karar vermesi açısından ekonomik özgürlüklerini ancak belirli bir yaşa geldiklerinde elde etmesidir. Eğer türban takmak istiyorlarsa bu onların bileceği bir şeydir. Ancak, ilköğretim ve liselerde türbanın serbest bırakılmasına karşıyım.