Öteki Türkiye Nereye Gidiyor?

09.12.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :

UNICEF, IMF ve Dünya Bankası`nca yayımlanan üç ayrı rapor, bir süredir yaygın tartışmalara neden olan `öteki Türkiye` gerçeklerini çok çarpıcı bir biçimde ortaya koymasına karşın medya yine ilgisizdi.


Geçtiğimiz aylarda UNICEF (Birleşmiş Milletler çocuk Fonu), IMF (Uluslar arası Para Fonu) ve Dünya Bankası`nca yayımlanan üç ayrı rapor (Türkiye`de Bölgelerin Gelişmesi - 2000, Dünya Ekonomik Bakış Raporu ve 2000 Kalkınma Raporu) Hürriyet Gazetesi yazarı Serdar Turgut`un özlü adlandırmasıyla bir süredir yaygın tartışmalara neden olan `öteki Türkiye` gerçeklerini çok çarpıcı bir biçimde ortaya koymasına karşın medyada yine de önemleri ile özdeş bir ilgi uyandırmadı.


UNİCEF`İN RAPORU;

Oysa UNICEF`in, `Türkiye`de Bölgelerin Gelişmesi - 2000` raporundaki verilere göre ülkemizde yoksulluk sınırı altında yaşayanların genel nüfusa oranı yüzde 14.2 (8.7 milyon) ve bu kesim ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadoluda yaşıyor.
Raporda ayrıntıları ile verilen başkaca bulgularla alt alta konulduğunda ister etnik milliyetçilik ister ümmetçiliğe dayalı olsun, bölücü ve ayrımcı nitelikli kalkışma girişimlerinin niçin Türkiye`nin bu bölgelerinde yoğunlaşarak yaşam alanı ve destek bulduğu, `bataklık - sivrisinek` teoremine kazandırdığı haklılık daha anlaşılır oluyor. Türkiye`deki yaşam kalitesinin genelden bölge bazına indirgenerek araştırıldığı, bölgeler arası ekonomik ve sosyal farklılıkların irdelendiği raporda
`öteki Türkiye` adına son derece ilginç ve bir süre sonra sizi gerçekte `hangisinin bu`, `hangisinin öteki Türkiye` olduğunu sorgulamaya yönelten çarpıcı bulgular var.örneğin Avrupa`nın en genç nufusuna sahip olmanın övüncü ile AB kapısını çalan Türkiye`de 5 yaş altı çocuklardan yüzde 27.2 si nüfusa kayıtlı bile değil. Patates tarlalarından otomobil fışkırtacak ölçüde sanayileşmiş! Türkiye`de 07 - 13 yaş grubundaki her yüz erkek çocuktan 21`i okula gitmiyor ( yüzde 21.2). Aynı yaş grubundaki her yüz kız çocuktan 32`si ( yüzde 31.9), Avrupa`da kadınlara seçme ve seçilme özgürlüğünün verildiği ilk ülke olan Türkiye`de yaşıyor oluşlarının anlamına varmadan büyümek bir yana, okuma yazma olsun bilmiyorlar çünkü okula gitmiyor, gidemiyor ya da gönderilmiyorlar.


ÇAĞIN GERİSİNE KALMIŞ HEDEFLER;

Bir başka yaklaşımla, Cumhuriyet Türkiye`sinin 77`nci yılında ya hala `elektriksiz, telefonsuz, yolsuz` köy kalmadığı gibi çağın gerisine düşmüş hedeflerle övünerek vizyon kısırlığı ve amaç yoksunluğunu sürdüren ya da tam tersine `sanal çağ atlama` pembe dizileri ile kitlesel afyon kürü yapılan ülkemizde 07 - 13 yaş arasındaki nüfusun dörtte biri (yüzde 26.5) okula gitmiyor, eğitim almıyor.
Bu trendin değişmemesi ve değiştirilememesi halinde şimdi nüfusunun yüzde 26.5`i, gelecekte ise bu oranın katlanması ile daha da yukarı tırmanacak bir bölümü eğitimsiz, okuma - yazma bilmeyenlerden oluşacak Türkiye ile bütünleşmeyi amaçladığımız Avrupa`nın siyasal, sosyal, ekonomik sistemlerinin nasıl örtüşeceği ve özümseneceği çağ atlayan Türkiye`nin, `öteki Türkiye` adına yanıtlamaktan öte çözümlemesi gereken bir sorun olarak orta yerde sahipsiz durmaktadır.


Avrupa`nın en genç nüfusuna sahip olmak gibi niceliği öne alıp niteliği öteleyen bir anlayışın ürünü olan genç ancak yüzde 26.5`i egitimsiz, kalanının büyükçe bir bölümünün temel eğitimine karşın kalifiye olmadığı bir insan kaynağına sahip Türkiye ile değil sanayileşmiş, `sanayi ötesi topluma` geçiş sürecini tamamlamış ülkelerle `ümüğünü sıkma` gibi ilkel çözüm reçeteleri dışında aynı kulvarlarda nasıl koşabileceğimiz sorusu da yanıt bekleyenler sırasındaki yerini korumayı sürdürmektedir. Burada üzerinde önemle durulması ve düşünülmesi gereken bir başka nokta 07 - 13 yaş grubu nüfusun toplam yüzde 26.5`i okula olsun gitmezken, yine de ilköğretimde yaşanan öğretmen, okul, derslik açıklarının bu kesim bir şekilde eğitimin içine çekildiğinde nerelere tırmanacağı ve devletin sözde zorunlu kıldığı ilköğretim hizmetlerini verip veremeyeceğidir.


ACI GERÇEKLELER!

Eğitimden sağlık ve sağlık bilincine ilişkin verilere geçildiğinde öteki Türkiye gerçekleri daha da çarpıcı bir görünüme bürünüyor. Türkiye`de canlı doğan her 1000 bebekten 42`si doğum sonrası ölüyor. Bu son derece yüksek ölüm oranının nedenlerine inildiğinde acı gerçekler kapıda kuyruğa giriyor. Hamile kadınlarımızdan her üç kişide biri (yüzde 32.5) doğum öncesi bakım ve sağlık hizmeti almıyor, her dört anne adayından biri (yüzde 27.5) doğumunu sağlık kurumları dışında gerçekleştiriyor ve hamile kadınlarımızın neredeyse yarısı (yüzde 46.5) doğumlarını tetanoz aşısı olmadan gerçekleştiriyor. İstenmeyen hamilelik konusuna gelince, kadınlarımızdan her yüz kişide 62`si (yüzde62.3) modern doğum kontrol yöntemlerine yabancı. Bu koşullar altında dünyaya gelen ve yaşama başarısını gösterebilen çocukların yüzde 27.2`si vatandaşlık haklarını kazanamıyor çünkü nüfusa kaydettirilmiyor. Kayıt ettirilenlerin yüzde 26.5`i de temel eğitim almıyor, aldırılmıyor. 21`nci yüzyıla girmek üzere olduğumuz bugünlerde elektriksiz, telefonsuz, yolsuz köyünün kalmaması ile övündüğümüz Türkiye`de her üç aileden birisinin (yüzde 31.3) evinde sağlıklı tuvalet, her dört aileden birisinin (yüzde 26.2) sağlıklı içme suyu yok. Ve bu yüzde 31.3 ile yüzde 26.2 nin neredeyse tamamı doğu karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu`da yaşıyor. Söz Doğu ve Güneydoğu Anadolu`ya gelmişken, bu bölgelerde yaşayan 15 - 49 yaş arası kadınların da eğitimi yok.


TERÖRE UYGUN ZEMİN;

Özetle Türkiye`nin doğu bölgelerindeki halkın yüzde 14.2 si yoksulluk sınırı altında yaşıyor, yüzde 29` unun tuvaleti ve içme suyu yok, nüfusa kayıtlı olmayan ve okula gitmeyen çocuk sayısı Türkiye`nin doğu bölgelerine oranla son derece yüksek... Bu sosyal ve ekonomik yapı daha doğrusu yapısal bozukluk, işsizlik, gelir dağılımındaki çarpıklıklar ve yörenin büyük bir bölümüne egemen olan feodal yapı ile bir araya geldiğinde her türlü marjinal akımın güç kazandığı, etkileşime açık virütik bir ortam yaratıyor. Bu etkileşim ise gün gelip etnik milliyetçiliğe dayalı bir ayrılıkçı hareket, gün gelip ümmetçiliğe dayalı bölücü bir şeriat akımı olarak karşımıza çıkıyor.


Dünya Bankası`nın 2000 kalkınma raporuna bakıldığında öteki Türkiye gerçekleri bir başka açıdan yüzeye yansıyor.Türkiye`nin en zengin yüzde 10`luk kesimi ise en fakir yüzde 10`luk kesimi arasındaki gelir farkı tam 14 kat. Türkiye`de toplam gelirin yüzde 2.3 ü en düşük gelirli yüzde 10`luk kesime giderken, toplam gelirin yüzde 32.3`ünü en zengin yüzde 10 alıyor. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 20`si toplam gelirin neredeyse yarısını (yüzde 47.7) alırken, kalan yüzde 80, diğer yarısı ile (yüzde 52.3) yetinmek durumunda. Cezayir, Bangladeş, Etiyopya, Gana, Uganda, Yemen gibi ülkeler bile adaletli gelir dağılımında Türkiye`den çok daha üst sıralarda bulunuyor. Örneğin gelir dağılımını gösteren Gini katsayısı Bangladeş`te yüzde 33.6, Tanzanya`da yüzde 38.2, Uganda`da yüzde 39.2 iken bu katsayı Türkiye`de yüzde 41.5 ile ABD`nin dahi yüzde 40.5 olan katsayısının önünde. Gelir dağılımındaki adalet ölçümlemesinde 70`inci sırada olan Türkiye, yaşadığı çarpıklıkların bedelini yalnızca marjinal akımları besleyen virütik ortamla değil, ahlaki erozyon ve çöküntü ile de ödeyerek, `hızlı bir yozlaşma` süreci yaşamayı yazık ki sürdürüyor.

IMF RAPORUN;

IMF`in hazırladığı `Dünya Ekonomik Bakış` raporunda ekonomik veriler açısından Avrupa Birliğine aday 12 ülke arasında yer alırken, kamuda şeffaflık, mali sektör gelişimi, altyapı kalitesi, teknoloji düzeyi ve hükümet etme kriterlerine göre oluşturulan `Kurumsak kalite` sınıflandırmasında Etiyopya, Tanzanya, Zambia, Gambiya gibi ülkelerin bile gerisinde kalarak, beş kategoriden oluşan grupların 4`üncüsünde yer alabildi. Macarista`nın bir, Yunanistan`ın ikinci katagoride yer aldığı `Kurumsal Kalite` sıralamasında Türkiye`nin önüne geçtiği ülkeler ise Suriye, Çad, Somali, Kongo, Arnavutluk gibi övünç payı çıkarmamıza olanak vermeyecek konumda olanlar.


VİCDANI SORUN HALİNE GELMEDİKÇE;

Televizyonlarından hangi kanalı açsalar karşılarına `Bodrum geceleri`, `Çeşme gündüzleri`, `İstanbul eğleniyor` gibi toplasanız, çarpsanız, çıkarsanız yine de katılımcılarını beş - on kişinin üzerine çıkaramayacağınız yapay, yapaylığı oranında dejenere bir yaşamın sanallığını gerçekle karıştırma yanlışlığına düşen geniş yığınlar, istatistiklerde kendini gösteren ve ancak yaşanarak ağırlığının ayırdına varılan koşulların altında ezilirken, kuşkusuz `öteki Türkiye` nin aslında hangi Türkiye olduğu sorusu bir kez daha gündeme geliyor. `Gerçek Türkiye` ile `pembe dizi sanal Türkiye` arasında giderek derinleşen uçurumu besleyen deformasyon ve dejenerasyonun engellenmesi Serdar Turgut`un seslendirmesi ile bu ülkenin
`vicdani meselesi haline` gelmedikçe üstelik birincil öncelikli ve sosyolojik ağırlıklı bu sorunun gerksindiği siyasi çözüm geciktirildikçe geleceğe bakışımızdaki `umut açısı`nın giderek daraldığını görmek için falcı olmak gerekmiyor. Kaldı ki, içişleri Bakanı Sadettin Tantan, Bankacılık üst Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel gibi isimlerin, mensubu bulundukları kurumlar ve siyasal kimliklerini aşarak bireysel anlamda `umut ve güven odağına` dönüşmeleri, Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer`in mütevazi, dürüst, ilkeli kişiliğinin temsil ettiği makamın önüne çıkması ve TSK`nın en fazla güven duyulan kurum niteliğini korumayı sürdürmesi, bu soruna `mevcut sistem içinde` ivedi siyasi çözüm getirmekle yükümlü siyasi kadroların önündeki `açıyı` çok daha fazla daraltmakta ve şimdilik `sistemin sorgulanmaya` başladığı bir düzleme kayılmaktadır. (FİNANSAL FORUM)



Bu haberi okuyanlar bunları da okudu
 
  • BIST
  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
8.989 Değişim: 2,07% Hacim : 51.184 Mio.TL Son veri saati : 14:05
Düşük 8.864 28.03.2024 Yüksek 9.030
Açılış: 8.864
32,3287 Değişim: 0,24%
Düşük 32,2225 28.03.2024 Yüksek 32,3526
Açılış: 32,2508
35,0757 Değişim: -0,13%
Düşük 34,8851 28.03.2024 Yüksek 35,2158
Açılış: 35,1216
2.297,00 Değişim: 0,85%
Düşük 2.270,83 28.03.2024 Yüksek 2.301,18
Açılış: 2.277,54
bigpara

Copyright © 2024 Tüm hakları saklıdır.
Hürriyet Gazetecilik Matbaacılık A.Ş.

YASAL UYARI:
Piyasa verileri Foreks Bilgi İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. Üye girişi yapılan Canlı Borsa sayfaları haricinde Hisse senedi verileri 15 dk gecikmelidir. Tahvil-Bono-Repo özet verileri her durumda 15 dk gecikmelidir.

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Bununla beraber gerek site üzerindeki, gerekse site için kullanılan kaynaklardaki hata ve eksikliklerden ve sitedeki bilgilerin kullanılması sonucunda yatırımcıların uğrayabilecekleri doğrudan ve/veya dolaylı zararlardan, kar yoksunluğundan, manevi zararlardan ve üçüncü kişilerin uğrayabileceği zararlardan dolayı Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez.

BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz.